Dolabımın önündeki boydan olan fakat boyumun tamamına yetmeyen aynayı tam karşıma almış yatağımda oturuyordum.
"İşte bende on üç yaşımdayken Fransa'ya gitmiştim. İstersen fransızca konuşabilirim."
Aynadaki yansımama acır gibi bakıp sırt üstü uzandım.
Şu an bu görgüsüz muhabbetini onunla yapmak için hazırlandığımı gören üç sene önceki ben kendime gülüyorum, kendime zorbalık yapacam birazdan.
Geldiğim gibi kendimi odama kapatmıştım. Üstümü bile değiştirmemiştim. Montumun cebindeki telefonum titreyince yatağımda doğrulup yere fırlattığım montu aldım.
'Ebu Sıddık' arıyordu.
Telefonu açmayıp arama bitince attığı mesajlara baktım.
Ebu sıddık: Neymiş önemli bir şey yok değil mi? (18.34)
Ebu sıddık: kemaaaal (18.46)
Ebu sıddık: Kemal korkutma beni zaten durakta rengin falan da atmıştı. (18.54)
Ebu sıddık: kötü bir şey yok değil mi (18.55)
Ebu sıddık: Off keşke seninle gelseydim. (19.02)
Kemal: İyiyiz bir şey yok. (19.03)
Kemal: Sadık tabakları kırmış. Elini falan kesmiş, iyi ama bir şeyi yok.
Ebu sıddık: Nasıl tabakları kırmış?
Ebu sıddık: Sen dokunmadın değil mi, camlara?
Kemal: Yok yok sadık hepsini toplamış zaten
Kemal: Bir şeyimiz yok.
Ebu sıddık: Süpürge açmış mı, kırıkları sadece toplanış mı
kemal: Sıddık iyiyiz işte boşver
Ebu sıddık: İyi peki o zaman
Kemal: Sadık çağırıyor görüşürüz
Ebu sıddık: Görüşürüz
Sadık'ı sormamıştı bile. Hala ikisi arasındaki bu soğukluğu çözememiştim. Sadık okullar açıldığı hafta gelmişti. O gelene kadar Sıddık'ın annesi sürekli yemekler yolluyordu. Sadık'tan sonra gerek kalmamıştı. Emin hoca ise her yardıma ihtiyacımda yanımdaydı. İyi hissettiriyorlardı.
Sadık geldiğinden beri Sıddık eve adım dahi atmıyordu. Okulda benimle beraber ondanda nefret ediyordu ama beni affetmişken onu etmiyor oluşu aklımı kurcalıyordu.
Odamdan çıkıp mutfakta deminki yalandan haberi olmayan arkadaşımın yanına gittim. Sigara içerken nescafesini içiyor öylece masayı izliyordu.
"Sıddık bir yerde görüp geçmiş olsun falan derse sağ ol de. Bir saat kadar önce tabak kırıp elini kestin. Haberin olsun." dedim kendime su doldururken "Sen hala o cücede misin?" dedi.
"Düzgün konuş sikerim ağzını." dedim diğer sandalyeye oturup suyumdan bir yudum aldım.
Sadık ağzını açıp "Siksene nolur." dedi. Masanın üzerindeki küp şekerlerden birini alıp Sadık'a fırlatırken yüzümü buruşturdum. "Pezevenk herif."
Sigarasını küllüğe bastırıp kalkmak için ayaklandığında "Otursana bir şey konuşacağım seninle." dedim. Sadık tezgaha kahve bardağını koyarken "Buyrun cenaze namazına." dedi ve sandalyesine geri oturdu. "Hayırdır noldu?"
"Sizin Sıddık ile aranızdaki olay ne? İkinizde birbirinizden nefret ediyorsunuz?" dediğimde Sadık sigara paketinden çıkartacağı diğer sigarayı geri içeri sokup dudak büzdü. "Valla bilemiyorum. Bu cüce lisede senden ne kadar nefret ediyorsa benden de o kadar ediyordu. Sen ne zaman bulaşırsan yüzünü o zaman görüyordum. Kinci it, seni affetmiş beni etmiyor."
"Bak bir daha uyarmayacağım. Düzgün konuş." diye uyardım. "İyi tamam be. Sıddık hazretleriyle yıldızım barışmıyor. Sen abayı yaktın diye sesimi de çıkartmıyorum. Bu kadar yani bir olayımız yok." dedi.
Başımı sallayıp yerimden kalktım. "İyi." dedim ve mutfaktan çıktım. Sadık'ın çakmak sesini duyduğumda tekrar sigara yaktığını anlamıştım. "Balkonda iç şunu, ciğerim öldü senin yüzünden."
"Hee balkonda içim de götüm donsun di mi? İbneye bak." dediğinde gülerek başımı sağa sola salladım. İyi hoş çocuktu ama bencildi be.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİNCİ'NİN OĞLU -GAY | TAMAMLANDI
Ficção AdolescenteKemal: Almancadan 100 almışsın Sıddık: ?? Sıddık: Sorun mu var keMAL Kemal: Evet sorun var Ebu sıddık Kemal: Babandan alıyorsun soruları tüm derslerden geçiyorsun Kemal: Hak mı adalet mi lan bu