51

575 29 9
                                    

Dağ evinde geçirdiğimiz dördüncü haftanın 5. gününe uyandığımda gülümsemiştim. Erken uyanmıştım. Pusat'ın uyumaya devam ettiğini gördüğümde geceliğimin üstünü giyindiğimde banyoya girip rutin işlerimi hallettikten sonra mutfağa doğru ilerledim. Pratik bir şekilde hazırladığım çeşitli kahvaltıya son bir kez bakıp Pusat'ın yanına gittiğimde yatağın kenarına oturdum. Elimi yüzüne koyup yanağından öptüğümde yavaşça açılan gözleriyle gülümseyerek bakmıştı yüzüme.

"Günaydın meleğim."

"Günaydın koca kurt. Kahvaltı hazır, hadi gel."

Diklenip yanağımdan öptüğünde yataktan kalkmıştı. Yatakta otururken yanında küçücük kaldığımı farkettiğimde burnumu kıvırıp yataktan kaltığım gibi mutfağa gidip masaya geçmiştim. Ben çayları koyarken Pusat da gelip oturduğunda bir dilim ekmeğe kaymak ile bal sürdüğünde tabağıma koymuştu.

Güzel geçen kahvaltı sonunda çalan telefonla tabaktan başımı kaldırmıştım. Pusat'ın telefonu çalıyordu. Çok geçmeden açtığı telefonla konuşmaya başladığında doyduğumu hissettiğim için geriye yaslandım. Konuşmasını bitirip telefonu masaya geri bıraktığında bana bakarak konuşmaya başlamıştı. Merak ettiğimi anlamış olmalıydı.

"Sedat abi aradı, bir davet varmış. Gazel ile birlikte katılabilir misin diye sordu."

Dedikleriyle gülümsemiştim. Konuşmaya başladığımda o da benim gibi geriye yaslanmıştı.

"Sedat abiyi kırmayalım canım. Onun için önemli olmasa rahatsız etmezdi zaten biliyorum. Hem nerdeyse 4. hafta bitti. 4 hafta da bize yetti diye düşünüyorum. Kafa da dinledik ayrıca ben çok eğlendim. Biz hep baş başayız zaten."

"Sen nasıl istersen meleğim. Benim için senin ne dediğin önemli. Yola çıkmadan önce arabayı bakıma götürmem gerekiyor. Benimle gelmek ister misin?"

Bakım işleriyle kendi ilgileniyordu. Bu konularda titiz olduğunu biliyordum.

"Çok sıkılırım ben orada sen git gel bende hazırlanır seni beklerim olur mu?"

"Tamam meleğim iki en fazla üç saat sonra buradayım."

Başımı salladığımda ayağa kalkıp saçlarımı okşadığında başımdan öpüp odaya doğru gitmişti. Buradan dönerken geçirdiğimiz kazadan sonra neler düşündüğünü az çok anlayabiliyordum. Arabanın her yerine baktıracağından emindim.

Pusat evden çıktıktan sonra masayı kaldırıp üzerimi giyindiğimde zamanın geçmeyeceğini anladığım için biraz telefondan Lavin ile konuşup sonra da televizyon seyretmeye başlamıştım.

Yaklaşık yarım saat sonra dışarıdan gelen silah sesiyle sıçradığımda yüreğim çıkacak sanmıştım. Allahım ne olur bir şey olmamış olsun , ne olur. Kapı gürültüyle açıldığı gibi Ecevit telaşlı sesiyle konuşmaya başladığında aynı zamanda da bana doğru geliyordu.

"Yenge çabuk abimi ara, çabukk."

Telefonu koltuktan aldığımda çıkan gürültüyle başımı kaldırmıştım. Ecevit'in kafasına aldığı darbeyle kucağıma doğru düştüğünü gördüğümde tutmaya çalıştığım için bende yere düşmüştüm. Elimden çekip alınan telefonla kafamı kaldırdığımda gördüğüm surat ile gözlerimin dolduğunu biliyordum. Hep böyle mi olucaktı, her mutluluğumun sonunda acı çekmek zorunda mıydım ki.

"Merhaba yengecim. Beni özlediğin için ağladığını varsayarak bu göz yaşlarını görmezden geleceğim."

Server'in sırıtarak söylediklerini görmezden gelmiştim. Çünkü olanları idrak edemiyordum. Eliyle işaret verdiği iki adam Ecevit'i kucağımdan aldığında Ecevit'in elini tutmuş bırakmıyordum.

Özgürlüğe DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin