"Emre, çok heyecanlıyım."
"Çok güzelsin. Unutma her zaman yanındayım."
Kapıyı İmren hanım açtı. Ablaları ve yengeleri arka taraftaydı.
"Hoş geldin kızım."
Sude, uzanan eli öptü. Sıcacık kucaklama olarak, karşılığını aldı.
Kızlarda tek tek hoş geldin dedikten sonra tokalaştı. Salon çok büyük ve sade döşenmişti.
Köşedeki tekli geniş koltukta Emre'nin babası oturmuş bir şeyler okuyordu. Gözlüklerinin üzerinden Sude'ye baktı. Gülerek ayağa kalktı.
"Hoş geldin kızım."
Sude, uzanan eli öpecekti ama Kadir bey, sarıldı. Sıcacık ve şefkatle. Sırtını pıt pıtladı.
"Emre Can, seni öyle çok anlattı ki, hepimiz seni tanıyoruz ve gösterdiği fotoğraflardan çok daha güzelsin."
"Sizde Emre Candan daha yakışıklı ve kibarsınız efendim."
"İşte, şimdi gözüme daha çok girdin kızım! Ev halkı duydunuz değil mi? Bu evin yakışıklısı benim."
Ayça, annesine Fransızca, " flagorneur," dedi. ( yalaka)
Sırayla tanıştılar. Sude, kendisini mikroskop altındaki hücre gibi hissetti.
Emre, elinden tutup geniş kanepeye oturttu. Kimse konuşmuyordu ve tüm gözler Sude'nin üzerindeydi.
"Hayvanat bahçesinde iguana seyrediyorlar," diye içinden geçirdi.
Sude, sessizliğe daha fazla dayanamadı ayağa kalktı. Emre, korku ve heyecanla Sude'ye baktı.
Sude, her an kaçıp gidecekmiş gibi tedirgindi. Sude, Emre'ye göz kırptı.
Salonun tam ortasında durdu. Gülerek kendi etrafında döndü. Mini kalem eteği, düzgün bacaklarını gözler önüne seriyordu.
Üzerindeki ipek, su yeşili dökümlü gömleğinin dekoltesinden bir miktar göğüsleri göründü.
Güldü, dişlerini gösterdi. Saçlarının topuzunu açıp geriye doğru salladı. Reverans yaptı ve oturdu.
"Saygıdeğer Kantarcı ailesi gelin olarak evinize gelecek olan bu görünen suretin altında derin anlamlar aramayın, neysem oyum. Dişlerim tamam, bulaşıcı hastalığım yok ve aşılarım da tamam."
Yine büyük bir sessizlik. Önce Kadir bey sonra diğerleri alkışlamaya başladılar. Sude anlamayan gözlerle Emre'ye baktı. Gülüyordu, hem de haylaz ve yaramazlık yapmış çocuk gibi.
Beş yaşındaki Almira gelip Sude'nin kucağına oturdu ve yanağını okşadı.
"Dayııı çok güsel deyil mi?"
"Evet cimcime çok güzel."
Ayça, annesine yine Fransızca,
"Bula bula bu palyaçoyu mu bulmuş. Şimdi onu bizden daha çok sevecek."
Annesi, Fransızca, "tres honteux Ayça," dedi. ( Çok ayıp)
Sude dayanamadı ve Türkçe,
"Ayça, amcanın sevgisi sende başka, bende başka. Asla onu sizlerden ayırmak gibi bir düşüncem olamayacağı gibi amcan böyle bir şeyi zaten kabul etmez.
Ayrıca yalakalık hiç yapmadım. Daima gerçekleri söylerim. Şimdi senin kaprisli ve şımarık bir ergen olduğunu söylemem gibi. İleride çok iyi anlaşacağımıza eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
Ficción GeneralÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"