Aceleyle eşofmanımı giyerken bir yandan da çantama yedek kıyafetlerimi koymaya çalışıyordum. Elimde çanta oradan oraya koştururken Mia'nın oyuncağına basmam ve kafamı masaya çarpmam bir oldu. İnleyerek elimi alnıma götürdüğümde parmaklarıma bulaşan sıcaklığın ardından hissettiğim sızı ile yüzümü buruşturdum. Ayağa kalkıp sendeleyerek ilk yardım çantasından yarayı temizlemek için tentürdiyot, pamuk; yarayı kapatmak için de yara bandı çıkardım.
Dişlerimi sıkarak yarayı temizleyip yara bandı yapıştırdım, üzerimdeki kanlı sporcu atletini çıkarıp yenisini giydim. Evden çıktığım sırada çalan telefonumu cebimden çıkarıp kim olduğuna bakmadan cevapladım. Asena'nın ince sesi kulağıma dolduğunda gülümsedim. "Günaydın güzelim, derste değilsin değil mi?"
"Hayır bebeğim, evden yeni çıktım daha doğrusu anca çıktım. Aklımdayken senin şu ablayı benim eve göndersene. Koridordaki halıyı yıkamaya gönderip benim odayı temizleyiversin. Nedenini sorgulama." derken arabama bindim, bugün motor havamda değildim. Asena'ya sorgulama desem de sorgulayacağını bildiğim için "Ben de seni seviyorum hayatım, orada görüşürüz." deyip telefonu cebime attım. Hızla motoru çalıştırıp yola koyuldum.
Genel olarak zararsız yerlerdeki kırmızı ışıkları görmezden gelerek ilerledim. Biliyorum, doğru değil ama acelem vardı, daha dans dersinden çıkıp hazırlanıp sunuma gitmem gerekiyordu. Bunları düşünerek hızla ilerlerken siyah bir araba hızla virajı geçti ve hız kesmeden sola yani üzerime kırdı. Hızlı reflekslerim sayesinde aniden direksiyonu sağa kırdım ama olaylar o kadar hızlı gerçekleşmişti ki yayayı fark etmemiştim. Ani bir fren ve sola kırmayla durduğumda kafamı nasıl olduysa bugün ikinci kez vurdum. Acıyla arabadan inip kavga etmek üzereyken diğer arabanın sahibi olduğunu tahmin ettiğim beyefendi yanıma gelip kapıyı açtı. Buz mavisi gözleri ile beni süzüp yara bere var mı diye kontrol etmeye başladığında ben de ters bir ifadeyle ona bakmaya başladım.
"Derdiniz neydi beyefendi? Hayır burada yeni gibi de durmuyorsunuz, bu sokak bu dönüş ne kadar sıkıntılı bilmiyor musunuz? Ambulans falan mısınız, ne bu acele?" sinirle ağzıma gelen her şeyi söylüyordum ki ifadesiz gözleri ile duraksadım. "Kusura bakmayın Ahu Hanım, acil olduğu belirtilen toplantımıza gidiyordum ama sanırım siz başka bir yere davetlisiniz." diyerek bana elini uzattı. Anlık şokla elini tutarak arabadan indim.
✦
Bu rezilliğin üzerinden yaklaşık yarım saat geçmişti; ne yaptığımı soracak olursanız görev yerime yeni atanmış, kaşımın yarılmasına ve ortalığın kan gölüne dönmesine sebep olmuş, yeni soğuk ama espritüel dedektifimle ofise gidiyorum. Bana atmayı unuttukları toplantı mesajı yüzünden yediğim azardan sonra agresif bir tavırla telefonumu açıp mesaj kutumu göstermiş ve bir ton söylenmiştim. Dedektif bu şekilde araba kullanmamı istemediği için yardımcısını aramış, arabamı aldırmış ve beni de kendi arabasına almıştı. En kötüsü ise şu an eteğimin üzerine giydiğim ona ait beyaz tişörttü. Üstüne üstlük ders saatini 15 dakika kaçırdığım için Asena yaklaşık 20 defa aramış, fazlaca sesli mesaj bırakmış ve defalarca yazmıştı. Bense şu an dizlerimi kendime çekmiş, bütün huysuzluğum ile Dedektifi cevaplıyordum. Dedektif sordukça daha çok geriliyordum, sonunda surat ifademi fark edince soru sormayı kesip bir benzinlikte durdu. Hiçbir şey demeden indiğinde gözlerimle takip ettim. Birkaç dakika sonra elinde 2 bardak kahveyle arabaya binmiş, kahvelerden küçük olanı bana uzatmıştı. Şaşkınlıkla elinden kahveyi aldım. "Ice Latte," diye mırıldanıp arabayı çalıştırdı. "Belki sakinleşmene ve huysuzluğunun geçmesine yardımcı olur." dedi şakacı bir tavırla. "Siz benim sabah kahve içmeyi sevdiğimi nereden biliyorsunuz?" dedim hala atamadığım şaşkınlığımla. "Asena liseden arkadaşım, yeni yardımcım hakkında bilgi sahibi olmam gerekiyordu." diye cevapladı arabayı ofisin önünde durdururken.
Kahvemi elime alıp arabadan indim, üstümü düzeltirken ne kadar kaba olduğumu fark ettim. "Teşekkür etmediğimi fark ettim, teşekkür ederim kahve için." diyerek gülümsedim. Birkaç saniye beliren gamzelerimde oyalandı gözleri, daha sonra sadece bir baş selamı verdi ve içeri adımladı. Kahvemle onu takip edip toplantı odasına girdiğimde Demir abinin dik dik bana baktığını fark edip yeni dedektifimizin arkasına saklandım. Neyseki ofiste iyice aile gibi olmuştuk da Demir abi kızmak yerine gülüp sandalyemi çekti. Koca cüsseli dedektifimizin arkasından çıktım, o ara sanki gülümser gibi olmuştu ama aceleden yüzüne bakmaya fırsatım olmamıştı.
Yerime geçip oturduğum an Cemre'nin gözlerinin benle Dedektif arasında gidip geldiğini ve baktıkça memnuniyetsiz bir ifadeye büründüğünü fark ettim. Umursamadan kahvemi içmeye devam ettikçe yüzüm gülmeye, enerjim artmaya başladı. Bu dedektif cidden işini biliyordu.