3.Bölüm

8 1 1
                                    

Birkaç saat önceki kızıl.. Ama bir dakika- ağacın önünde çökmüş şekilde sol omzunu tutuyordu. Yani omzunu ağaca vurmuş gibi- yaralanmış.

Bir anda yanına 2-3 metre boylarında iri yarı bir iblis koşmaya başladı.
Epey sinirlendirmiş olmalı ki iblis delirmiş duruyordu.

Benim durduğum ağacın önünde, yerde açık sarı bir katana vardı. Belki de kaçan kızdan düşmüştür, her neyse. Katanayı hızlıca elime alıp kavradım.

O sırada Bay Kızıl ayağa kalkmış, kızıl katanasını sağ eliyle kavramıştı ancak değişik tutuyordu. Belki de sağlak değildir çünkü sol omzu düşük duruyordu, gözüken yara yoktu ancak bir sorunu olduğu belliydi.

İblis kolunu ona doğru uzattığında hızlıca kesti, aslında kafasına da odaklanmıştı ama evet tahmin ettiğim gibi sağ eliyle katanayı pek iyi kavramıyordu.

Kızıl, iblisin kafasına tekrar hamle yaptığında iblis kaçınmak için geriye çıktı, ama ben vardım.
Evet bunlar olurken hayalet sessizliğinde yanlarına gelmiştim.

İblise doğru koşarken elimdeki sarı katana ile bacaklarını kestim, fazla iri yarı olduğu için bunu yapmazsam kafasına yetişemezdim.

İblis yere düşerek acı içinde inledi.
Bay Kızıl ise durduğu yerden bana bakıyordu.
İblisi bana salma kararı vermiş olacak ki hiçbir şey yapmıyordu.
Pekâlâ Bay Kızıl, bu iş daha fazla uzamadan halledelim.

İblisin üstünden zıplayarak boynunu keserken katanayı da boynuna saplamış oldum, biraz da şov olsun istemiştim açıkçası.

İblis bir şeyler mırıldanarak kül olurken yere bakıyordum, saçlarım yüzümü kapatıyordu. Sadece nefesleniyordum.
Başımı kaldırdım ve kafamı hafif sallayarak önüme düşen kızıl tutamları geriye attım.

Ona göz ucuyla baktığımda kızıl katanasını kınına sokuyordu, evet itiraf etmek gerekirse ateşliydi..

Kafamı çevirip ona baktığımda saçlarım yine önüme düştü.
Bana bakmıyordu, sağ eliyle sol omzunu tuttu ve birkaç saniye omzuna bakıp kendi kendine bir şeyler mırıldandı.

Sonunda bakışlarını bana çevirdiğinde ağır adımlarla önüme doğru yürümeye başladı.
Aramızda iki adımlık mesafe kaldığında durdu.

Başımı hafifçe salladım ve önüme gelen saçları düzelttim, sapsarı gözlerim ortaya çıkmıştı.
Gözlerine baktığımda dikkatle gözlerime baktığını fark ettim.

"Yaralandın mı?" Sesi sakin çıkmıştı, soruyu sorduktan sonra hemen etrafa bakındı.
"Siz yaralanmış gibisiniz." Ben de düz bir sesle söylüyordum, kendine baksın önce Kızıl Kafa.

Ben hala gözlerine bakıyordum, huyum böyleydi. Bir süre daha etrafa bakındıktan sonra o da yeniden gözlerime baktı.
"Eski, önemsiz bir yara." Dedi, yine aynı ses tonuyla.

Bir şey demeden ciddi bir şekilde gözlerine bakmaya devam ettim. Eski bir yara olduğu doğru olabilirdi ancak önemsiz gibi durmuyordu.

Kaşları belli belirsiz şekilde çatıldı ve, "İblis avcısı mısın bilmiyorum ama seni daha önce görmedim, buralı değilsin?" dedi, soru sorar şekilde.

Bence o da buralı gibi durmuyordu ama elbette bu konu hakkında bir şey demiyecektim, mümkün olduğunca az konuşmayı tercih ederim.

"Yeni geldim," dedim sadece.
"Yenisin demek, yeni birine göre iyiydin." Dedi, sanırım imalı bir sesle. (?)

Bakışlarını gözlerimden ayırıp yan tarafta bir yere bakmaya başladı, ben ise hiç ara vermeden gözlerine bakmaya devam ediyordum. Rahatlatıcı gözleri vardı.

The EuruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin