vii | güven problemleri ve tehditler

466 52 27
                                    

Altı yıldır okuduğun ve çalıştığın polislik kariyerinde o kadar çok şeyle karşılaşmıştın ki, artık bazı hislerin körelmişti. Çünkü bu işin getirdiği şeylerden biri de, hissiz olmak gerektiğiydi. Objektif ancak bir o kadar da soğukkanlı olmak lazımdı, duyulan ve görülen her bir şeye tepki vermeye yer yoktu bu meslekte. İşte bu yüzden, size akademide özellikle öğretilen bir şeydi, her şeye hazırlıklı olmak.

Ancak şu an, aldığın tüm eğitimlerin tuzla buz olduğu o kelimeler beynindeydi. Üç sene önce ölmüş olan adamın mezarında kemiklerinin bile parçalanmış olması gerekirken, şimdi bir banka duvarında duran bu DNA da neyin nesiydi? Şakaysa hiç komik değildi, şaka değilse daha da komik değildi.

"Ne?" dedin, içinden gelen bir anlık refleksle. Şaşkınlık içinde kol gezerken, tepkisiz kalman elbette ki çok zordu. Soğukkanlılık bir anda sönmüştü, ve o anda anlamıştın adamların ciddiyetini.

Ölen bir adamın DNA'sını kullanabilecek kadar profesyonellerdi.

Ancak bir diğer aklına yatmayan şey de şuydu ki, üç yıl önce ölmüş bir adamdan geriye kalacak tek şey iskeletiydi. Çünkü geçen süre boyunca vücut hiç boş durmaz ve kendini sürekli tüketirdi. Böcekler de en son etini yediğinde, geriye sadece iskelet ve dişler kalırdı. Bu da ölümden yaklaşık iki yıl sonra gerçekleşirdi, yani Toji Zenin'in bedeninden herhangi bir kalıntının bile kalmış olması, tıbben imkânsız bir şeydi.

Ama bu adamlardan korkulması gerekti, onlardan her şey beklenirdi. Yakalanmamak uğruna bir cesette bulunan et parçalarını veya uzuvları alıp muhafaza etmeleri bile mümkündü. Bunu incelediğin dosyalardan anlamıştın zaten, onlar hakkında gördüğün tüm vukuatlar da olağanüstüydü.

"Bu adamın mezarını bulun ve kayıtlarını bana getirin," dedin hiç vakit kaybetmeden. "Bu işi Megumi alsın," dediğinde yüzündeki afallama sönmüş ve yerini akılcı düşüncelere bırakmıştı. Kaybedecek bir dakikanızın bile olmayışı, senin iki ayağını bir pabuca sokuyordu ve bu yüzden de elinizi çabuk tutmanız gerekiyordu.

Denilecek pek bir şey olmadığından, arkanı dönüp gitmeye hazırlandın. Ellerin kargo pantolonunun cebindeyken yürümeye başladığında, yanına koşar adımlarla gelen Yuji'yi gördün. Elindeki kâğıt ile hızlı hızlı yürümekten nefes nefese kalmış bir halde yanına yaklaştı ve otuz iki diş sırıttı.

"Bakın elimde ne var?" dediğinde kâğıdı sana uzattı. Kâğıdı okumaya başladığında, senin de yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.

Belediye izniydi.

Yuji'nin yüzüne birkaç saniye bakmanın ardından, hızlı adımlarla bilişime yürümeye başlamıştın bile.

༻❁༺

Mobeselerin incelenmesi, zaten başından beri Emniyet Genel Merkezi'nin istediği bir şeydi. Bu yüzden iki izni de beklemek zorunda kalmamış, sadece belediye için bir dilekçe yazmanız gerekmişti. Aradan geçen beş günün ardından ise, onay raporu ancak size ulaşmıştı. Tüm ülkeyi, hatta uluslararası suları ilgilendiren bu olayın kendisi olağan değilken de, belediye sizi bekletmekten geri durmamıştı.

Bilişimdekiler ile izlediğiniz kamera görüntülerini dikkatle inceliyordunuz. Her bir ayrıntıyı aklınıza kazıyor, hiçbir ipucunu kaçırmamak için ekstra bir emek sarf ediyordunuz. Sen de bilgisayarlardan birine eğilmiş bir vaziyetteydin; yanındaki polis senin direktiflerinle görüntülerde oynamalar yaparken, sen de ayrıntılı bir şekilde onlara dikkat ediyordun.

"Bir dakika, bir dakika," dedin gözlerini kısıp bilgisayar ekranına yakınlaşırken. Bir yandan gözlerini kısarak ekrana bakarken, bir yandan da "Trafik ışıklarını yakınlaştırır mısın?" diye rica ettiğinde, polis de isteğini ikiletmemişti. Seri hareketlerle görüntüleri büyüttüğünde, sen de daha dikkatliydin. "Videoyu hızlandırır mısın?" diye rica ettiğinde de, artık zaman kavramın ekrandaki videoyla bir değildi.

malengine, jujutsu kaisenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin