Poyraz dolan gözlerini kardeşinin üzerine dikmişti. Odadaki büyük sessizliği Yosun'un ağlayışları bozuyordu. Yosun acıyla bir çığlık atarak başını yere yasladı. Acıyla ağlayışları Poyraz'ın kalbinde büyük yaralar açmaya başlamıştı bile. Yosun'un her acıyla çığlık atışı kendisine bağlı olan koruyucularının da -Poyraz'ın, Atlas'ın, Onat'ın ve Sonat'ın da- acı çekmesine sebep oluyordu. Belki de koruyucu oldukları onca seneden sonra ilk defa bağlı olduğu kişinin acısını net bir şekilde kendi kalplerinde hissediyorlardı. Atlas yaşlı gözlerini silerek Yosun'un önüne gelip diz çöktü. Yosun'un acı dolu gözlerinin içine bakarken kendini görür gibiydi. Onun acı çekmesinin sebebi kendisiydi nasıl olsa.
"Senin adın Yosun Ulaş." dedi Atlas gülümsemeye çalışarak. "Hatırlıyor musun?"
Yosun başını hafif sola eğince saçları sırtına döküldü. Siyah gözleri ne düşündüğünü belli etmiyordu. Boş ve ruhsuz bir bedeni taşıyan bu gözler onu kim olduğunu saklar gibiydi. Yosun dudaklarını hafifçe araladı. Kim olduğunu anımsamaya çalışıyordu. Düşünceleri ve hatıralarının önünü kapkara bulutlar kaplamıştı. Zihni tamamen bulanıktı. Bir şeyler onun kendisini hatırlamasına izin vermiyordu.
"Hatırlıyor muyum?" dedi Yosun kendi kendine.
Atlas'ın dudakları acıyla kıvrıldı. Yüzündeki acı dolu gülümseme onun acısını katlıyordu gibiydi. Birkaç yıl önce hafızası silinen Yosun'u yeniden karşısında görüyordu. Tek farkı artık onun karısı, çocuğunun annesi ve canını ne kadar çok yaksa da hayatının aşkıydı. Bu ona daha çok acı vermişti. Kendi aptal hatasının bedelini ödüyor gibiydi. Yosun'un içindeki benliği unutup ta onu suçlamak olur şey değildi. Bir anlık içerisinde hissettiği, öfkeden patlayan ve etrafına alev saçan volkana dur diyememişti. Sevdiği kadını böyle görmeyi ummuyordu. Ama bu sefer kaçmayacaktı. Eskiden Yosun'un hafızası silindiğinde Yosun'a kendisini anlatırken yalan söylemişti. Bu sefer aynı hatayı tekrarlamak istemiyordu.
"Sana, seni anlatmamı ister misin?"
Yosun olumlu anlamda başını salladı. Yosun içerisinde bulunduğu hisle tanıyamadığı ama aynı zamanda tanıdık gelen mavi gözlerine esir olduğu adamdan kendisini duymayı çok istiyordu. İçerisindeki tutku dolu hisler, zihnine fısıltılarla bunu söylüyordu. Poyraz içerisinde bulunduğu duygu karmaşasına engel olabilmek adına kendini yatağın üzerine atarak gözlerini tavana dikti. Yine, yeniden bu durumu yaşıyor olmaları kendi hatasıydı. Kendi güçlerine dur diyebilseydi biricik kız kardeşi bu durumda olmayacaktı. Sonat kalbindeki acıyla kapının dışarısına çıktı. Bu durumu yeniden yaşamak istemiyordu. Kapının köşesinde oturan ikiz kardeşi Onat'ı görünce gülümseyerek yanına oturdu. Sonat gibi Onat'ta kendi içerisindeki hafif sızıya aldırmadan evin sessizliğini dinliyordu.
"Sen bir kraliçesin." Atlas'ın sesi duyulmaya başladı bu sessiz evde. "Aynı zamanda da bir vampirsin." Eliyle yatakta yatan Poyraz'ı gösterdi. "Adı Poyraz, senin öz ağabeyin. Hayatta kalan tek kardeşin o. Dışarıdaki ikiz kardeşler de senin kardeşlerin sayılır. İsimleri Onat ve Sonat. Bizler senin koruyucunuz aynı zamanda."
Yosun boş gözleriyle yatakta yatan ağabeyine baktı, bir şeyler hatırlamak umuduyla. Ama Poyraz ona hiçbir şey anımsatmıyordu. Aksine bomboş bir şekilde duvara bakıyormuşcasına bir his uyandı üzerinde. Duyduğu bu histen memnun olmayarak dikkatini çeken mavi gözlü vampire baktı.
"Peki, sen..." dedi Yosun zihninde sürekli fısıldayan sesleri duymamaya çalışarak. "Sen kimsin?"
"Ben..." dedi Atlas duraksayarak. "Senin eşinim."
"Eşim?"
"Kocanım." dedi Atlas gülümseyerek. "Bizim bir oğlumuz var; 4 yaşlarında, ismi Ufuk. Geçtiğimiz aylarda evlendik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampirSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...