Yüreğimde havalanan kuşlar kafeslenmişti, kanatları koparılmıştı.Burası benim kafesimdi, kanatlarımın koptuğu yerdi, nefes alamıyordum.
"Bunca zaman karışmadık sana, okuyacağım dedin, okudun. Gezdin, en güzellerini giydin. İstediğin gibi yazdın, çizdin ama artık yeter, evleneceksin!"
Başımı koltukta geriye doğru yaslamış, köydeki evimizin işlemeli tavanını seyrediyordum.
"Dedikodular çok fena, Süveyda. Senin evlenmeden bozulduğu konuşuyorlar. Bu güzellikle başka neden evlenemesin ki diyorlar. Babanı daha fazla dellendirme, he de şu meseleye. Uygun biriyle everelim seni de."
Artık daha fazla dayanamamış, basmıştım kahkahayı, ben ve kahkaha atmak ikisi bir yerde çok saçma dursa da, kafam dayanmamıştı artık.
"Ya siz delirdiniz mi?! Ne lafı, ne dedikodusu? Umurumda mı sanıyorsunuz, bir avuç insanın ettiği laflar? Kim ne derse desin! Siz kızınızı tanımıyor musunuz?"
Babam eli belinde salon da volta atıp duruyordu. Belindeki elinde tesbihi ise yerinde durmadan dönüyordu. Dediklerim ile durmuş, kızgın bir boğa gibi üzerime doğru adımlamaya başlamıştı.
Çok olmasa da önde gelen göbeği vardı babamın. Gri saçları geriye doğru yatık, pala bıyıkları her daim düzenliydi.
"Seni bilemem, ancak benim dünyam ar ve namus üzerine kurulu. Gerçek ya da değil, kimse benim kızım hakkında böyle konuşamaz, konuşturtmam! Böyle konulara malzeme veren sensin, küçük hanım! Zamanında kursaydın yuvanı böyle olmazdı!"
"Yeter! Saçmalama artık Hamit! Bu sığ kafalıların laflarıyla mı yaşayacak bu kız hayatını. Veremedin mi insanlara cevabını?!"
Halam ve ağabeyim de benimle gelmişti. Doğum gününden öyle bir ayrılmıştık ki az daha bayılacaktım.
"Abla! Sen karışma, kız benim kızım. Evet üzerinde çok emeğin var, ancak benim namusuma leke geliyor, senin değil."
Artık dayanamamış, bir hışımla yerimden kalkıp, babamın karşısına dikilmiştim.
"Senin namusun mu? Ortada konuşulan kişi de benim namus da benim. Benim adıma sen bile karar veremezsin, istemiyorum. Beni zorlayamazsın!"
Yanağıma inen darbe ile başım sola düşmüştü.
"Dayı!"
Cihan ağabeyimin bağırıp, yerinden kalkışını, halamın babamı itmesini ve annemin de öylece kenardan ruhsuzca izlemesini görüyordum.
Yılmayacaktım, hızla başımı kaldırıp, hayal kırıklığj ile ona bakıyordum.
"Ben ne Elif'im ne Leyla! Eğer beni zorlarsan çeker giderim bu cehennemden! Hayatımı tek başıma, maddi manevi olarak kolayca devam ettirebileceğimi biliyorsun! İstediğim için yanınızda durdum o kadar!"
Babamın hemen yanında Cihan ağabeyim gardiyan gibi dikildiğinden babam adım atamıyordu. Ancak sinirden kaynadığı her halinden belliydi.
Halam derin derin nefesler alıyor, elleriyle başını ovuyordu.
"Kim çıkarmış bu dedikoduyu?"
Halam aşırı sakin bir ses tonuyla sormuştu bunu.
"Cemal'den çıktı abla. Süveyda'yı istiyordu, biliyorsun. Burayı bırak civar köylere bile yayılmış. Süveyda, kız değil diye bahsediyor herkes."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÛVEYDA
General FictionKalpte oluşan siyah noktalar, süveyda... Süveyda'nın kalbindeki siyah nokta neydi? Onu günaha bulayan, his ve haz neydi? Yasak olması mıydı onu cezbeden, yoksa ismi miydi ona bunları yaşatan?