Son olanlardan sonra Çiçek kafede oturmuş kitabımı okuyordum. İlk on sayfadan sonra dikkatim dağılsa da direniyordum. Kaç saattir kafedeyim bilmiyorum sadece anneme nerede olduğumu haber verip telefonumu kapatmıştım. Her şeyin bu kadar olduğunu düşünüyordum. Arkadaş ortamım dağılmıştı. Bence. Neyse ben tekte yaşayabilirdim. Beni tanıyan seven daha çok kişi vardı. Ne kadar okulda ismimin Adaların yanında "popülere" çıkmaması için uğraşsam da bunun çoktan olduğunu biliyordum. Tabi ki sevenler ve sevmeyenler olarak ikiye ayrılıyorlar. Ha bide nötrler var bazıları tanımıyordur beni bile. Neyse bu konu hakkında konuşmayı pek sevmiyorum, kısaca istesem ortam yaparım ama bu Ege , Ada ve Simay'a haksızlık olurdu ve ben böyle biri değildim. Neden suan kendi kendime triplere girdim bilmiyorum.Neyse düşüncelerde boğulurken kitap okumak sadece bir eylem yapmak. Kalkıp kitabımı kasaya bıraktım ve kafeden çıkıp eve gitmek için otobüse bindim. Otobüs aynı kafamın içi gibiydi. Sıkış tepiş, dolu, sanki her bir insan bir düşüncemdi ve ben bu düşüncelerin arasında nefes alamıyordum. Belki fazla abartıyordum , belki sadece gerçekleri düşünüyordum ya da olasılıkları... Kafamda cidden nefes alacak yer yoktu. tüm bu düşüncelerin arasında nasıl derslerime önem verebilirdim? Bu bir bahane mi, hayır. Bir insan bir şeyi isterse yapardı ama şu an bu özgüven ve güç bende yoktu açıkçası. İçimden sadece uyumak geliyordu. Ama ben buna uyar mıyım ? Evet! Evet ama şu an değil! Kulaklığımı çıkartıp müzik dinlemeye başladım. Ne zaman yavaş ve üzücü bir müzik gelse atlayıp daha hareketli olan müziklerle anda kalmaya çalışıyordum. Hani hayatınız başınıza yıkılıyordur ama siz hiç bir şeyi takmadan yaşamaya devam ediyorsunuzdur ya yavaş şarkıları geçmekte aynı böyleydi. Tüm yol böyle geçti eve girmemle sırtımdan indirip elimde tutarak odama çıktım. Çantamı bir kenara fırlatarak üstüme bordo kadife pijamalarımı giydim ve telefonumu alarak kendimi yatağıma attım. Telefonumu açtığımda Ege'den Simay'dan ve Ada'dan gelen bir sürü cevapsız çağrı ve mesaj vardı. İlk simayla konuşmamıza girdim.
"Nefes Yarkın hiç bir şey anlatmadı sadece çekip gitti iyimisin?"
"Neden aramalarımı açmıyorsun?"
"Lütfen beni ara."
Sonra Adayla konuşmamıza girdim,
"Hadi ama Nefes aç şu telefonları!"
"Üzüldüğünde kendini yıpratan birisin biliyorum . Hemen beni arıyorsun!"
"Yarkın deliye döndü. Kendini suçlayıp duruyor yazık çocuğa."
Ve son olarak Egeyle konuşmamıza,
"Yarkın olanları bana anlattı."
"Senin öyle bir şey yapmayacağını biliyorum."
"Lütfen beni ara."
Derin bir nefes aldım. Mesajları bir kez daha okuyup hepsine aynı mesajı yolladım "İyiyim, sadece kafamı toplamam gerekiyordu. yarın okulda görüşürüz, beni merak etmeyiin :)" Mesajı yolladıktan bir kaç dakika sonra kapı çaldı. Bu normal bir çalış değildi. Resmen öfke fışkırıyordu. Hemen dikelerek yataktan kalktım ve hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı sorgusuzça açtım çünkü kim olduğunu biliyordum. Yarkın... Karşımda çok öfkeli , kırgın, stresli bir Yarkın vardı. Sadece bana bakıyordu. Elimle içeriyi işaret ettim "Ee içeri gelsene?" Yavaş ve yeri adeta titreten adımlarla içeri girdi . Kapıyı kapamamla bana sarılması bir oldu. Islanmıştı tabi bende ıslanmıştım, sayesinde. Karşılık vererek ona sarıldım. Öfkeli ve endişeli sesiyle "Neredeydin sen?" dedi ve "Kendini değmeyecek şeyler için yiyip bitiren biri olduğunu biliyorum Nefes. Benim yüzümden kendine zarar vereceksin diye çok korktum! Telefon kapatmak nedir ya! Her yerde seni aradım. Her zaman oturduğumuz bankta , Çiçek kafede, bizim parkımızda. Senin üzülünce , sıkılınca düşüncelerinle savaştığını biliyorum. Bunu yapmaman gerektiğini sana bin defa söyledim! Ama sen laf dinleyen bir kız değilsin maalesef." diyerek devam etti. Kollarından ayrılıp "Çiçek kafedeydim." dedim. "Sen gelmeden önce çıkmış olmalıyım..." Yarkın elinle kapıyı işaret ederek "Bekle" dedi ve evden çıkıp aşağıya indi bir kaç dakika sonra elinde bir çiçek buketiyle yanıma geldi ve kapıyı tekrar kapadı." Aslında olması gereken buydu. Benim seni dışarıda bir yere davet etmem ve seni dinlemem gerekirdi. Sana güveniyorum o avel konusunda bir açıklama yapmana gerek yok. Senden bu çiçeği kabul etmeni istiyorum. Red edildim. Senin beni arkadaş olarak gördüğünü bile bile bunu yapmamalıydım ama biraz da icim rahatlamış oldu. Sana sadece arkasimsin gibi mi davranicagim , hayir. Eskisi gibi olacagim sadece bugun olanlari sadece bir anı olarak saklamani ıstiyorum." Dedikleri her şeyin açıklığa kavuşmasına neden oldu. Sadece kafamı salladım ve "sana kıyafet bulmamız gerek " dedim. Hala içimi kemiren bağzı şeyler vardı ama suanlik onları bir kenarı atmam gerekiyordu. Ada da Yarkın da bunu bugün yüzüme vurmuşlardı çok düşünüyordum kendimi yiyiyordum adeta. Bu huyumdan vaz geçmem lazımdı. Yarkin gülerek "croplarindan bir tanesini deneyebilir miyim acaba Nefes hanım?" Dedi ve benden once odama çıkmak için merdivenlere yöneldi
Aşk bagzen acı çekmek bagzen de sadece sevmek için varmis gibi geliyor. Sevmeyi bilene güzel gelen aşk sevmeyi bilmeyene sadece saçmalıktan ibaret geliyor. Şimdiye kadar yıpratildik Aldatildik sevildik sevdik üzüldük ve belkide üzdük unutulmaması gereken tek şeyin bazılarının sadece geride kalması gerek ve öyle de olacak. Unutmak zor, yaşanmamış gibi kılmak zor. Sadece acılarla yaşamayı öğrenmeli her şeyle basa çıkabilmeliyiz.
Bölüm sonuu şuana kadar iyi gittiğimi düşünüyorum umarım begeniyorsunuzdur bir başka bölümde görüşmek uzeree ♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Kafe
RomanceHer gün çiçek kafede kitap okuyan Nefes bir gün okuduğu kitabın rafların arasında olmadığını görür oysaki okuduğu kitabı başkaları almasın diye Gözde teyzeye özellikle tembihler. Fakat kitabı alan kişinin kalbinde yavaş yavaş yer edindiğini farkında...