51. Bölüm

148 10 14
                                    

Raven

Sabahları uyanmaz, geceleri uyumaz olmuştum. Draco bana hâlâ kırgındı. Geceleri arkasını dönüp uyuyor, bir 'iyi geceler' bile demiyordu. Ben ise beter olmuştum. Yemek kokusu bile beni mahvetmeye yetiyordu. Daha önce hiç bu kadar kötü bir hastalığa yakalanmamıştım ki- artık bunun bir hastalık olduğunu düşünmüyordum. Bir çeşit virüs ya da kara büyü etkisi olmalıydı. Ama son zamanlarda neredeyse hiç kara büyü yapmamıştım ve etkisinin bu kadar fazla olması mümkün değildi.

Bir şeyler yanlıştı. Her şey yanlıştı. Buraya kimseyi getirmemeliydim. Draco dışında kimse olmamalıydı burada. Draco'ya bağırmamalıydım. Benedict'in beni kızdırmasına izin vermemeli, onunla düelloya girmemeliydim. Görevime odaklanmalıydım...

Sabah yine uyanamadığımdan bensiz kahvaltı yapmışlardı. Draco Beneditch'in yüzüne dahi bakmadığından artık evdeki kavga sesleri de dinmişti. Arada Beneditch bana sataşsa da ona çok yüz vermediğimden fazla bir şey diyemiyordu. Artık çok da fazla kalamayacaklarını anlamıştı belki de. Benim için Draco'nun ailem statüsünde olduğunu bilmeli, ona göre davranmalılardı. Davranmayacak ve onun huzurunu bozacaklarsa basit şekilde burada yerleri yoktu. Bunu henüz açık şekilde söylememiş olsam da Beneditch hissetmiş olmalıydı ki odamın kapısını tıklatıp konuşmak istediği bir konu olduğunu söyledi. Ben de geleceğimi ve aşağıda beklemesini söyledim.

Geceliklerimi çıkarıp dolabımdan günlük birkaç kıyafet giydim. Aşağı indiğimde Draco'yu göremesem de kafama takmadım, sonuçta son zamanlarda hiç etrafımda değildi...

Koltukta oturmuş telefonuyla ilgilenen Beneditch benim gördüğümü görünce telefonunu kapatıp yanına koyarak karşısındaki koltuğu gösterdi oturmam için. Sessizce karşısına geçtiğimde konuşmaya başladı.

-Bak Isabell, sana bu yaptıklarının hepsi için teşeşkkür ederim, sen olmasan belki kardeşim şuan ölmüştü. Hatta belki ben bile. Ama- bizim artık gitmemiz gerek. Bir yer ayarladım, olabildiğince güvenli. Yani artık burada olmamıza gerek yok. Yeterince yardım ettin zaten.

-Tamam eğer ayarladıysan sorun yok. Ne zaman gitmeyi düşünüyorsunuz?

-Her şey olması gerektiği gibi giderse yarın sabah erkenden. Sizi de yeterince tehlikeye attık.

-Ah merak etme o konuyla ilgili bir fikrim var.

-Neymiş?

-Boşver onu. Hayden'ın haberi var mı?

-Hayır şimdi onunla da konuşacağım.

Kafamı sallayıp kalktım. Draco'yu bulup haberi ona vermek istiyordum. Ama nerdeydi ki? 

Bir süre evde dolaşıp onun evde olmadığına kanaat getirdikten sonra dışarı çıktım. Elinde bıçaklarla çalışn Draco'yu görüp gülümsedim. Bunu onun da sevmesini seviyordum.

-Draco.

Beni duysa da elindeki bıçaklar bitene kadar odağını kaybetmedi. Sonunda bana döndü.

-Selam.

-Kolay gelsin. Sabahları erkenden kalkıp bunu mu yapıyordun?

-Sayılır. Her gün değil. Bazen uzaklaşıp muggle aletlerini kullanıyorum ve- sen yokken ok kullanmaya da başladım.

-Vay canına. Bunu beklemiyordum. Ne kadar geliştirdin peki?

-Yeterince iyiyim okta. Bıçaklarda ustalaştım. Muggle silahlarına da hakim olsam da tercihim değiller.

Hedeften iki bıçak söküp yanına gittim ve birini ona uzattım.

-Hünerini görelim o zaman :)

Elimden aldı ve hedefe döndü.

-Hanımlar önden.

Sırıttım ve gerinmeden attım. Hedefin 1,5-2 santimetre kadar yakınına saplanmıştı.

Bana bakıp hafifçe güldü. Gerindi ve birkaç saniye hedefi nişan aldı. Sonunda attığındaysa hedefi vurmuştu. Bana dönüp küstahça sırıttı.

-Tebrik ederim. Güzel atıştı.

-Boynuz kulağı geçti Raven :)

-Ah inan bana o kadar uzun süre gerinerek ve nişan alarak atmaya çalışırsan tehlike anında, senin ölünü çiğnerler. Yani boynuz kulağı geçemedi. Ama bu geçemeyeceği anlamına gelmiyor. Çalışmaya devam et.

Baymış bir surat ifadesiyle önüne döndü ve hedeften bıçakları sökmeye yeltendi ancak kolunu tutarak engel oldum.

-Ve seninle bir konu hakkında konuşmam gerekiyor.

Durdu ve devam etmemi bekler gibi baktı.

-Benditch-

-Gerçekten uzun süre doğru dürüst konuşmuyoruz ve konuştuğumuz ilk anda da aklına o şerefsiz mi geliyor?! Sırf onunla ilgili konuşmak için mi geldin?

-Hayır öyle değil Draco. Bir dinle sonra karar ver. Beneditch ile konuştum. Hayden ve o yarın sabah gidiyorlar. Bir yer ayarlamış anladığım kadarıyla.

-Yani gidiyorlar mı? Bir daha gelmemek üzere?

-Evet. Bu yüzden yeterince aramız açıldı daha fazlasına izin vermezdim. Kendileri bulmaları iyi oldu açıkçası. Kimseyi kırmak zorunda kalmadım.

Kafasıyla basitçe onay verdi ve gözlerini kaçırdı yine. Bana kırgın olduğunu biliyordum ancak bu- çok canımı yakıyordu. Ne zaman konuşmaya devam etmek istemese böyle yapıyordu... Dikkati yine etrafa dağıldığında elimi yüzüne koyarak kendime çevirdim. Ben parmağımla yüzünü okşarken o da yüzümü dikkatle incelemeye başladı.

-Draco yapma böyle lütfen... Özür dilerim, tamam biliyorum hata benimdi. Ama lütfen artık kırma beni daha fazla.

-Raven, biliyorsun beni çok kırdın. Ben sana bakmaya kıyamazken sen bana ağır sözler söyledin.

-Söz veriyorum böyle şeyler yaşamayacağız artık. Sadece- seni çok özledim...

-Yaa, öyle mi..?

Yumuşamıştı, gülümsüyordu ve elini yavaşça yanağıma getirmişti.

-Evet... Çok özledim seni, günlerdir yüzünü görmüyorum, bırak konuşmayı, başka bir şeyi...

-Hmm..?

Elini yanağıma düşen bir tutam saça doluyor ve bırakıyordu. Buklemle oynarken bir yandan da gözleri gözlerimden yüzüme kayıyordu.

-Gel buraya.

Beni kendine, dudaklarımı dudaklarına çekmeden önce söylediği son şey bu olmuştu. Günlerin açlığı ve tutkusuyla, hislerine kapılarak, ilk defa öpüşüyor gibi amansızca sarılıyorduk birbirimize. İyice kavrasa da, ellerini sırtımda gezdirse de doyamıyordu. Sonunda bu ona yeterli gelmeyince beni kucaklayarak bıçakların olduğu masaya yöneldi, asla bırakmıyordu, ne beni ne de dudaklarımı. O masanın üstündeki her şeyi yere iterken ben de belindeki bacaklarımı sıkılaştırıyordum. Beni masanın üstüne oturttuktan sonra bende onu kendime, masaya doğru çekmeye başladım. Nefeslerimiz bitmek üzere de olsa ikimiz de ayrılmadan bunun olabildiğince uzun sürmesi için çabalıyorduk.

Sonunda pes ederek ayrıldığımızda Draco'nun elleri benim kazağımın altında, gittikçe yukarı çıkıyordu. Benim elim de armut toplamıyordu elbette, onun eşofman altının iplerini çözdükten sonra elimi lastiğin kenarlarında dolandırıyordum. 

Ormanın eve biraz uzak bir kısmında olduğumuzdan endişelenmemizi gerektirecek bir durum yoktu. Hiçbir şeyi umursamadan devam ettik.

***

Eve el ele dönmüş ve odamıza çıkıp biraz vakit geçirmiştik. Taa ki... aşağıdan bir gürültü gelene kadar. Bir şeyin kırılma sesi.

-Isabell! Buraya gelmen gerekiyor, acilen!

Ee aşkitolar nasılsınız??? 

Buyrun size bölüm, en kısa zaman diliminde yazdım yazabildiğim.

Mini spoiler alert!!! Sonraki bölüm işler fena karışacak.

Kuzgun - Draco Malfoy ile Hayal EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin