Hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi açmaya çalıştım. Gözlerim acıyordu ama uykusuzluktan olmadığını biliyordum. Dün gece uyuyana kadar ağladığım içindi. Zar zor yutkunup kirpiklerini araladım.
Yorganı üstümden atmaya çalıştım ama kolumda hissettiğim ağırlıkla yapamadım. Kaşlarımı çatıp yana döndüğümde bana sımsıkı sarılan adamla irkildim. Özlediğim yüzü sabah böyle yanımda görmek hayal gibi geliyordu bana.
Ardından dünkü görüntüler ve haftalardır yaşadıklarım aklıma gelince istemsizce kaşlarımı çatıp hızla bedenimi kaldırdım kollarından kurtularak. Ayağımı uyuyan adama tutup hızlıca ittim. Pars aniden düşmenin etkisiyle şaşkınlıkla bir inleme bıraktı.
" Hassiktir! "
Kaşlarım çatık bir şekilde hareketlerini izliyordum.
Bakışları bana dönünce " Barlas?" Dedi ve doğruldu düştüğü yerden.
" Sen nasıl bana sarılırsın puşt?"
Yeni uyanmanın etkisiyle algılamıyordu beni sanırım yüzüme boş boş bakıyordu." Nasıl sarılmam ulan?"
" Siktir git kaç haftadır kimleysen ona sarıl amınakoduğum dürzüsü."
Kaşlarını çatıp kalktı yerden. Yatağa tek dizini koyup oturunca iyice sinirlerim gerilmişti.
" Höst lan o ne demekmiş." Dedi ve elini uzattı bana doğru. Eline vurup uzaklaştırdım onu.
" Soruya soruyla cevap verme."
" Sende mantıklı şeyler söyle güzelim o zaman."
Güzelim demesi aklımı karıştırırken gardımı düşürmemeye çalışıp yataktan kalktım." Tamam boşver onu şimdi gel sarılayım çok özledim." Demesiyle ona el işareti çekip odadan çıktım.
Birkaç saniye sonra kapattığım kapının açılmasını umursamadan mutfağa girdim. Kendime su doldururken birkaç adım ötemde bana masum bakışlarıyla bakan adamı umursamayıp yanından geçerek salondaki masadan sigaramı alıp balkona çıktım.
Onun da gelmesiyle dejavu yaşadığımı hissettim. Beni burda yanlız bırakıp gitmişti. Şimdi yine burdaydı.
" Yavrum tamam özür-"
" Özür dileme geçmiyor çünkü." Sigaramdan bir nefes çekip sözünü kestim. Pars yerinde rahatsızca kıpırdanıp bana yaklaştı.
" Başka bir şey gelmiyor aklıma ama."
" Aklına gitmek gelmişti ama bir kaç hafta önce."
Söylediklerim yüzünü iyice düşürürken ellerini saçına atıp karıştırdı.
" Sen öyle konuşunca beni istemiyorsun sandım. Seni üzmemek için..."
Söyledikleriyle sinirlerim gerilince daha bitiremediğim sigarayı söndürüp attım." Niye döndün o zaman?"
" Hiç gitmedim ki!"
Yükselttiği sesiyle bedenimi ona çevirdim sinirle." Bağırma bana!"
" Bağırmıyorum!"
Yüzüne bir şey demeden sadece öfkeyle baktığımda " Sikeyim" dedi mırıldanarak ve içeri girdi.
Yine aynı şey tekerrür ediyordu işte. Dolan gözlerimle çıktığı kapıya baktım. Yine gidiyordu. Titreyen ellerimle paketten bir sigara çıkarıp yakmaya çalıştım ama yakamıyordum bir türlü. Çakmağı öfkeyle balkondan aşağı attım sigarayla birlikte.
" Orospu çocuğu!"Salona geçip koltuğa attım kendimi. Dolan gözlerim ve titreyen çenemle ellerimi saçlarıma atıp çekiştirdim. Ağlamayacaktım. Birkaç haftadır yeterince ağlamıştım zaten, bu sefer olmazdı.
Mutfaktan gelen tabak sesleriyle hızla kafamı kaldırıp sonra ayağa kalktım. Mutfağın kapısında durduğumda ocağın başında ocağı yakmaya çalışan adamla gözyaşlarım özgürlüğünü ilan etmiş, akmaya başlamıştı.
Onun da bakışları bana dönünce önce afallamış sonra uğraştığı işi bırakıp endişeyle bana doğru yürüdü. Ağlamam hıçkırıklara dönüşünce dehşetle yüzüme baktı.
" Noldu... Güzelim niye ağlıyorsun." Bir yandan gözyaşımı silip bir yandan da sakinleştirmeye çalışan adamın hareketlerini kesip sıkıca sardım onu.
" Barlas?" Saçımı koklayarak öptü. Bende boynuna gömülüp kokusunu içime çektim derince. Uzun zamandır kokusundan uzak kaldığım için buna ne denli ihtiyacım olduğunu unutmuştum.
" Gittin sandım." Fısıltıyla çıkan sesimle daha çok sarıldım ona. Pars'ın önce hareketleri duraksamış daha sonra aynı sıcaklıkla karışılık vermişti bana.
" Hiçbir yere gitmiyorum bebeğim."
Dedi ve yüzüne bakmam için başımı kaldırmıştı." Kavga etmek istemiyorum seninle. Sakinleşene kadar kahvaltı hazırlayayım dedim." Dedi ve alnımı öptü sıkıca. " Özür dilerim endişelendirdiysem."
Başımı onaylarcasına sallayıp her an yok olup gidecekmiş gibi tişörtünü sıktım.
" Duşa gir istiyorsan ben kahvaltı hazırlayana kadar ha güzelim?"
" Tamam." Dedim burnumu çekerek.
Kollarından ayrılıp gidecekken önce yakamadığı ocağa baktım. Tezgahın üzerindeki çakmağı alarak yaktım.
" Çakmakla mı yanıyormuş o."
Gözlerimi devirip yanından geçtim havalı sandığım yürüyüşümle.Kalçama hafifçe vurmasıyla duruşumu bozmayıp yürümeye devam ettim.
" Endama bak bee analar neler doğuruyor." Dediği şeye gülmemek için ifademi düz tutarak ona bakmadan ellerimi salladım havada umursamaz bi havayla.
" Yavşama koçum beğen geç." Diyerek mutfaktan çıktım.
Cevabıma karşılık büyük bir kahkaha atıp bir kaç şey mırıldandı ama duyamadım.
Gitmemişti. Gitseydi bu sefer toparlayamazdım. Gittiği için onu, engellemediğim için de kendimi affetmezdim. Kavga etsekte aynı evin sınırları içinde olduğumuz sürece sorun değildi benim için. Kokusu benden uzaklaşmasın yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesini Tut
General FictionHerkes kendi cehennemini kendisi yaşar derler fakat O, cehennemin ta kendisiydi... + 18 - şiddet, smut ve olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar mevcuttur.