İş

39 1 8
                                    

Merhaba, beğenmenizi umuyorum. İyi okumalar 

MEDYA-Lavin Karaca


Lavin Karaca. Cemiyetin  kızı. Aytaç Beyin göz bebeği, manevi kızı. Küçük yaşlarımdayken beni sokakta bulmuş Aytaç Bey. Kendisi sarhoş olduğu zaman yanıma gelir ve sürekli beni gördüğü ilk anı anlatırdı. Bense asla usanmadan sözünü kesmeden dinlerdim onu. Ama artık işler değişti. Büyüdüm, değiştim, güçlendim. Beni elinde tutmak için yapmadığı ya da yaptırmadığı şey kalmadı. Emrinin altında çalışan insanlardan biri yaptı. İşlerine bile beni gönderdi. Belki de gerçek ailemin kesinlikle yasaklayacağı yerlere soktu beni. Ve hepsini yaparken de ona borçlu olduğumu beni kurtardığını iddia etti. Gerçek ailem ise tam bir muammaydı. Ailemi tanıdığını beni öylece bıraktıklarını söylerdi. Sadece bir kaç yıl önce benim için tekrar bulmuştu ama ben asla karşılarına çıkma cesaretini gösterememiştim. Belki bir gün bulurdum kim bilir?

Bu düşüncelerin hepsi aklımı bulandırırken alarmın sesini işittim. Zaten uyuyamamıştım bile... Yataktan yavaşça doğrulup etrafa bakındım çipil çipil. Hava kapalı ve kasvetliydi, çıplak ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp bir süre etrafa bakındım. Gözüm duvardaki saate takıldığında 7.30 olduğunu gördüm. Gecikmemek için hemen doğruldum ve banyoya ilerledim. Açık olan kapıdan içeri girip ışığı açtım aynada kendime baktım bir süre. Sol taraftaki tokaya gözüm çarptığında alıp siyah olan saçlarımı beceriksizce topladım. Musluğu açıp yüzümü yıkadım. Kurulamadan saçlarımı açtım ve tarağa uzandım. Saçlarımı tarayıp geri yerine bıraktım. Fazla oyalanmadan odama geri dönüp dolaba yöneldim ve kapağını açtım. Dolaptan bir sweat ve şort seçip yatağa fırlattıktan sonra makyaj masasına gidip aynada morarmış boynuma bakıp iç çektim. Elime fondöten alıp kapatmaya başladığım.

Bir müddet sonra kapı çaldı ve Suzan ablanın sesini duydum. "Girebilir miyim çitlembik." diye seslendi. Suzan abla evimizde daha doğrusu evlerinde çalışandı. "Gelebilirsin ablam." diye seslendim bende. Yavaşça kapıyı açtı ve içeri girdi gözleri büyümüştü yine. "kızım ne oldu yine, baban mı yaptı? Kavgaya mı karıştın yoksa, he?" diye soru sıraladı yine. İç çekip, "Ama ablacım alışman lazım artık, işim bu ya benim." deyip kafamı ona çevirdim fondötenin kapağını kapatırken. Suzan abla, "Nasıl işmiş alamadım gitti." diye söylenirken ben buruk bir şekilde sırıtıyordum. Gözlerinde ki o endişeyi gördüğüm de bakışlarımı kaçırdım oda dışarı çıkıp kapıyı kapattı.

Suzan abla beni evde önemseyen kişilerden biriydi. Ben de onu çok severdim. Büyük ihtimalle beni kahvaltıya çağırmaya gelmişti ama hengâme de unuttu. Masada işim bitince hemen üstümü giyinip çantamı aldım ve odadan çıktım. Merdivenleri inip salona geçtim. Büyük salonda ileri gitsem de sanki geri geri gidiyormuş gibi hissediyordum. Masadaki herkese göz gezdirdim bir kaç saniye. Asya Hanım Aytaç Beyin karısı her zaman ki zarafetiyle oturuyordu. Başımı Aytaç Beyin olduğu yere çevirdiğimde göz göze geldik. Günaydın bile demeden terbiyesizce, "Keşke başlasaydınız Aytaç Bey." diyerek oturdum yerime. Tekrardan Asya Hanıma baktığımda hafif tebessümünü gördüm ve kafamı anında çevirdim. Asya Hanım arkamda olan bir diğer kişiydi, Aytaç Beye tek sözünü geçiren kişi. Beni iyi tanıdığı için bu halime hiç aldanmayıp tabağına döndü. Aytaç Bey boğazını temizlerken tekrar ona döndüm, "Ne zaman masada eksiğimiz varken yemek yediğimiz görülmüş Lavin." diyerek göz ucuyla masanın diğer tarafını işaret etti. Otururken fark etmemiştim, misafirimiz vardı. masada ki misafirlerin yanında azarlamıştı beni üstelik, hiç çekinmeden. Bakışlarındaki ciddiyetin farkındaydım eğer uzatırsam morluklarıma morluk ekleniceğini biliyordum bende fazla uzatmadan, "Özür dilerim." diyerek kestirip attım konuyu. Bugünlük bu kadar yeterdi, nasılsa sinirlenmişti bile

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin