Deneme Part 1

23 0 0
                                    

Size talihsiz bir adamın hikayesinden bahsedicem. Birkaç sene önce boşanmış bir adam. Daha doğrusu korkunç bir ejderhayla giriştiği çetin bir savaştan ağır yaralı ve yorgun olarak çıkmış bir şovalyeyi tanıtıcam.

Kalbinde kopan bu çılgın savaş dokunduğu heryeri yakıp yıkmış ve bir zamanlar dere ve ırmakların coştuğu, vadiler dolusu ağaçların, aşk kokan envai çeşit çiçeklerin dolup taştığı, şarkı ve şiirlerin göklere ulaştığı o koca alandan geriye sadece üzerinde birkaç yıkık viranenin bulunduğu kurak bir çöl kalmıştı.

Binbir emek ve hevesle, gökteki meleklerin duası ve miğdesinde uçuşan kelebeklerin yardımıyla inşa ettiği, adeta cenneti andıran o yerden geriye kalanlar bunlardı sadece.

Ama neyse ki hayattaydı. Yani ne kadar hayatta denirse işte. Nihayetinde hala nefes alıyordu. Biraz. Baya az. Grip bronşite, bronşit vereme, verem.. Sonrasını pek takip edemedim. Ama turp gibiydi yine de. Bozuk bir dolapta birkaç yıl beklemişti sadece, hepsi bu. E kolay değil ama. Boşanma nedeni ve evli kaldığı süre gözönünde bulundurulunca! Taş gibi taş. Düşünsene! Sen kalk evlen. Orada da kalma, üstüne bide 7 yıl evli kal! Üstelik karısı KADIN!!!! Bir kadınla 7 yıl. Allaaaahu Ekber. Lan EYYTT BE. Ne yiğitler var arkadaş!

Neyse. E zahiyat büyük tabi. Bunu atlatabilmesi için uzunca bir zamana ihtiyacı olacağına şüphe yoktu. Üstelik her ne kadar yardım çığlıkları atsa da koşan yetişende olmamıştı. Herkes öylesine meşgul ve öylesine mutlu gözüküyordu ki. Kesin bekardı bunlar. Ama kimsenin rahatını bozarak yardım etmeye çalışmaması da!

Tövbe estağfurullah. Az kalsın aşk olsun diyordum!! Bariyerlerden döndük. Düşman başına!

Ya bak, aslında pansuman niyetiyle yakın arkadaş dediğimiz acemi birkaç kasap uğramadı da değil ama yapabildikleri sadece "boşşver bee oğğlumm" demek suretiyle yaraya mikroplu yarabandı yapıştırmaktan ileri geçmedi. "Boşver ne lan? Son nefesimi veriyorum burada görmüyor musun dürrük?" demek içinden geldiyse de.. "Topunu da al, sektir git lan" diyerek kısa yoldan kovmayı tercih etti. Bu süreç ona korkunç bir düşman kazandırmıştı. "Boşver" en ağır küfür yanında şiir kalıyordu artık. Takı töreninde hasetçi akrabanın taktığı buruşuk 20'lik gibi gelen giden yapıştırıyor. Üstelik bir dönem antidepresan yağdıran ve adını torbacı koyduğu psikoloğunun verdiği haplar neticesinde biletsiz girdiği halisünemasyonlardan birinde kendi cenazesini görüp, imamın telkin vermesi gereken o müstesna anda "boşver be oğlum" diyerek tavsiye verip yarabandını yapıştırması içine dokunmuş olacak ki, o haftayı ağlayarak geçirmişti. Ama şovalye bu. Güçlü adam. Kendini teselli ediyor, gerekli telkinleri kendine veriyordu. Düşündü içinden. "Ya ora gasilhane olsa? ya o imam gassal olsa? Ya o yarabandı pamuk" derkennn yine hıçkırıklara boğuldu. Bu arada hayal gücüm komada şuan. Kör olmak üzere. Neyse filmi çekilirken montajda hallederiz.

Öhöm. Ne diyorduk? He, Siz bakmayın onun ağladığına. Aslında psikoloğu dışında kimseye kızmıyordu bile. Psikoloğa bir avcı gibi kitlenmişti. Her ne zaman onun verdiği hapları yutsa ejderhayı karşısında bulduğu için "bu yavşak onun ajanı, ona çalışıyor" diye kurulurdu. Neyse. En nihayetinde bu onun savaşıydı ve kimse ona yardım etmek zorunda değildi. Bunu kendisi başarmalıydı. İlacının aslında torbacıda yada kasaplarda olmadığının farkına varınca kanamayı durdurabilmek için bir çeşit inzivaya çekildi. Sosyal hayatını terketti. Arkadaşlarını, akrabalarını, iş hayatını. Aşk hayatı mı? Bunu yazarken şuan gülüyorum. Eminim okurken sizde aynısını yapıyor olmalısınız. Yani evet. Görüldüğü üzere aşk dediğimiz noktada şovalyemiz... Sıçmış ve yoğum bokum ünitesinde sondaja tabii tutulmakta.

Evet.. Yani durum bu. Yeni bir ejderhaya meydan okumak şöyle dursun, yavru kedinin başını okşayacak mecali yok bizimkinin. Gözü biraz korkmuştu aşktan. Birazdan azcık daha fazla olabilir. Belki de onunda bir tık üstü. Yaaa sıçıyo adam daha napsınn yaa.. Ödü kopuyor. Muhatap olmak zorunda kaldığı bütün hemşirelere ve dahi cinsiyetini bilmediği hayvanlara bile bacım çekiyor ya.. Arkadaş ne zalım bu kadın milleti görüyon mu! Dağ gibi adamın düştüğü hale gel. Geçen muayeneye götürdük güç bela. Doktor bey buna "soyun, çıkar üstünü" dedi. "Eyvah" dedik ki ne eyvah. Doktora diyor "bacım bana ilişme. Bende aids var". İç hastalıkları uzmanı, adamın durumdan haberi de yok, sur kapısı gibi boy var. Elinde kalacaz. Diyoruz oğlum nasıl konuşuyorsun doktor beyle. BEY'le. Yok, tutturdu "Dünya ahiret bacım o benim" diye. Güvenlik girdi araya. Zor tuttular doktoru.

Şimdi hastane diyoruz hep ama evde ayrı tımarhane. Bizimki her ne zaman tuvalete gitmek için koridora çıksa ana babası onu görünce ayağa kalkıp "aslan oğlum, aslansın sen, şampiyon, gulluguna gurban olduğum" şeklinde tezahuratlar yaparak alkışlamaya başlıyorlar. Torbacı tavsiye etmiş. "Enerjisini yüksek tutun. Güzel sözlerle motive edin" demiş. Ev Beşiktaş stadyumu. İki ihtiyar çarşı'ya kök söktürüyor ellam. Ama ne çare. Bizim şovalye üzerine sıçratmadan işiyebilecek dirayete bile sahip değil. Yine de ana babaya gartal. Aslında her defasında önlerinden geçerken aralarında fısıldaşıp "ölmemiş" dediklerini duyurmasalar performansları parmak ısırtır. Amaann. O kadarcıkta olsun artık. İyi ki varlardı. Geçmiş zaman eki niye mi kullandım? 2nci sene bizimki tam toparlanıyor, toparlandı derken...

Devam etmeli mi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 26, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sidikli ŞovalyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin