Wonwoo uzandığı yerdeki konumunu düzeltti. Kafasını kaldırıp ona bakan uzun boylu çocukla göz göze geldi.
"Kolun uyuşmadı mı?"
Rowoon kafasını iki yana salladı ve Wonwoo'yu daha da yakınına çekti. "Sabaha kadar böyle kalabilirim."
Wonwoo kıkırdadı. Burnu kırışırken Rowoon bu sevimli görüntüyle eridi. Wonwoo gülümserken güzeldi. Bu da Wonwoo'yu daha fazla gülümsetmek istemesine neden oluyordu.
Rowoon yapıp yapmak konusunda tereddüt etse de elini Wonwoo'nun saçlarına daldırdı. Parmakları hafifçe hareket etti. Wonwoo onun elini itmediği için bunu devam etmesi için bir işaret olarak algıladı.
"İçeride," dedi yumuşak bir sesle Wonwoo'nun hafif mırıltısı karşısında huzurla gözleri kapanırken. "Mingyu ile arandaki olay neydi?"
Wonwoo iç geçirdi. Rowoon'a her şeyi anlatmak istemiyordu. Bu yüzden her zamanki gibi yalan söylemeyi tercih etti.
"Mingyu her zaman bana kötü davranır, alay eder. Onun sonunda uğraşacak başka bir şey bulmasına sevindim."
Rowoon buna inanmamıştı ancak sorgulamadı. Hepsinin bundan ibaret olmadığını biliyordu. İçeride ikisinin de bakışlarında bir şey vardı. Wonwoo'nun sakladığı sırrın ne olduğunu bilmek istiyordu ancak tilki gözlü çocuğun bunu söylemeyeceğini biliyordu.
Rowoon yutkundu."Eşcinsel olduğun doğru mu?"
Bunu söylerken Wonwoo'nun saçları ile oynamayı kesti ve Wonwoo'ya derin bir bakışla bakarken bunun doğru olmasını diliyordu.
Wonwoo'nun kaşları çatıldı. "Benimle alay etmek mi istiyorsun?"
"Hayır," dedi iç çekerek. "Sadece ikimizin bir şansı olabilme ihtimalinden emin olmak istiyorum."
Wonwoo gözlerini kırpıştırırken adamın dediklerini idrak etmeye çalıştı. Dirseğinden destek alarak adamın kolundan kalktı. "İkimizin mi?"
Rowoon tatlı tatlı kafasını salladı. "Evet. Sen ve ben."
Wonwoo gergince yutkundu. "B-bu nasıl olabilir ki?"
Rowoon diliyle dudaklarını ıslattı. "Neden senin için o kadar mı kötüyüm?"
Wonwoo kafasını iki yana salladı. "Hayır... Hayır yani... Yani aslında demek istediğim..." İç geçirdi. "Yani sen ve ben? Tanrı'm!" Wonwoo uygun kelimeleri bulmakta zorlanıyordu.
Rowoon dudaklarını sarkıttı. "Yani o kadar kötüyüm."
Wonwoo onun omzunu tuttu. "Demek istediğim şeyin bu olmadığını biliyorsun. Sadece uygun kelimeleri bulamadım. Yani bir erkek benimle böyle bir şeyi düşünmemişti." Derin bir nefes aldı. "Yalnızca afalladım."
Rowoon şaşkınca ona baktı. "Yani daha önce hiç birisinin seninle ilgili böyle düşünceleri olmadığını, senden hoşlanmadığını mı söylüyorsun?"
"Hayır, erkekleri kastediyorum. Benden hoşlanan kızlar oldu. Yani şu an benden hoşlanmıyor da olabilirsin..."
"Hoşlanıyorum," diyerek tilki gözlü çocuğun sözünü kesti. "Bana ilk çarptığın andan beri... Daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim. Bu büyülüydü."
Titrek ellerini Wonwoo'nun yanağına koydu. "Bana ne yaptın? Kalbime ne yaptın Wonwoo? Seni aklımdan çıkaramıyorum, yalnızca sen varsın orada. Tanrı'm yoksa gerçek bir büyücü müsün? Çünkü başka bir açıklaması olamaz."
Wonwoo kıkırdamaya çalıştı, Rowoon her zaman böyle şeyler söylerdi ve sonra da gülerdi ancak Rowoon'un yoğun bakışlarından onun ne kadar ciddi olduğunu farketti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lean On Me/ Meanie ✓
Fanfikce{TAMAMLANDI} Wonwoo'nun güzel yüzüne bakarken gözlerinin içi titredi. "Güzeldin tamam mı, aklımı başımdan aldın. Çok güzeldin ve sadece seni düşündüm. Her seferinde seni düşünmekten nefret ettim. Senden nefret ettim. Her seferinde kendimi kandırmaya...