Bölüm şarkısı; Conan Gray- Heather.
Vefa Deniz'den.
İnsanlar gezegenlere benzer. Her birinin ayrı atmosferi, keşfedilecek zenginlikleri, uzak durulacak tehlikeleri vardır ve hepsinin yörüngesinde karadelikler bulunur. Gezegeni kendine çeken ve onu yutmaya çalışan güçlü manyetik alanlar. Gezegenler karadeliğe haddinden fazla yaklaşırlarsa yok olacaklarını bilirler, bu yüzden olabildiğince uzak dururlar ama tamamen kopmayı da başaramazlar.
Düşmanı saf dışı bırakmayı amaçlıyorsan önce onu tanırsın. Sahip olduklarını keşfeder, tehlikelerine karşı korunursun ama bunlar kazanmaya yetmez. Kalıcı bir zafer istiyorsan onu yok etmen gerekir. Bunun için de yörüngesindeki kara deliği kullanırsın. Onu bağlayan manyetik alanı ele geçirdiğinde düşmanın, yırtıcı bir kartaldan küçük bir güveye dönüşür ve sen de onu yakacak ateş haline gelirsin. Yanıp kül olacağını bilir ama buna rağmen ışığın çekimine karşı koyamaz.
İnsanların karadelikleri zaaflardır.
Zaaflar; kimine göre paradır, kimine göre güçtür. Kimine göre itibar, kimine göre de insanlardır. Ona gereğinden fazla kapıldığında sonun olacağını bilirsin ama ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş yörüngesinden çıkamazsın.
Bugüne kadar duygularımı yönetmekte oldukça iyiydim. Çünkü hiçbir yere ya da kimseye aitliğim yoktu. Ayrılık, göçebe bir ruhun kaderiydi ve ben, yanımda taşıyabildiklerim kadardım. Fakat Alaz'da o kadar uzun süre konaklamıştım ki, ondan ayrıldığımda yüküm çok fazlaydı. Bu yüzden yola devam etmek için her adımda bir anıyı feda etmiştim, ta ki geriye sadece nefret dolu bakışları kalana dek. En ağırını sona bırakmak akıllıca değildi ama nefretini en başta atsaydım sırtımdan, ona geri dönerdim.
Öfkesini kabullenmiştim, küskünlüğünü, kırgınlığını ama Ömer'in mutfağında çorba yapışını izlerken her şeye rağmen beni sevebilme ihtimali dengemi sarsmıştı. Ona direnmeye çalıştıkça beni içine çekerek tüketiyordu. Kısa bir an, sadece küçücük bir an mantığımı kulak ardı ettiğimde kendimi Alaz'dan öpücük dilenirken bulmuştum. Bencil bir hareketti. Ona yaşattıklarım için özür dilemeyi bile reddederken dudaklarını hayal etmek, beni tam bir aşağılık yapıyordu. Onun gözünde pisliğin tekiydim.
Alaz sonrasında hiçbir şey olmamış gibi yanıma gelince şaşırmıştım ama rahatlamıştım da. Artık o da duygularını kontrol etmeyi öğrenmişti. Yakınlığımın onun için hiçbir anlamı yok gibi davranmıştı. Belki de sahiden yoktu. Hikayemizin yarım kalan sayfalarını kendi cümleleriyle tamamladıysa onu yargılamazdım. Hoş, bir hikayemiz olduğundan bile emin değildim.
Kişiler vardı, olaylar ve en önemlisi de hisler vardı ama mürekkep hiç olmamıştı. Bizim hikayemiz yazıya hiç dökülmemişti, dökülseydi birilerine içimdeki acıyı tarif etmek daha kolay olurdu. Her ne olursa olsun gitmesine izin vermeliydim. Kalbini bir kez kırmıştım, tekrar yapabilirdim ama yapmadım. Çünkü o verandadan ayrılıp kapıya doğru yürüdüğünde gidecek diye ödüm patlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK UYKUSU
Romans"Sana bir teklif sundum," dedim keyifsizce. "Hayatımı açık senet olarak önüne sermedim." Vefa Deniz ellerini pantolonunun ceplerine sokup çitten ayrıldı ve kayıtsızca omuz silkti. "Karar senin. Kabul edersen kalırsın, etmezsen gidersin."