Neydi bu yaşadıklarım? Benim ait olduğum yer burasımıydı? Yıllarca hiçbir yere ait olamadım. Bundan sonra da olamazdım. Yıllarca sabit kaldığım biryer olmadı bir evim, bir ailem, sığınacağım bir liman olmadı işte, bu saatten sonra da olamazdı. Olmamalıydı. Benim nefes aldığım her yer benim cehennemim olmuştu. Hem de öyle bir cehennem ki bütün zebaniler bana azap çektiriyorlar. Sanki bu dünya daki tek günahkar benmişim gibi. Ama cehennemdeki alevler içimdeki alevleri bastırmaya yetmezdi.
Dışarda yağan yağmurun altında bahçede oturmuş ağlıyordum. Ağlamak için hep yağmurlu havaları seçmişimdir. Kimse ağladığımı görmesin, zayıf bi insan olduğumu düşünmesinler diye bu yağmurlu havada buz gibi betona oturmuş ağlıyordum.
Yıllardır alışık olduğum, göçebe hayatımdan kurtulmuştum. Ama idrak edemedim hiçbir şeyi. Benim ait olduğum yer burası değil, bu koskoca ev bana ait olsa bile ben o eve ait değildim. Benim asıl ait olduğum yer sokaklardı benim evim sokaklardı. Yaşadığım hayat yaşamaya değer bir hayat değildi. Anlatmak istedim gözlerimle yoldan geçen insanlara, arkadaşlarıma herkese anlatmak istedim. Kimse anlamadı.
Oysa o kadar çok bağırmıştım ki gözlerimle, gözlerine. Kanayan bileklerime ellerin gerekiyor diye. Duymadın. Duymadınız. Kulaklarınızı tıkayıp haykırışlarıma şarkılarla eşlik ettiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acısız aşk
Teen Fiction"Oysa o kadar çok bağırmıştım ki gözlerimle gözlerine. Kanayan bileklerime ellerin gerek diye."