+Romeo, Romeo! Neden Romeo_07'sin sen?
-Orası doğu, Pixie ise güneşi.
+Romeo, Romeo... Romeo? Senin neden yüzün yok?
Karanlıkların içinden yüzü parıldayan bir Romeo yukarı, balkonuma doğru süzüldü. Işığından gözlerim kamaştı, ona doğru düzgün bakamıyordum ama yine de ellerimi gözüme siper edip yüzünü seçmeye çalıştım.
"Orası doğu, Pixie ise güneşi."
Bana doğru yaklaştıkça sesi daha uzaktan geliyordu
"Miray! Kalk hadi, hazırlanman lazım."
"Romeo?"
"Miray, yarım saattir seni uyandırmaya çalışıyorum. Otobüs bir saat sonra kalkıyor, hazırlan hadi!"
Bu Romeo değildi. Bu, annemin sinirli sesiydi. Kapalı gözlerimle yatağımda doğrulup yüzümü buruşturdum.
"Anne ne otobüs-" Derken dank etti. Yoksa, yoksa?
"ANNE!" Çığlık atarak yataktan fırlarken az kalsın yere yapışıyordum.
Annem heyecanıma gülmeden edemedi.
"Evet, evet. Teyzenlere gidiyoruz. Otobüsü kaçırmak istemiyorsan bir an önce valizini topla."
Mutluluktan ne yapacağımı şaşırdım.
"Ama neden bu kadar erken? Neyse, dur. Önce hazırlanayım. Daha sonra konuşuruz." Heyecandan kelimeler ağzımdan yarım yamalak çıkıyordu. Normalde okullar kapandıktan birkaç hafta, belki de bir ay sonra gittiğimiz muhteşem yazlığa şimdi ilk günden yerleşecektik.
"BU YAZ HARİKA OLACAK!"
Keyifle valizimi açıp içini doldurmaya başladım. Bir hafta öncesinden alışverişimizi tamamladığımız için yanımda ne götüreceğime karar vermem zor olmadı. Çiçekli efil efil elbiseler ve aşık olduğum topuklu ayakkabılar alışverişlerimin vazgeçilmez parçalarıydı.
Hızlıca bir şeyler atıştırıp çıktık ve saat 1'de otobüs hareket etti. Uçağa binemediğim için Ankara-Antalya arası 8 saatlik yolu çekmek zorundaydık. Neyse ki ikimiz de bunu çekilecek çile olarak görmüyorduk. Annem de tıpkı benim gibi uzun yolculuklara bayılırdı. Bu sayede benim yüzümden yolu uzattığımız için mahcubiyet hissetmiyordum.
Yerime iyice yerleştiğimde gözlerimi kapattım ve mutlulukla gülümsedim. Annem atıştırmalıkları çıkarıyor, bir yandan bana bir şeyler anlatıyordu.
Otobüs hareket ettikten kısa bir süre sonra camdan gelen sesle gözlerimi açtım ve karşımda gördüğüm manzarayla hem irkildim hem de cama vuran adama gülmeden edemedim. Can havliyle koşuyor, otobüsü durdurmaya çalışıyordu. Hemen şoföre durmasını söyledim, böylece kan ter içinde kalan adam da biraz durup dinlenecek fırsatı buldu. Elini dizlerine koyup eğildi ve daha önce hiç nefes almamış gibi tüm oksijeni ciğerlerine doldurdu.
Otobüs durduğunda söylenerek bindi ve önümüzdeki koltuğa oturdu. Oturmadan önce de kısa bir teşekkür etti. Yüzünün hâli öyle komikti ki gülmemek için bakışlarımı dışarı çevirdim. Zavallı adam hâlâ otobüslere lanet ediyordu. Gerçi adam dediğime bakmayın, 20 yaşında ya var ya yoktu.
Anneme eğilip, "Yazık olmuş çocuğa." deyince annem beni dürttü. Ben yine güldüm. Bugün gülümsememi durdurmamın imkanı yoktu. Şu anda benden daha mutlusu var mıdır acaba diye düşünmeden edemedim.
Yolculuğun ortalarına doğru, çakma Romeo'yu aşka inandırma planımın birinci aşamasını tamamlamıştım. Nasıl bir hikaye yazmam gerektiğine karar verip taslağını oluşturdum. Geriye yalnızca toparlayıp yazmak kalmıştı. Ama bunu burada değil, ilham perilerimin en sevdiği yerde; Sibel Teyzemin yazlığında yapacaktım.
8 saatlik yolculuğun ardından nihayet hayallerimin şehrine gelmiştik. Buraya böyle deme sebebim en güzel anılarımı burada, bu büyülü yerde yaşamış olmamdı. Hatta bana nerede ölmek istersin diye sorsalar Saklı Bahçe'de, Çınar ile birlikteyken diye cevap verirdim. Çınar, yan evde yaşayan tatlı mı tatlı bir insancık. Kendimi bildim bileli yazları beraber geçirdiğim bir avuç arkadaşımdan biri. Aynı zamanda aralarında en sevdiğim. Çınar demişken, otobüsten inerken anneme sormadan edemedim.
"Anne, Çınarlar da gelmişler midir?" Annem bilmem dercesine dudak büktü. Bir yandan valizlerle uğraşıyorduk. Çınar'ın da şansıma bu sene erkenden gelip gelmediğini o kadar merak ediyordum ki! Bir an önce gitmek istedim. Saat akşam 9'u gösteriyordu ve güneş çoktan batmış, hava hafif serinlemişti. Otobüsten iner inmez etrafıma bakındım. Sibel Teyzem her zamanki gibi bizi karşılamaya çoktan gelmişti!
"Teyzeciğim!" Kocaman gülümsemesiyle kollarını açan Sibel Teyzemin boynuna atlayıverdim. Annemden 5 yaş büyük olmasına rağmen yaşını asla göstermiyordu. Ondan ayrılıp bu kez Yeliz'e kocaman sarıldım. Tatlı kuzenimi o kadar özlemiştim ki! Geçen yaz onun kursları nedeniyle görüşememiştik. Zaten biz de burada bir ay kalıp geri dönmüştük.
Daha fazla zaman kaybetmeden arabaya atladık. Annem ablasıyla, ben Yeliz'le koyu bir muhabbete dalmıştık. Otogardan çıkmadan önce, otobüste önümüzde oturan delikanlının telefonla konuştuğunu gördüm. Yüzünde yine garip bir ifade vardı ve kafası karışmış görünüyordu. Araba uzaklaştıkça adam da gözden kayboldu ve biz muhteşem bir yolculuğa doğru gecenin karanlığında kaybolduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Rüyası
ChickLitBence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle...