Rüya gibi geçen birkaç günün ardından buraya geleli 1 hafta olmuştu bile. Güneş batmaya yüz tutmuşken Yeliz'in odasında oturmuş bakım yapıyorduk.
"Herkese merhaba arkadaşlar bugün cilt bakım rutinimin 89493. günü ve cildim böyle." Aynada yüzümü dikkatle inceledim. "Bu maske cildimi bebek gibi yaptı, neydi bunun markası?" Arkamı döndüğümde Yeliz'in şeytani bakışlarıyla karşılaştım. Eyvah!
"Yeliz, hayır."
"Ne? Daha ne diyeceğimi duymadın bile!"
"Hayır Yeliz, ben bu bakışı biliyorum. Kesin saçma sapan bir şey isteyeceksin."
"Hani sana bahsettiğim şu gece kulübü vardı ya..."
"Ben odama gidiyorum." Kolumdan tutup yavru kedi gözleriyle bana baktı. Neredeyse ağlayacaktı.
"Cidden çok nezih bir mekan Miray. Bir kere gitsek sen de çok seveceksin."
"Lütfen gece gece başımıza iş açmayalım, git uyu ne olursun ya."
Kolumu bırakıp makyaj masasına oturdu ve maskesini temizleyip fondöten sürmeye başladı.
"Yeliz, ne yapıyorsun? Gitmeyeceğiz dedim ya."
"İstemiyorsan sen gelme. Ben gidiyorum."
"Seninle gidebileceğim tek bar türkü bar. Asla gece kulübüne gitmem."
***
1 saat sonra bir bar taburesi üstünde ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Yeliz'in sanki her gün burada takılıyormuş gibi rahat bir tavırla barmenle sohbet etmesi sinirime dokunuyordu.
İçerisi resmen duman altıydı. Boğuk, sıcak bir hava çok da büyük olmayan mekanı dolduruyor ve beni terletiyordu. Zaten gerginlikten avuç içlerim yeterince ıslaktı, bir de üstüne alkol ve sigarayla karışık bunaltıcı hava yüzüme çarptıkça boğulacak gibi oluyordum.
Kaybolmuş zihinleriyle oradan oraya savrulan, "dans" adı altında saçma sapan hareketler yapıp eğlendiğini sanan insanlar bana çarpıp duruyordu. Elinde kocaman bir bardakta neon yeşil içki olan bir kız süratle üzerime gelmeye başladı. Keskin şahin gözlerim ve atik reflekslerim sayesinde son anda kenara çekilince kız doğrudan tezgaha yapıştı. Kızın burnu kanıyordu! Çekilmese miydim acaba? Aman, ya benim burnum kırılsaydı? İyi ki çekilmişim.
Kızın yanındaki herif bu manzara karşısında kızgın bir boğa misali burnundan solumaya başladı.
Eyvah.
Çekilmemeliydim.
Adam buraya doğru yürümeye başladı.
Kesinlikle üzerime kusmasına izin vermeliydim.
Korkudan elim ayağım titriyordu, Yeliz Hanım ise olayların farkında bile olamayacak kadar çok içmişti ve ben hangimizi korumam gerektiğini şaşırmış durumdaydım.
"Ne yapıyorsun lan sen?" Adam beni kolumdan tutup tabureden indirdi. Daha çok uçurdu da denilebilir. Hemen kolumu elinden kurtarıp sakince konuşmaya başladım.
"Ne yapıyorsunuz beyefendi?" Sakinliğim karşısında adam daha da sinirlendi. Üzerime yürümeye başladığında aslında çok da kalıplı biri olmadığını fark ettim. Hatta sıska bile sayılabilirdi. Boyu da o kadar uzun değildi.
"Beyefendi, sakin olun. Ben bir şey yapmadım."
Bana küfür etmeye başladı. Bana. Küfür. Etti. Sonra kendisini ittirmemle sendeledi, neredeyse yere kapaklanacaktı. Zaten küp gibi sarhoştu.
"Kardeşim rahatsız etmesene, bir şey yapmadık diyoruz. Uzatma yaylan hadi!"
Aynen Miray. Yaylan. Aynen. Sabah yürek mi yedin güzel kardeşim? Neyse, kendimle konuşmayı bırakmalıydım.
Adam o kadar sinirlendi ki elinden bir kaza çıkacağını anlayınca tüm gücümle bir çığlık attım. İşte bu be, herkesin gözü üzerimizdeydi ve adam resmen donakaldı. İşe yaramıştı. Kapıdaki güvenlik buraya bakıyordu. Tek yumrukta canımın alınmasını istemiyorsam bu adamı buradan attırmalıydım. Zira benim kaçacak bir yerim yoktu. En mağdur ifademi takınıp ağlamaya başladım.
"İmdaat, kadına saldırıyorlar. Ah, kolum morarmış. Hayvan herif. Yardım edin imdaat! Alın bunu burdan!" Kapıda duran cüsseli adam hızla magandanın kolundan tutup onu dışarı attı. Gerçi ensesinden tutsa daha çok sevinirdim. Ya da kapıya sinek gibi yapıştırsa daha tatmin edici olurdu ama buna da razıydım.
Geri zekalı sevgilisi hâlâ kanamakta olan burnunu tutup adamın arkasından koştu. Barmene dönüp, "Ben bir limonata alabilir miyim?" deyip keyifle gülümsedim. İçinde küçük bir şemsiye olan naneli limonatadan bir yudum alıp Yeliz'e döndüm.
"Ben burayı sevdim he, eğlenceliymiş." Bir dakika. Yeliz nerdeydi? Tüm mekanı gözlerimle ışık hızıyla taradım. Yeliz yoktu. Kalkıp insanları iterek kalabalığı yarmaya çalıştım. Her adımda başka birine çarpıyor, su gibi içen insanlara iğrenerek bakıyordum. İçki kokusundan midem bulanmaya başladı.
"Aman ne nezih mekan!"
Gecenin 3'ünde Yeliz'in adını haykırarak hiç tanımadığım insanların arasında deli danalar gibi dolaşıyordum. Birden üzerimde bir ıslaklık hissettim.
"Iyy!" O neon yeşil içkiden kaçmak mümkün değildi galiba.
"Bunu üzerime kim döktüyse inşallah bundan içerken boğulur."
Terden yapış yapış olmuştum. Tam umudumu kaybetmek üzereydim ki Yeliz'i bir adamla dans ederken gördüm. Tebrikler. Artık vücudum tamamen sinirden oluşuyordu.
Yeliz'i kolundan tutup adamın yanından sertçe çektim.
"Kızım ne yapıyorsun yaaa?" Leş gibi içki kokuyordu.
"Sırf buralarda çar çur olma diye yanında geldim. Ben olmasam ne yapacaktın acaba? Yeter bu kadar eğlendiğin. Hevesini aldın, artık eve gidiyoruz." Hâlâ elimden kurtulmaya çalışıyordu. Onu zar zor bardan çıkarıp oksijeni büyük bir açlıkla ciğerlerime çektim. Kapıdan çıkarken az önce beni kurtaran adama teşekkür etmeyi de ihmal etmedim.
"Siz olmasanız Allah'ıma kavuşmuştum. Teşekkür ederim." Adam güldü ve yine bekleriz dercesine elini salladı.
Yeliz çarpık çurpuk kelimelerle eve gitmek istemediğini söylemeye çalışıyordu.
"Aaa, bak kim gelmiş?" dedim bir taksiyi işaret ederek. "Rüzgar mı o?"
"Hani, nerde? Rüzgaar!" deyip taksiye koşmaya başladı. Tam kurtulduk derken sarhoş bir grup genç bizden önce davranıp taksiye atladı. Hay aksi! Yeliz'i zar zor dengede tutmaya çalışarak biraz daha ilerledim. Görünürde başka taksi yoktu. Yeliz bağıra çağıra şarkı söylüyor, arada kusacak gibi oluyordu.
Birkaç dakika boyunca böyle yürüdükten sonra bir huzursuzluk içimi kapladı. Arkamı döndüm, kimse yoktu. Yürümeye devam ettim. Adım sesleri duyduğuma emindim.
Yeliz'e, "3 deyince koşacağız ve şu benzinliğe gireceğiz. Tamam mı? Yeliz, bana bak. Anladın mı? Koşacağız diyorum." diye fısıldadım.
Gecenin karanlığında adımlarımı hızlandırdım. Bu kez arkadaki kişi de hızlandı. Birinin bizi takip ettiğinden artık emindim.
"1, 2, 3... Koş!" Bir yandan Yeliz'i çekiştirerek tüm gücümle birkaç metre ilerdeki benzinliğe koşmaya başladım. Ancak biz oraya varamadan bir el sertçe tişörtümü çekti. Arkamı döndüğümde barda bana saldırmak üzere olan adamı görmemle başımdan aşağı kaynar sular dökülmesi bir oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Rüyası
ChickLitBence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle...