bönlükler, yangınlar ve günahlar

718 97 24
                                    

Boulevar of Broken Dreams - Green Day

O günden sonra bir şeylerin değiştiğini hissettim. O gün, Soobin'in evine gittiğim gün. Amacımdan tamamen sapmış bir şekilde yaptığım konuşma onunla benim arkamdaki bazı şeyleri değiştirmeye itmişti belli ki. Sanki bana karşı biraz daha netti.

Belki de ben öyle sanıyordum. Bilemiyorum. Bazı şeyler benim için hala muallakta. Hala unutmayı denediğim birisi var. Hala hatıralarımda yaşatmaya çalıştığım ama gün geçtikçe kendisini unutturmaya meyilli birisi: Haru. Ve onu bana unutturmak isteyen bir yabancı: Soobin.

Gözlerimi kapattığımda aklımda canlanan bedeni, aramızda geçenler, öpüşmemiz, bana hitap ediş şekli...Gitarcı çocuk.

Açıkçası ona her ne kadar bana böyle hitap etme diye çıkışsam da ikimizde bunun hoşuma gittiğinin farkındaydık.

Mavi saçlı çocuk.

Saçlarıma yazdığı şarkı.

Bende bıraktığı izler bir ilkti ve o'da çok iyi biliyordu ki bunları asla başkasıyla tekrar yaşamayacaktım. Kendisini benim için özel kıldırmaya yeminli gibiydi.

Ama Haru konusunda yanılıyordu. Ona aptal demişti. Onu düşünmüyordu. Sevmiyordu ve eğer gerçekten onu tanırsam benimde nefret edeceğimi söylüyordu.

Soobin parmaklarımdaki yaraların gitar çalmaktan olmadığını çok iyi biliyordu.

Beni tanıyordu. Hem de iki yıldır. Ben ondan bir haber yaşarken o bana aşıktı. Ama bunu asla söylemeyecekti. Öyle demişti ya bana. "Nasıl sessizce aşkını yaşayabiliyorsun?" diye sormuştu. Sessizce yaşıyordum evet ama içimde ne fırtınalar kopuyordu.

Bembeyaz, bomboş tavanım. Gözlerimi açar açmaz düşündüğüm şeyler bunlardı. Aslında kafamdan hiç çıkmamışlardı bile. Düşünüp duruyordum, en sonunda delireceğimi bile bile.

Tavanı izlemeye devam ettim. Taa ki Yuta beni ardarda üç kez arayana kadar.

"Günaydın Yeonjun. Umarım bugün Denizaltı'nda sahne alacağımızı unutmamışsındır. Eğer unuttuysan hatırlatayım dedim. Kalk hazırlan mekana gel. Herkes burada, keriz gibi seni bekliyoruz."

Telefonu kulağımdan çekip ekrandaki saate baktım.

10.15

"Siz sabahın köründe prova yapmaya mı gittiniz?"

"Sabahın körü diyor ya!"

Arkadan Ruki'nin sesini duydum. "Yeonjun bekletme daha fazla son gün akşam sahnedeyiz!"

O neredeydi? Soobin.

"Kim dedi size erkenden gidin diye. Üstelik önceden haber bile vermiyorsunuz." diye söyledim.

"Hadi abicim hadiii!!!"

Yuta telefonu suratıma kapattı. Hızla üzerimi giyinip çıkarken kahvaltı bile etmediğimi fark ettim. Dakikalardır yatakta boş gözlerle tavanı izleyip yoğun düşüncelerde boğulduğum için ne yapıp ettiğimin pek bir farkında değildim.

Sırtımda gitarım, ayakkabılarımın bağcıkları açık, dağılmış saçlarım ve üzerime bol gelen kıyafetlerimle tam bir sokak çocuğunu andırıyordum. Asansörün aynasında kendime uzun uzun baksam da düzeltmeye yelteneceğim tek bir yerim bile yoktu.

Stüdyonun yakınlarındaki marketten aldığım kuruvasanı yerken ağır kapıyı omzumla ittirdim ve azıcık açılan aralıktan içeriye girdim.

Gözlerim etrafta bizimkileri aradı ama siktir! Benden başka kimse yoktu. Nereye gitmişlerdi? Yuta ve Ruki birlikteydi.

ayaktakımı | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin