💜-12-🖤

290 42 10
                                    

Wooyoung

Saatler yavaş yavaş geçiyor, başım ve elim ağrıyor, tuvalete gitmek istiyor ve uykum geliyordu. Kısaca çok kötü bir haldeydim. Şu an karşımda birsürü adam varken nefes almaya dahi korkarken oturduğum yerden bir santim bile kımıldamıyordum.

Dakikalar önce sadece 6 kişi varken şu an yirmiye yakın kişi depoyu dolduruyordu. Hepsi yüzü yaralı olanın adamlarıydı. Hepsine gür ve itiraz istemeyen sesi ile emirler verirken kendisi oturduğu masada birşeyler yapıyordu. Ne yaptıklarını bilmiyor ve bilmek dahi istemiyordum. Az önce öğrendiğim kadarı ile birini öldürmekten bahsediyorlardı sadece. Bu yüzden hiç sesimi çıkarmadan uzaktan sadece onları izliyordum.

"Bu adam yaptığımız işi oyun mu sanıyor lan?"

Yüzü yaralı olan adamın bir anda oturduğu yerden kalkarak gür sesi ile bağırmasıyla oturduğum yerde titremiştim. Adamların hepsi onun etrafına toplanırken en başından beri yanında oturan adam merakla sordu.

"In yeo-sun ile kim ilgilendi?"

Adamların hiçbirinden ses gelmezken ayaktaki yüzü yaralı adam sinirle bağırarak belinden silahını çıkardı.

"Size bir soru sordum?"

Bir süre daha sessizlik olurken en sonunda adamlardan bir öne çıkmıştı.

"Ben ilgilendim."

Histerik bir nefes, alaylı bir gülüş ve sinirli bir yüz. Yüzü yaralı adamın bakışları konuşan adamdaydı ve üzerine elindeki silahla yürürken yüzündeki yarasını silahıyla kaşıdı. Karşısındaki adam korkuyla yere bakarken dik bir şekilde karşısında durarak sinirle yüzüne soludu.

"Yüzüme bak."

Adam korkuyla bakışlarını karşısındakinin yüzüne çıkardı. Ellerinin titrediğini buradan bile görebiliyordum. Sadece ben değil bu adamlarda ondan korkuyordu ve sanırım bu adam bir hata yapmıştı.

"Cesedi öylece ortada bırakıp mı geldin?"

Sorduğu soru vücudumdaki tüylerin diken diken olmasına neden olurken yüzümdeki normalde bile çıkmayan sakallarımın dahi titremesine neden olmuştu. Birini öldürmüşlerdi.

Aslında teknik olarak karşımdaki adamlar birer terörist idi. Kendi ülkelerini dahi zora sokacak şeyler yapıyor üstüne üstlük ülkenin ajanlarını tehdit ediyordu. Katil olduklarını biliyordum ama bu denli bir soğukkanlılıkla bundan bahsetmeleri beni daha çok korkutuyordu. Yan bir şekilde yaslandığım kolondan hiçbir şekilde ayrılmayarak sanki beni koruyabilirmiş gibi daha çok yaslanmıştım.

Adam ağzını açıp tek bir kelime bile söyleyemezken karşısındaki yüzü yaralı olan adam sinirle dişlerinin arasından tekrar konuştu.

"Oyun mu oynuyoruz lan biz?"

Sabırla adama bakarak bir cevap beklemişti. Ama aldığı tek cevap titrek bir "hayır" olmuştu. Yüzündeki ciddiyet olayın ne denli önemli olduğunu gösteriyordu.

Benim bile nutkum tutulmuştu.

Bu defa güldü. Karşısında korkudan titreyen adamdan üzaklaştı ve bir kahkaha attı. Delirdiğini düşündüğüm adam bir anda karşısındakine ilerleyerek sert bir yumruk attı. Acımadan adamı yere sererken üzerine çıkarak tekrar bir yumruk attı. Hırsını alamayıp yüzünün tam ortasına bir yumruk daha atarken yerdeki adamın acıyla inlemesine neden olmuştu. Titreyerek olanları izlerken yüzü yaralı olan adam bir anda silahını yerde kanlar içinde duran adamın anlına yaslarken daha gözlerimi onlardan çekmeye kalmadan bir anda silahı ateşlemişti. Kendimi tutamamış ve korkuyla geriye giderken gür bir çığlık atmıştım.

Ephemeral •Woosan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin