17-|Ensar Özatalar|

94 4 0
                                    

"Vay canına bizimkinin yengeside ne kadar dirençliymiş." diyerek odama giren birkaç adamı süzmüştüm.

"Hayır mı?" diyerek yatakta doğrulmuştum

"İş var bunda, bak şimdi cici kız. Bu kapıyı görüyorsun? Birlikte gideceğiz." Adamın garip şivesi ve elindeki tesbihi sürekli sallaması ile memleketinin Adana olduğu kesinleşmişti.

"Ellerim." Ellerimdeki kelepçeleri göstermiştim. Adamın işareti ile bordo takım elbiseli adam yaklaşarak bir demir parçası ile elimdeki kelepçeleri zorlanmadan çözmüştü.

"Çabuk kabul ettin, ney oldi yenge hanım." Çok başka, ve gevşekçe konuşarak karşısındaki insanın sinirini bozmasını çok iyi biliyordu.

"Bir şey olduğu yok da, sen yan mahallenin ağası gibi konuşacağına bir anlat hele neden seninle geliyorum ben." Bende onun gibi değişik bir şekilde konuşmuştum. Adamlar kafalarını yere eğmişler, gömlekten çıkıp fırlayacak adamın arkasına dizilmişlerdi. "Fazla korktum." Derin bir nefes alarak elinde tesbih olan kolunu kaldırmış ve burnuna koymuştu.

"Yenge hanım, lazımsın. Zorlamadan kalk hele şu yataktan." Omuz silkerek yataktan kalkmıştım. Bir tane adam dışarıya çıkarak bir çanta getirmiş ve tarafımız üzerine bırakmıştı. "Giy, aşağıda kapının önünde bir araba var, bekliyorum yenge hanım." Halt ediyordu. Gerilerek odadan çıktıktan sonra üzerimi giymeye başlamıştım. Sorgulamıyordum, çünkü canımdan olmak için şansımı zaten o kadar çok zorlamıştım ki, az daha uğraşırsam o yan mahallenin ağası beni şuracıkta öldürebilirdi. Daha alınması gereken bir intikam vardı.

"Yenge hanım, sen hayır mı ya hiç soru da sormuyon he?" Adam karşımdaki koltukta ven biner binmez konuşmaya başlamıştı.

"Yan mahallenin ağası, az daha zorlasam öldürmeyecek miydin?" Kafasını sallamıştı. Bende omuz silkerek dışarıya bakmaya başlamıştım. Bu adamın amacı neydi acaba?

Eğer kötü olsa, bunu en başta yapardı, derdi benimle değildi ve baba yenge hanım diyordu. O zaman bu adam kimin düşmanıydı da beni kullanıyordu.

"Seni değil, zekâni ve bileğini kullanacağım. Boşa düşünme yenge hanım, bizden yana sorun yok. Sen yeterki bize yardım et. Sevdigine zarar verenin dünyasını yakarım." Aklımdan geçenleri okumuş gibi konuşup elini kalbine koyarak kafasını eğmesi ile şok geçirmiştim. Kardeşim benim bileğim ne, zekam ne?

"Anladım da, kime karşı?" Adam elindeki tesbihi cebine indirerek bana tekrar bakmıştı.

"Yenge hanım, her yanım düşman dolu benim. Sen çözemezsin, senin gücün benimkinin yanında hiç kalır biliyorsundur. Ama, senin adın yeter diye düşündüm. Haberleri okuyanlar, işin içinde senin olduğunu da görünce, sana bir şey olduğunu sanarak o binanın önünde iki gün oturdular. Yani demem o ki, halkın gücünü de kullanacaz." Bu adam daha 30 yaşında yoktu fakat, beyni 30 yaş üstü bir beyne sahipti.

Ne yani, deli ve ruh hastası bir mafya, yan mahallenin ölümüne ağası olan bu adam ile iş birliği mi yapacaktım?

Sonra da beni ülkede barındırmazlardı. O işlerin hangi boyutta olduğunu, ya da hangi boyuta ulaşabileceğini bilmiyorlardı. Ama yanarsam, yanacaksam o da yanacaktı.

Eve gelene kadar detaylıca düşünmüştüm ama her şey birbirine girmişti.

Hoca bahçenin önündeki düşünen adam heykeli, ve arkasındaki heybetli, siyah bina ile gözüm daha da korkmuştu.

Salona girdigimiz ilk anda fark etmiştim ki, bu adam o kadar da deli değildi, yani an azından evi güzel döşemişti.

"Yenge hanım, var mı bir isteğin?" diyerek yanımda durmuş ve bana bakmıştı.

BelirsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin