Sabah saat 08.24 güneş tepede herkese gülümsüyor. Günlerden Çarşamba. Kimi işlerine yol almış gidiyor,kimi yeni uyanıyor,kimi daha uyumamış. Jimin ve Jungkook da beraber kahvaltı ediyor. Güzel bir sabah,güzel bir gün. Üstüne de güzel bir kahvaltı. Tabi bunlar Jimin için geçerli olabilir. Jungkook güzel bir sabah geçirmedi anlaşılan. Uyandığından beri sevgilisine olur olmaz bağırıp duruyordu. Kahvaltıya oturduklarında ise neyden kaynaklı olduğu bilinmez siniri geçmişti. Tatlı yumuşak ruhlu ve duygusal olmuştu.
Jimin şaşkınlığını belli etmeden sadece sevgilisine ayak uydurup alttan alıyordu. Herkes her zaman en iyi gününde olmak zorunda değil ya. Jungkook da kötü bir gün geçiriyordu belki. Öyle olmasa bile herkesin bu durumlarda alttan alınmaya ihtiyacı vardır. Jimin de sabır gösterip alttan alıyordu. Kahvaltı bitince Jimin sofrayı topladı. Jungkook yukarı çıkıp uzun zamandır ihlal ettikleri işlerine gitmek için hazırlanmaya başladı. Nereden estiyse severek giydiği ve üzerinde hayranlık bırakacak şekilde duran kıyafetlerinin hiç biri güzel değil miş. Dolabı yere indirip tüm kıyafetleri darma duman etmişti. Jimin odaya çıktığında elbette bunu beklemiyordu. Etrafına bakarken burayı nasıl toplayacağını düşünüyor du. Kafasına gelen ard arda tişört ve pantolonla neye uğradığını şaşırdı. Tamam Jimin sabır gösteriyordu, alttan alıyordu ama durum feci gibi görünüyordu. Korka korka Jungkook'un yanına vardı ve sakince konuşarak ne olduğunu çözmeye çalıştı.
"Hayatım iyi misin? Neyin var hadi söyle kocana hm?"
"İyim Jimin yok bir şeyim. Çekilir misin?"
Jungkook'un sakin cevabına hem şaşırmış hem korkmuştu Jimin. Jimin'i itip bu sefer Jimin'in dolabına yöneldi. Aradığı her neyse bulunmaz bir şeydi sanırım. Jungkook'un kıyafet aradığını düşünürsek altından yapılma bir kıyafet arıyordu anlaşılan. Fakat o altından kıyafet Jimin'in dolabında da yoktu ve Jungkook bulana kadar dağıtmaya devam ettiğine göre Jimin'in dolabının halı yamandı. Jungkook kıyafetleri beğenmeyip fırlatmaya devam ederken cümlesine devam etti.
"Ayrıca ben senin kocan değilim. Yükselme."
Jimin hayretle jungkook'u izliyordu. Şimdi niye öyle bir şey söyleyip Jimin'i kırmıştı ki kook? Kısa bir süre buna üzüldü. Sonra onun dolabı da yerle bir olmasın diye Jungkook'un önüne geçti.
"Aşkım ne aradığını söylesen yardım etsem daha kolay olmaz mı?"
"Ne yani ben aradığımı bulamaz mıyım? Benim birine mi ihtiyacım var illa ki? Beceriksiz mi diyorsun bana sen!?"
Jungkook birden tekrar sinirlenerek Jimin'e yükseldi. Jimin öyle demek istememişti ama Jungkook o cümleden bunları anlamıştı. O cümleden bunları nasıl çıkardığı da hiç bilinmez ya. Jimin'i sertçe itti. Jimin yerde ki kıyafetlerin üstüne düşerken Jungkook yatağın kenarına oturup ağlamaya başladı. Şimdi ne olmuştu? Jimin yerden kalkıp Jungkook'un yanına gitti.
"Neden ağlıyorsun hayatım? Ne oldu?"
"Jiminshii~ ben işe yaramaz biriyim."
Ağlayarak Jimin'e sarıldı. Jimin bıkkınlık la göz devirdi ve sevgilisine sarıldı. Jungkook'un neyi olduğunu bilmiyordu ama biraz daha böyle devam ederse Jimin kafayı yiyecekti. Ayağa kalktı ve biraz yükselterek ve hafif kızgınlıkla Jungkook'a bağırdı.
"Aaaa yeter ama. Biraz daha böyle devam ederse vallahi kafayı yiyecem az kaldı. Sabahtan beri bir öyle bir böyle yeter ya. "
Jungkook daha şiddetli ağlamaya başladı. Jimin'in bağırması mı lazımdı. Elinde değildi işte ne yapsın. Ayrıca Jimin ona bağıramazdı. Çünkü.......çünkü bağıramazdı. İnsan sevdiğine bağıramazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Always Wanted -jikook-
Fanfictionjimin aile sorunlarından bıkmış, kaçmıştı. Uzun bir süre Tae'nin yardımıyla kendini toparladı. Ev tutacağı sırada Seokjin ve Namjoon hyunglarının oğlu ile tanışır. Aynı eve taşınır beraber yaşamaya başlarlar.