Sabah olmak üzereydi. Gece boyunca gram uyku uyuyamamıştım. Tüm bu süreçte sadece yaşadıklarımı düşünüyordum. En büyük korkum da bundan sonra yaşayacaklarımın bundan daha kötü olma ihtimaliydi.
Tüm sorunlarım yetmiyormuş gibi bir de Deniz problemi çıkmıştı başıma. Bazen fazla paranoyaklaştığımı düşünüyordum. Ama onun yaptığı bazı garip davranışlar resmen kendisini kanıtlamak ister gibiydi.
Son beş-altı saat, belki de daha kısa bir süre kalmıştı. Sonunda buradan da gidecektim. İlk olarak Alya'nın yanına gidecektim tabii ki. Durumu nasıldı bilmiyorum ama bunca kötü olaydan sonra iyi olmadığı kesindi.
Düşüncelerimle beraber sabaha karşı tekrar uyuyakalmıştım. Kalktığımda saat on bir olmuştu. Gece boyunca uyuyamadığım için tabii, bu kadar geç uyanmıştım.
Burada olduğum sürece nereden kıyafet buluyorsun diye sorarsanız Deniz'in benim için ayırdığı odada kadın kıyafetleri vardı. Söylediğine göre eskiden kız kardeşiyle beraber yaşıyormuş. Sonralarda ise kardeşi modern hayatı özlediği için çekip gitmişti. Bazı eşyaları da burada kalmıştı. Çünkü bazen ziyarete geliyormuş.
Buraya gelirken üstümde olan kıyafetlerim yıkanmıştı. Üzerimdekileri çıkardım ve kendi kıyafetlerimi giydim. Onlarıda katlayıp bir kenara koydum.
Aşağı indiğimde Deniz ortalıkta yoktu. Bu saatlerde genelde dışarıda olurdu. Ama neden beni uyandırmadı ki?!
Kendime kahvaltı hazırladım ve oturup yedim. Bu sırada Deniz geri dönmüştü. Beni görünce gülümsedi.
"Uyandın mı uykucu?" Diye sordu gülerek.
"Evet. Gidiyor muyuz?" Gülüşü yüzünde soldu. Derin bir nefes aldı.
"Ne çabuk bıktın benden?" Şaka amaçlı söylediği bu cümleden alındığını anlamıştım. Eğer gerçekten kötü biri değilse ona çok haksızlık yapıyorum farkındayım. Ama yaşadığım onca şeyden sonra kimseye güvenim kalmamıştı.
"Tabii ki bıkmadım. Sadece arkadaşımı merak ediyorum" Yarı yalan yarı doğru.
Kafasını salladı ve "Birazdan gideriz" dedi. Daha sonra ise odasına çıktı. Lanet olsun...onu kırmıştım. Ama başka seçeneğim yoktu. Özür dilerim Deniz.
***
Ben dışarıda gördüğüm kediyi severken Deniz yanıma geldi.
"Hadi gidelim" Kafamı salladım ve ayağa kalktım. Yol boyunca hiç konuşmadık. Zaten keyifsiz gözüküyordu. Onun bu haline ne kadar üzülsem de, az önce söylediğim gibi başka çarem yoktu.
Bana zamanında çok iyilik yaptı. Şu anda gitmemin tek sebebi Deniz desem yalan olur. Sebep tamamen Alya'ydı. Abisi umrumda bile değildi. Ama onu bu durumda yalnız bırakamazdım. O benim arkadaşım, kardeşimdi.
"Seni üzdüysem özür dilerim. Ama bu kötü gününde arkadaşımın yanında olmalıyım. Belki daha sonra tekrar uğrarım" Bir şey demedi. Sadece kafasını salladı. Ben de sustum.
Sonunda rahatsız edici sessizlikle dolu yolculuğun sonuna gelmiştik. Daha doğrusu ormanın çıkışına.
Her ne kadar 'tekrar görüşürüz' desem de nedense bir daha görüşemeyeceğiz gibime geliyordu.
"Bundan sonrasını kendin gidebilecek misin?" Yolculuk boyunca ilk defa konuşmuştu.
"Evet teşekkür ederim" Arkadaşça sarıldım. Dünkü gibi hareketsiz kaldı. Karşılık vermedi. Ayrıldığımda gözlerinin dolduğunu fark ettim.
"Bu ne amına koyayım?!" Sinirli halde gözlerini sildi. Kendi göz yaşlarından mı iğreniyordu?
Deniz oramandaki evine geri döndü. Ben de kendi yoluma devam ettim. Geldiğim yolları net hatırlıyordum. Bu yüzden yolumu bulmam zor olmamıştı.
Alya'nın evinin önüne geldiğimde içimde bir korku yaranmıştı. Bu korkumun iki sebebi vardı. Birinci sebep Alya'nın beni gördüğünde vereceği tepki, ikinci sebep ise tabii ki Linus. En son kendisini duvara çarpıp evden çıkmıştım.
Linus konusunda da korkum iki sebeptendi. Sadece kendim için değil de Alya'ya zarar verme konusunda da endişeleniyordum. Sonuçta onu duvara fırlatmak ateşle onu yakmak kadar saçmaydı. O resmen ölümsüzdü.
Derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. Açan olmadı. Tekrar tekrar çaldım ama ses yoktu. Ben de kapının önünde bekleme kararı aldım.
Ben taşın üzerine oturmuş beklerken, bahçedeki yanık izleri dikkatimi çekmişti. Yaklaşıp baktığımda Linus'un yanmış oyuncak bedeniyle karşılaştım.
"Efra!" Alya'nın sesini duymamla arkama döndüm ve koşup sarıldım. O da bana sarıldı. Gözleri dolmuştu.
"Efra çok özür dilerim, çok özür dilerim, çok özür dilerim"
"Şşş...tamam sakin ol. Ben de özür dilerim. Seni yalnız bırakmamalıydım" Tekrar sarıldık.
"Hadi içeri geçelim öyle konuşuruz" Onu onayladım ve beraber içeri geçtik. Etraf nasıl bıraktıysam öyleydi.
"Kusura bakma etrafı toplamaya fırsat bulamadım"
"Sorun değil. Beraber hallederiz. Sen iyi misin?" Başını aşağı salladı. Kısık bir sesle "iyiyim" dedi. Ama iyi olmadığı gayet iyi bir şekilde ortadaydı. Üstüne gitmemek için bir şey demedim.
"Linus'u sen mi yaktın?" Kafasını salladı.
"Sanırım kurtulduk ondan"dedi heyecanla. Ben de artık öyle düşünmeye başlamıştım. Taa ki pencereden bakan silüetini görene kadar.
Ta daa. Biliyorum bu aralar bölümler çok sakin ilerliyor ama ilerli bölümlerde aksiyon çoğalıcak. Sadece birazcık sabredin <3
10k için teşekkürler🤎
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNUS (Tamamlandı)
HorrorO gün sadece dikkatimi çeken o oyuncağı almak istemiştim. Başıma bunların gelebileceğini kim bilebilirdi ki? [KİTABIMIN BENZERİNİN YAPILMASINI ASLA İSTEMİYORUM. GÖRÜRSENİZ EĞER LÜTFEN ŞİKAYET EDİN. ÇÜNKÜ BEN KİMSEYE BU KONUDA İZİN VERMEDİM] Başlangı...