FÜCUR ( BÜYÜK GÜNAH )

15 1 0
                                    

1. BÖLÜM

   ​​​​​SONUN BAŞLANGICI
Aralık 2014
Adana

​Genç adam, karanlığın içinde kışın kanatlarının altına girmeye hazırlanan aralık ayının serinliğinde sokağı yararak hızlı adımlarla yürüyordu. Uzaklardan, bir eğlence mekânında neşeyle eğlenen insanların kahkahaları geliyordu kulağına. Yol kenarına oturmuş dilenen sarhoş, meczup bir adamın yakarışı, caddeden geçen arabaların amaçsızca çaldığı kornalar, yakınlardaki tren istasyonundan gelen trenin düdük sesi, yakınlarda bir yerde kapanan bir darabanın gürültüsü, küfürlü sarhoş naraları karışıyordu gecenin serinliğine ama o hiçbir şeyi umursamadan, hedefine kilitlenmiş bir avcı misali sert ve keskin adımlarını hızlandırdı. İçinde her an büyümeye devam eden ve onu tepeden tırnağa sarıp kuşatan nefretinden başka hiçbir şey umurunda değildi. Düşüncelerine sadece yüreğini bir sarmaşık gibi saran öfke hâkimdi.

​Bir ara duraksadı. Elini ceketinin içine, beline doğru sokup tabancanın soğuk kabzasına ürkek bir şekilde dokundu. Bir an ürkekliğin gölgesinde kalan öfkesi yeniden belirince tabancanın kabzasını sıkıca kavrayıp öfkesini tıpkı aç bir aslanı doyurur gibi yeniden besledi. Sonra adımlarını büsbütün hızlandırıp yürüdü.

​Duydukları içini kemirmeye devam ediyordu. Öğrendiklerini nereye, nasıl oturtacağını hâlâ bilemiyordu. Eğer günah diye bir şey varsa dahi bu, günahtan daha büyük kelimeyle adlandırılmalıydı. Din dersi hocasının, ince bıyığının altındaki kalın dudaklarını büze büze söylediği, "Affedilmeyecek günah yoktur." sözü aklına gelince öfkesi daha da arttı. Günahların affedilmesi için yapılması gerekeni anlatışını hatırladı: Yüce yaradan Zümer Süresi 53'de şöyle buyurur;
De ki, ey çok günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahlarını hiç şüphesiz affeder. Elbette O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.  Sahi, bir af dilemekle günahlar affedilir miydi? Zaten hocası yedi büyük günahtan bahsetmişti. Bu, onların arasında yoktu. O zaman bu günah değil miydi? Ya da gerçekten, günah üstü bir şey olmalıydı.

​Derin derin, üst üste birkaç kez nefes alıp vererek zihnindeki düşünceleri kovmaya çalıştı. Apartmanın bulunduğu ince uzun sokağa girdiğinde bir su birikintisine basınca, birikintiden sıçrayan suyun sesi bir an genç adamı işkillendirdi. Ani bir refleksle elini yeniden belindeki soğuk kabzaya götürdü. Sonra ürkek ve tedirgin bir şekilde geriye doğru baktıktan sonra adımlarını daha da genişletti. Sokak bomboştu, etrafta birkaç başıboş köpek dışında kimsecikler yoktu. Başıboş köpeklerin sert, hırçın ve öfke dolu havlamaları sokağa bir çarşaf gibi örtülmüş sessizliği yırttı. Tıpkı bunca yıl sessiz, sakin ve huzur dolu yaşadığı hayatının üzerine birden çöken bu öfke gibi...

​Gecenin karanlığında pek belli olmasa da sıvaları yaşlı bir adamın yüzü gibi çizgi çizgi olmuş ve yer yer dökülmüş binanın kapısında durdu. Hemen binan önündeki, en az bina kadar eski olan sokak lambasının ışığı da tıpkı onun gibi tedirgin ve ürkek, yanıp yanıp sönüyordu. Giriş kapısının önündeki birkaç basamaklık merdivene oturdu. Kabanındaki kan lekesine gözü kaydı, annesini hatırlayınca yüreği gölgelendi genç adamın. Cebinden çıkarttığı paketten bir sigara alıp yaktı. Dudağında duran sigarasını körüklerken, bir yandan da hâlâ yanmakta olan kibritin ateşine öylece baktı. Cehenneme gidenler cehennem ateşinde yakılıp cezalandırılıyorlarsa bu günahlar üstü günahın asıl kefareti neydi? Şayet başka bir dünyada günahlarının kefareti olarak yanıp yeniden zevki sefa içinde cennete gönderileceklerse, bu günahlar üstü durum için kabul edilemezdi. Bunun için başka bir çözüm olmalıydı. Kesinlikle yaşamın kaynağından silinmelilerdi. Öldükten sonra bir daha asla diriltilmemek üzere... 

​Art arda yakılıp içilen sigaraların izmaritleri ayak dibinde küçük bir yığın oluşturmuştu. Hava ağır ağır maviye kaymak için an kolluyordu. Ezan sesi önce tüm sokağı, sonra birbirine senkronize olmayacak şekilde tüm şehrin aydınlanmamış havasını doldurdu. Ezan sesini sanki bir bekleyişin ziliymiş gibi hissetti. Soğutmaya çalıştığı öfkesini yeniden ateşleyen kıvılcım gibiydi. Oturduğu yerden doğrulurken bir yandan da belindeki silahı kontrol edip düzletti. Az sonra yaşanacakları tahayyül etmeye çalıştı. Derin bir nefes çekip apartmanın eski olduğu kadar ağır da olan demir kapısını hafifçe yüklenerek açtı. İçeri girer girmez yüzüne vuran nemli bir serinlikle birlikte kesif bir rutubet kokusu genzini doldurdu. Uçları yıllardır, insanların iniş çıkışlarıyla yıpranmış merdivenlerden yukarı yavaş ve tedirgin adımlarla çıktı. Nefes alıp verişi hızlanmıştı. Hissettiği her kalp atışı sanki bir öfke patlaması oluyor ve tüm duygularının önüne geçiyordu. Birinci kata geldiğinde, hayatının bundan sonrasını şekillendirecek olan üç numaralı dairenin önünde durdu. Zile bastı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 28, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

FÜCUR ( BÜYÜK GÜNAH ) Where stories live. Discover now