biraz yıldız tozu

109 17 29
                                    

'gülümsemesi güzel insanların epey nadiren güldüklerini fark ettim. öylesine muhteşem gülümsemeniz var ki, yoldaki bütün solmuş çiçekleri canlandırır resmen!

ama bu insanların kalp kırıcı bir yanı var. gülümsemelerini kontrol edemedikleri gibi sözlerini de kontrol edemiyorlar. daha doğrusu kendilerini ifade edemiyorlar.

bu arada kalp kırıcıdan kastım da şu, o kişiler kalp kırmıyor ki zaten bunu asla beceremezler. kalp kırıcı olan kısmı kendilerini ifade edememeleri, bu durum benim kalbimi çok kırıyor.

her neyse.

ha bir de.. (utandıkları zaman çok çabuk kızıyorlar!)
(onları sinirlendirmek en keyifli şey.)

hatta ben birisi ile karşılaştım! onunla uğraşmak kadar zevkli bir şey yok.

zaten kalan zamanımda ondan başka uğraşacak kimsem de yok.

kang taehyun, seninle uğraşmak gerçekten çok eğlenceli!

lütfen daha sonraki zamanlarımızda daha fazla eğlenelim, nasılsa sonsuzluk bizim.
ha bir de sözümüzü de unutmayalım lütfen!!!

elbette bekleyeceğim seni, endişelenme. buna biraz zorlamış oluyorum sanki seni ama eğer gerçekten zorlanırsan yanıma gel, konuşalım. sonsuza kadar dinlerim seni, nasılsa sonsuzluk biziz.

not defterimizi de unutma; ben yine bir şeyler düşündüm, seversin sen. gelene kadar bekleyeceğim. sonsuza kadar beklerim seni, nasılsa sonsuzluk biziz.

unutma ki ben sonsuza kadar gülümseyeceğim sana. mutlu olalım.

mutluluk nedir ki olalım diyeceksin. olacağız, olacağız mutlu da olacağız mutsuz da. duygular için varız bu dünyada; ben duygularımı hissedemediğim için olmayacağım yakında, sen de hissedemezsen gel yakınıma.

öyle olmasan da mutluymuşsun gibi gülümse, ben hissederim nasılsa.

sevgili taehyun'uma

choi beomgyu.'

⋆*⋆*⋆*⋆

'ne güzel yakışırdı bu kalemin, defterin ellerine; çok da severdin yazmayı.

kağıtlardan yaptığın bu minik origamiler, yıldızlar, kalpler... hepsini saklıyorum yanıbaşımdaki kutuda.

sonraki yaşamında bir ağaç olmak için çok istekliydin. kimsenin dokunamayacağı, israf edilen kağıtlara dönüşmeyeceği yerlerde olan bir ağaca. kıyamazdın kağıtlara, hepsine narince yazardın.

yakında seninle kamp yaptığımız ormana gideceğim. bu sefer yürürüm saatlerce epey yorucu olsa da. sana ulaşıyorum nasılsa, ölmeye bile razıyım.

mezar taşının başına diktiğim minik fidan, onun yanına da kendi fidanımı dikeceğim.

sahi bulur muyum acaba seni.

dört ay oldu bana bıraktığın bu veda mektubunu yanımda taşımaya başlayalı. kenarları epey buruştu, bazı yerlerde mürekkep izleri dağıldı. üzgünüm göz yaşlarıyla kirlettim kağıdını.

biraz sonra kendi canını yaktığın o kayalıkların tepesindeki mezarının yanı başında olacağım.

henüz dört ayın ardından ilk defa uğruyorum yanına. büyük ihtimalle bedenin şu an orada yoktur; benim bedenime olacak olan da aynısı, ormanın en derinliğindeki vahşi bir canlının midesinde olacağız.

olsundu, yanına geleceğim ya tek mutluluğum o.

sözümüzü tutmayı denedim, senin için yaşamalıydım ama yapamıyorum. eksikliğin beni çok etkiledi, her şeyim gitti nasılsa. olmadı, yapamadım choi, özür dilerim.

bıraktıklarını da getirdim gömeceğim yanı başımıza, sonsuza dek kalırlar bizimle.

diktiğim fidanların ömrü sonsuz olacak, gökyüzünün en derinliklerine ulaşan dallarımız olacak, sonsuza kadar kalacağız orada.

sonsuzluğumuza uzanacağız.'

-

açılmış koca çukura bakıyorum. gözlerini arıyor gözlerim. ellerim titriyor bulamadığı ellerin yokluğuyla.

korkuyorum sanki.

acı çekmekten hep korktum. sanki buna inat olarak hep canım yandı. en çok da sen gidince yaktın canımı.

korkuyorum fakat,
yanına geleceğim nasılsa.

bedenime ne olacağı emin ol umurumda değil.

ay'ın ışığının parlaklığı canımı acıtıyor. şu an burada olsaydın bu bütün gökyüzü kalbinin derinliklerinden yansırdı o parlak irislerinden. şakaklarından yukarı doğru süzülen bir ışık huzmesi, ay'a kadar ulaşırdı bu zifiri karanlıkta.

gümüşten ruhundan yansıyan karanlık. çarşamba günlerinin son dakikaları, perşembe gelirim yanına.

yeniden oldu, gökyüzünde sanki bana mesaj vermek ister gibi, adını unuttuğum alfabeyi bilsem anlayacağım ışık parçaları.

toprağın üzerinde uzanan bedenim sızlıyor.
ellerim titriyor. beşten görüyorum seni. gözlerin parıldıyor. canını yakarsan daha fazla severiz seni. bıktım beklemekten. durmayacağım daha, kaçırmayacağım son treni.

korkmuyorum artık.

ertesi güne ait hiçbir şey bize ait olmayacak. aynı şekilde mi ayrılmalıyız buradan?

şimdi kaçıyorum kendimden, yüzleşeceğim birazdan benliğimle, seninle.

dalgalar seni içine çekiyor, ama sen yukarıda kalmakta ısrarcısın. bekle biraz daha ki sevgili deniz, yut beni diyebilesin bakışlarınla. mavi irislerin yansıtacak zemini ve göğü, batacaksın en derine.

her neyse.

neyselerim bitmez, keşkelerim gibi.

sen hissedemediğin için yaşamamayı tercih ettin, ben hissettiğim için.

hissedemediğim sana ulaşacağım yakında.

korkmuyorum.

keşke korksaydım.

keşke korksaydım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

mutluymuşsun gibi gülümse, taegyu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin