"Lucy"
Onun sıcak sesiyle uyanmak... Bir anlik da olsa acım silinip gitmiş gibiydi. Saçlarımda gezinen parmak uçları sahte bir huzur veriyordu.
İncecik beyaz geceliğimden belli olan tenimi gizlemek ister gibi üzerime çektim çarşafı.
"Hadi kahvaltı yapalım." Dedi gülümsemeye çabalayarak. Tavrımı anlamış belki de incinmişti. Canımın ne kadar yandığını anlamasını beklemiyordum zaten.
Başımı sallamakla yetindim.
Haksızım. Biliyorum. Ona öfkelenmekte suçumu ona yüklemekte haksızım. Ama canım yanıyor. Bunu anlayamaz. Anlaması mümkün değil.
Üzerime başka bir gecelik geçirmek için odadan çıkmasını bekledim. Sonrasında üzerime bir de hırka giyip odadan çıktım. Yaz gününde bu kadar kalın giyinmek saçma gelebilir ama değil. Üşüyorum. Çok üşüyorum. Kanamam devam ediyor. Bir daha asla anne olamayacağımı da bir kaç saat önce öğrendim.
Hazırladığı sade kahvaltıya baktım. Beceriksiz ellerinden ne çıktıysa onu koymuştu sofraya, çabalıyordu. Gerçekten çok çabalıyordu.
Onu affedebilirim, affedemedigim o değil. Bizzat kendime öfkeliyim.
"Bunu iç" dedi. Elindeki süt dolu koca bardağı uzatırken.
Sessizce yemeğimi yedim, teşekkür ettim. En azından sofrayı toplamasına yardım etmeliydim. Kendi tabağımı ve bardağımı alıp tezgaha koydum. Bir bardak su içmek için musluğa uzandığımda sıcacık nefesini ensemde hissettim.
Tezgahla onun arasında kalmıştım, iki elini kaçmamı engellemek isterce iki yanıma koydu. Dudakları omzuma değdi. Donup kaldım. Tepki veremiyordum. Tepki vermem mümkün değildi. Ne kollarının arasından kacabilirdim ne de kaçmak isterdim... Sustum.
"Lucy" dedi sıcak nefesi tenimi okşadı. "Bana daha ne kadar eziyet edeceksin?"
"Sana eziyet etmiyorum."
"Ediyorsun." Başını omzuma yaslamıştı. "Canımız bu kadar yanarken gülüşünü göremem ama sesini dahi esirgiyorsun benden... Göz yaşlarını dahi..."
Arkamı döndüm. Kollarından kurtulmam gerekiyordu.
"Geçmeme izin ver Natsu. Uyumak istiyorum." Dedim kurtulmaya çalışırken.
Beni durdurmak ister gibi tezgah üzerindeki elini belime doladı. Diğer elini yanağıma koydu. Yavaş yavaş yaklaştı yüzü.
Neden yaptım bilmiyorum? Bir refleksti hepsi bu... Dudakları dudaklarıma ulaşamadan başımı çevirdim.
Şaşkınlıkla adımı fısıldadı. Gevşeyen kollarından kurtuldum. Odama kaçtım, hayır odamıza...
Yüzüme kadar çektiğim yorganın altına saklandım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum bir sürenin ardından odanın kapısı açıldı.
Önce bana seslendi. Duymazdan geldim. Tüm bu kabus bitene kadar yalnızca uyumak istiyordum. Natsuya neler hissettirdiğimi düşünecek halde değildim. Bu çok bencilce adım gibi biliyorum. Ama kendime engel olamıyorum.
Yorganı kaldırdı. Yavaşça yatağa girdi. Uyuduğumu düşündüğünü umdum. Ama yanılıyordum bir sürelik sessizlik boyunca bana da daha da yaklaşmasını hatta sarılmasını bekledim. Yapmadı.
"Lucy, ben kötü bir şey mi yaptım?"
Hayır, natsu kötü bir şey yapmadın demedim. Neden bilmiyorum? Belki de yalnızca acıma bu şekilde ortak olacağına inanıyordum.
Sonra ise o soruyu sordu.
Natsu
Bunu yapmış olamam değil mi? Aklımı kaybetsem dahi bunu yapmam. Değil mi? Ona zarar vermiş olamam.
Sözlerimi toparlayamıyorum. Hislerimi yalnızca eylemlerle anlatabilirim. Beni biliyorsunuz. Ama ona dokunamam. Eğer gerçekten kötü bir şey yaptıysam ona dokunamam. Buna hakkım yok.
"Sana kötü bir şey mi yaptım?" Diyebildim. Benden başka neden nefret ederdi ki?
"Ben sana zarar mı verdim?" Cevap yoktu. Uyumuyordu. Kalp atışları huzurlu değildi.
Dürüstçe sormam gerekiyordu. Sözlerimi cimbizlamadan. Alacağım cevaptan korkuyorum. Ben o günlere dair çok fazla şey hatırlamıyorum. Hayır birkaç detay dışında hiçbir şey hatırlamıyorum.
"Lucy sana istemediğin bir şey yaptım mı? Sana istemediğin halde dokundum mu?"
Kırılan sesime engel olamıyordum. Saçmalıyorum. Kırılan sesmiş. Düpedüz ağlıyordum işte.
"Natsu" adımı söyledi. Uzun bir zamandan sonra ilk defa... Sanki yıllardır ilk defa adım anılmış gibi hissettim.
Yatakta yüzünü bana döndü.
"Natsu, hayır" dehşet dolu gözlerle bakıyordu. "Natsu öyle bir şey olmadı. Kötü bir şey olmadı."
O da ağlıyordu.
"Ben çok özür dilerim. Sana böyle hissettirdiğim için özür dilerim. Bunları düşünmene sebep olduğum için özür dilerim." Dedi.
"Yani sana kötü bir şey yapmadım mı?" dedim yutkunarak, biraz rahatlamış bir sesle...
"Hayır. Tabii ki hayır. Sen öyle bir şey yapmazsın."
"Peki neden böyle davranıyorsun? Sana dokunamıyorum. Benimle konuşmuyorsun."
"Çocuğumu kaybettim Natsu. Bunu anlamak bu kadar mı zor?" Sesi öfkeli çıkmıştı. Haklı olduğunu mu zannediyordu gerçekten?
"Çocuğunu değil." Dedim kendimi zaptetmeye çalışarak "çocuğumuzu"
"Karnında sen taşımadın Natsu" dedi sesi daha da öfkeliydi.
Ve evet biliyorum öküzlük ettim. Evet biliyorum bundan sadece öküzlük diyerek de kurtulamam. Susmam gerekirdi. Konusmamam, yalnızca göz yaşlarımla sessizce ona eşlik etmem...
Yapmadım. Ağzımdan kaçıverdi işte. Geri alamam.
"Sen de taşımadın Lucy. Bana dokuz ay karnımda taşıdım muhabbeti yapma. Yalnızca uyuyordun. Benim gibi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara (Nalu Smut)
FanfictionLucy'in bir görev esnasında aldığı yara, büyük dertlere yol açacaktır. Çünkü bu aslında bir yara değil büyü çemberidir. Tamamen sahip amacli smut hikayedir.😈 bold romance, yetişkin içerik!!!!! 🔞