Yaşamaktan ve hayattan nefret ettiğinde henüz 13 yaşındaydı Erva. Evet bir sürü arkadaşı vardı ama neden bu kadar yalnızdı? Neden kendini değersiz hissediyordu? Neden ailesi tarafından hiç bir zaman sevilmedi? Merak ettiklerine cevap ararken karşısına biri çıkageldi; Ozi... Deli gibi sevmişti onu. Her gün onu görmek için can atıyordu. Hatta nefret ettiği okulu bile onun sayesinde sevmeye başlamıştı. İşte her şeyin değiştiği pazartesi günü... Ozi Erva'nın yanına geldi ve onu sevdiğini söyledi. Erva bir süre donup kaldı. Acaba bu bir rüya mıydı yoksa gerçekten bunları söyleyen Ozi miydi?? Derken Ozi'nin "iyi misin prenses" demesiyle irkildi. Ervada oziyi seviyordu ama sevilmenin ne demek olduğunu bilmediği için hiç bir cevap veremedi. Ta ki 2 hafta sonra o olayı yaşayana kadar... Tanımadığı hatta hayatında ilk defa gördüğü o kız yanına geldi ve sevilmeyi değil ölmeyi hak ettiğini söyledi. Erva'nın başından aşağı adeta kaynar sular döküldü. Eve dönünce de saatlerce boş duvarı izledi. Gerçekten sevilmeyi haketmeyen bir insan mıydı Erva? Ölmesi mi gerekiyordu? Yaşanan tüm bu olaylara anlam veremiyordu. Tam her şey düzeliyor derken neden yaşamıştı ki bu olayı? Belki de gerçekten hayattan kopması gerektiğini düşünüyordu. Yaklaşık 1 saat sonra koşar adımlarla yüksek bir binanın en üst katına çıktı ve içindekileri, söylemek isteyip de söyleyemediklerini haykırdı: "sevilmeyi hak etmeyen ben değilim sevmeyi bilmeyen sizsiniz ben sizin bu aşağılayıcı tavırlarınıza ayak uyduramayacak kadar yorgunum. Umarım bir gün sizde sevmeyi öğrenirsiniz dedi ve ekledi kendine dikkat et sevdiğim bugün o kız yanıma gelmeseydi seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacaktım. Üzgünüm Ozi'm...". Tam atlayacağı anda arkasından bir ses geldi beni bırakıp gidemezsin Erva arkasına döndüğü anda Ozi'yi gördü ve koşarak yanına gidip ona sımsıkı sarıldı. "Seni seviyorum Ozi" diye çığlık attı. Ozi "bende seni seviyorum güzelim ama bir daha beni bu yapmacık insanlarla dolu dünyada tek başıma bırakmaya kalkışırsan bende peşinden gelirim." dedi. Artık ikisi de çok mutluydu. Erva gerçekten biri tarafından sevilmişti. Kendisine değer veren biri vardı artık. ikiside çok küçüktü beraber büyüdüler. Her ikisinin karşısına da sayısızca engel çıktı. Ama onlar pes etmedi. Çünkü sonsuz sevginin karşısında hiç bir gücün duramayacağını biliyorlardı. Tam 4 yıl boyunda ufacık bir tartışma bile yaşamadılar. Artık Erva 17, Ozi 18 yaşındaydı. Tek hedefleri ise üniversite sınavını kazanıp birlikte aynı şehirde okulu bitirmekti. Bu hedeflerine ulaşmak için gece gündüz çalışıyorlardı. Fakat bir gün Erva ailesi tarafından İstanbul'a götürüldü. Ayrıca Ozi'yle görüşmemesi için telefon numarasını bile değiştirdiler. Ozi Erva tarafından terk edildiğini düşünerek geçiyordu günlerini. Erva ise Ozi'ye ulaşmanın bir yolunu arıyordu. En sonunda evden kaçtı ve Ozi'nin yanına gitti. Ozi'nin ailesi de Erva ile görüşmesini istemiyordu. Bu yüzden Ozi de evden kaçmak zorunda kaldı. Hayatları çok zordu artık. Çünkü hem okuyup hem çalışmaları gerekiyordu. İkisi de bu durumdan bir kere bile şikayet etmediler. İkisi de çalıştı ve ilk maaşlarıyla kendilerine bir ev kiraladılar. Evet belki evleri küçüktü ve içindeki eşyaları da yeni değildi ama Ozi'nin sevdiği kadın Erva'nın da sevdiği adam yanındaydı artık. 1 ay boyunca hiçbir sorun yoktu ama 1 ayın sonunda Erva'dan asla haz etmeyen Ecem çocuk esirgeme kurumunu arayarak Ozi'yi 18 yaş altındaki bir kız çocuğunu kaçırdığını söyleyerek ihbar etti. Yaklaşık 2 saat sonra görevliler gelerek Erva'yı çocuk esirgeme kurumuna yerleştirdiler. Ozi ne kadar çabaladıysa da Erva'yı kurtaramadı. Bu durumda yine ayrılmak zorunda kaldılar. Erva için evden kaçmak çok zor olmadı çünkü ailesi tarafından sevilmeyen ve kendisine değer verilmeyen bir kızdı her zaman. Ama buradan kaçıp Ozi'ye kavuşmak çok zordu. Artık Erva da Ozi de pes etmişti. Aşklarını kurtaramayacak kadar yorgunlardı. Erva okulunu bitirmek zorundaydı çünkü aşık olduğu adama söz vermişti. 3 yıl boyunca sevdiği adamı görme umuduyla yaşadı. Tek başına otururken çıkageldi Ozi. "Dünya sensiz çok sıkıcıydı be güzelim." dedi. Erva ise sadece Ozi'ye sarılıp ağladı. O kadar çok özlemişti ki sımsıkı sarıldı sevdiğine. Ardından gözlerinin içine baktı ve "iyi ama sen nasıl girebildin buraya?" dedi. Ozi "biraz daha beklersek geldiğim gibi gitmek zorunda kalacağım." dedi ve gülümsedi. Erva arka kapıdan gizli gizli çıktı. Ozi'nin çıkması çok da zor olmamıştı. Kaçıp İstanbul'da yeni bir hayat yaşamaya başladılar. İkisi de deli gibi mutluydu artık. Okullarını bitirdiler. Erva ana okulu öğretmeni oldu. Aslında ozi de anaokulu öğretmeni olmayı çok istiyordu ama okul bittikten sonra hemen çalışmaya başlaması gerekiyordu. Bu yüzden de önüne her ne tür iş gelirse gelsin çalışıyordu. Karşılarına hiçbir engel çıkamadı. İkisi de o kadar mutluydu ki yaşadıkları her olay karşısında sakin kalıp birbirlerini kırmamaya çalışıyorlardı. Günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca böyle geçti günleri. Ama bir gün Ozi eve geldi ve çok sinirliydi. Erva'ya bağırıp çağırdı, eline geçen her şeyi kırıp parçaladı. Erva ise o kadar korkmuştu ki sadece oturup sessizce Ozi'nin sinirinin geçmesini bekledi. Ozi Erva'ya bağıra bağıra "senden nefret ediyorum keşke seni hiç tanımasaydım." dedi. Erva donup kaldı. Hiçbir şey söyleyemedi. Evden çıktı ve en yakındaki parka gitti. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ozi Erva'nın peşinden gitti. Erva'ya sarılmaya, ondan özür dilemeye çalıştı ama Erva izin vermedi.
- Benim 13 yıldır sevdiğim adam sen değilsin. Benim sevdiğim adam benim gözümden bir damla yaş gelse dünyayı yakardı. Şuan karşımda duran adamdan ben de nefret ediyorum,dedi.
- Ozi özür dilerim prensesim o adam senin telefonunu arayınca kendimi tutamadım.
- Çok mu merak ettin kim olduğunu? Söylesene çok mu merak ettin? Dur ben söyleyeyim senin doğum gününü kutlamak için evi süslemelerini istemiştim ama sen bunu bile hak etmedin Ozi. Ben hayatımda ilk defa sevildiğimi düşünmüştüm ya ilk defa biri bana gerçekten değer veriyor demiştim. Ama yine yanıldım. Neden kurtardın beni Ozi? Neden çıkardın beni o karanlıktan? neden izin vermedin 13 yıl önce ölmeme?
- Çünkü sana deli gibi aşığım güzelim, dedi ozi. Erva sözünü bitirir bitirmez Ozi'ye döndü ve "Sen beni sevmiyorsun sadece seviyormuş gibi yapıyorsun benden nefret ettiğini az önce sen söyledin." dedi. Koşarak kaçtı. Geleceğinden, geçmişinden ve sevdiğinden kaçtı. Ozi arkasından bağırdı, peşinden koştu ama durduramadı Erva'yı. Sevdiği kadın arabanın önüne atladı ve yerde kanlar içinde kaldı. Ozi dizlerinin üstüne düştü ve yere defalarca kez yumruk attı. Çevresindeki insanlar Ozi'yi zar zor durdurabildiler. Sevdiğine son bir kez baktı, son bir kez sarıldı, son bir kez kokusunu içine çekti. Ambulans geldi Erva'yı götürdü Ozi'de yanında gitti. O kadar çok ağladı ki gözleri kan çanağına döndü. Ayrıca yere vurduğunda eli kırıldı ve mosmor oldu. Hastanede onun eline de pansuman yapıldı. Tam o sırada Erva'nın öldüğünü duydu. "Hayır benim sevdiğim kadın ölemez beni tek başıma bırakmaz." diye çığlıklar attı ama nafile. Koşa koşa Erva'nın yanına gitti ve "hayır erva uyan beni sensiz bırakma ben sensiz yaşayamam." dedi ama artık her şey için çok geçti. O kadar çaresiz ve pişmandı ki eğer Erva'ya o kadar ağır şeyler söylemeseydi sevdiği kadın hayatta olacaktı, üstüne toprak atmak zorunda kalmayacaktı. Erva gömüldükten hemen sonra Ozi kendi ailesinin yanına gitti ve kapıyı çaldı. Kapıyı açan annesiydi. "Oğlum sana ne oldu böyle nerelerdeydin bunca zaman seni çok özledim." dedi ve sarılmaya çalıştı ozi annesini ittirdi ve "size erva ile birlikte olduğumuz bir fotoğraf göndermiştim onu alıp gideceğim dedi.". Eve girdi çekmecelere ve dolaplara baktı en sonunda bulabildi ve koşarak evden çıktı annesi arkasından "gitme Ozi senin yerin burası o zavallı kızın yanı değil." dedi. Ozi arkasına döndü ve "asıl zavallı; sevdiği kadının ölümüne sebep olan benim. Bir daha görüşmemek dileğiyle hoşça kal dedi." hızla oradan uzaklaştı. Erva'nın öldüğü yere gitti. Saatlerce orada bekledi. Sonra en son oturdukları parka gitti. Ervanın ağlayışı, sesi, kanlar içinde yerde yatışı aklından gitmiyordu. Saat gece 12'ye kadar o parkta oturdu sonra eve gitti. Bu evin her yerinde Erva'yla olan anıları vardı. her noktasında Erva'nın gülen yüzü vardı. O kadar pişmandı ki Ozi. Sevdiği kadın onun yüzünden ölmüştü. O gün Erva'nın fotoğrafına sarılarak uyudu. Ertesi gün Erva'yla tanıştığı okula gitti. Tüm eski anılarını hatırladı. Uzun süre orada oturduktan sonra Erva'nın mezarına gitti. Sanki hepsi rüyaymış gibi geliyordu Ozi'ye. Sevdiği kadın nasıl ölebilirdi? Düşündükçe delirecek gibi oluyordu. Sevdiğinin mezarına sarıldı. Mezarlıklardan korkan o çocuk o gece sevdiğinin yanında uyudu. Hemde hiç korkmadan. O kadar çok ağladı ki gözleri mosmor olmuştu. Sabah uyandı ve eve gitti. Küçük bir kağıda ve bir gün herkes öldürür sevdiğini yazdı ve kağıdı da yanına alıp evin en üst katına çıktı bir an bile düşünmeden kendini aşağı attı. Sonuç olarak Ozi'de sevdiği kadın gibi öldü. Herşey bitti. Aşkları da, sevgileri de, hayalleri de yarım kaldı...