Bunun Adı Aşk
Her şeyin değiştiği o tarih 2021 yılı Eylül ayının 12'si idi. Okuldan nefret eden bir kişilik olarak o lanet alarmın sesi ile uyanıp uykulu bir şekilde hazırlandım ve okulun yolunu tuttum. Okula giderken bizim okulda olan kişilerle karşılaştım ve onlarla beraber gitmeye başladık. Yaz tatilinde neler yaptığımızı falan anlattık saçma sapan. Tanrım, dünya çok sıkıcıydı.. Herkes aynı, saçma tatil anılarını anlatıyordu. Okulun en popüler kızı olmanın zor yanlarından biri bu gereksizlerin sürekli etrafında dolaşmasıydı. Ha bir de aldığın sayısız çıkma teklifleri de cabası. Aşk çok abartılıyordu bence, ya da ben hiç aşık olmadığım için öyle geliyor olabilir. Ama dünyada aşık olmaya layık bir insan olduğunu sanmıyordum.. Dayanamayıp kulaklıklarımı taktım ve şarkı dinleyerek yola devam ettim. Yanımdakiler onları dinlemediğimi görünce biraz bozuldular ama açıkçası bu çok da umrumda değildi.
Sınıfa gittik ve ilk ders matematikdi. Gözümü bile zor açıyorken bu saçma sapan derslere girmemizin amacı neydi ki? Başımı sıraya koyup yatarken birden sınıfın kapısı açıldı ve içeri birisi girdi. Siyah sweatshirt giyen zincirli bir delikanlı. "Tanrım! Sanırım ergenliğinin zirvesini yaşıyor.." diye düşündüm. Geç kaldığı için özür bile dilemedi. Hatta kendini tanıtma tenezzülünde bile bulunmayacaktı ki hoca olaya el attı. "Hop hop nereye çocuğum bir kendimi tanıt hayalet gibi geldin gidiyosun!"
"Ben Melih, ama bu siktiğimin ismini kullanmıyorum bana Rase deyin." dedi soğukkanlılıkla. Sınıfın içinde küfür etmek onun için çok basit gibiydi. "Rase ne demek?" diye sordu arkamda oturan kız. Melih güldü, "Mahlas demek." dedi. "Ee şey, Mahlas ne demek?" dedi kız korkarak. Melih hiç bir şey demedi. Oturacak bir yer arıyormuş gibi sınıfa bakındı ki hoca da bunu fark etmişti. "Sen Hira'nın yanına geç çocuğum, hem belli ki başına buyruk birisin sen bak Hira çok çalışkandır onunla otur derslere odaklanırsın." dedi hoca. Gerçekten o ergen ile aynı sırayı mı paylaşacaktım? "Bu imkansız! O ergen ile aynı sırayı paylaşamam." diye çığlık attım. Arkadan birisi, "Evet, Hira okulun en popüler çocuğuyla bile; yani benle bile oturmadı. Bu yeni gelen ergen bebesi ile mi oturacak!" dedi. Rase en sondaki ergen bebesi lafına çok sinirlenmiş olacak ki koşarak çocuğun yanına gitti ama hocanın kızması ile ayrıldılar. Demedi demeyin Rase eğer hoca olmasaydı öldürürdü çocuğu!
Hocanın ağır bir azarı ile Rase yanıma oturdu. Ona dil çıkardım ve bana, "Bende seninle oturmaya çok meraklı değilim süslü kokona." dedi. Bu çocuk nasıl bu kadar dobra olabiliyordu? Herkesin yüzüne hiç gocunmadan her şeyi söyleyebilmek garip bir yetenek.. Ders boyunca sıkıldım, sıkıldım ve sıkıldım. Rase ise sanki ölüymüş gibi uyudu tüm ders. Açıkçası korkutucuydu biraz, ama düşündüğümden daha iyi bir sıra arkadaşıydı. En azından horlamadı yani.. Öğlen tenefüsü zilinin çalması ile herkes yemekhaneye koştu, Rase de kış uykusundan uyandı ve herkesin aksine yavaş adımlarla yemekhaneye yürüdü..
Yemekhanede popüler bir kız olduğum için popüler kızlarla birlikte aynı masada oturmam gerekiyormuş gibiydi. Yine o saçma kızlarla yemek yemem gerekiyordu. Tanrım, yaz tatilini şimdiden özlemiştim.. Yemeğimi yerken kızlarla konuşmaya çalıştım, ancak hepsi telefona bakıyordu. Bende telefona bakmaya karar verdim ve bi bildirim gördüm. Karşımda oturan kız bana mesaj atmıştı, "Selam" yazmıştı. Ona telefonu gösterdim ve "Bu mesajı sen mi yazdın?" dedim. "Evet, ne var?" dedi. "Karşında oturuyorum ya gerizekalı, neden benimle konuşmak yerine mesaj yazıyorsun!?" diye bağırdım. "Böyle daha havalı?" dedi bana garip bir bakış atarak. Sinirden ayağa kalktım ve telefonumu yere fırlattım. Paramparça olmuştu ve sanırım kullanılamaz haldeydi. Kızların bana attığı yadırgayıcı bakışlara daha fazla katlanamadım ve o masadan kalktım. Rase'ye biraz takılmak iyi gelir diye düşündüm ve onun yanına oturdum. "Hayat çok sıkıcı." dedim. "Evet." dedi. Gerçekten benden daha çok hayattan bıkan birini bulmuştum sanırım. "Gel kaçalım buradan." dedim ve ayağa kalktım. Hiç bir şey demeden peşimden geldi. Okulu terk ettik ve sokakta yürümeye başladık. Pek çok konuşmuyordu. Elimden geldiğince konuşmaya çalıştım, sadece ben bir şeyler dedikçe cevap veriyordu.. "Şey, benim telefonum yok." dedim. "Tamam." dedi. "Çünkü onu kırdım." dedim. Ve sadece, "Tamam" dedi. "Yani beni arayamayacaksın." dedim. Hiç bir şey demedi. Gerçekten bu umursamazlık seviyesine ulaşmak için çok çaba sarf etmiş miydi acaba.. "Ben okula gidiyorum, aptal öğretmenlerin aptal aileme attığı aptal mesajlarla uğraşmak istemiyorum." dedim. Bir şey demeden peşimden geldi.