25. Episode

116 10 4
                                    
















"Öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?"

Dostoyevski
















•••

Birkaç gün sonra Yibo, Shadow'a gitmeden önce kahvaltı etmek için toplanmışlardı. Zhan'ın yanında Yibo, onun yanında yanında masa başında oturan Wenhan, onun diğer tarafında Yixuan ve Seungyoun vardı. Diğer baş uçta, yani Zhan'ın yanında da Ryujin oturmaktaydı. Yibo'nun üzerinde Zhan'ın beyaz gömleği ve kendi takım elbisesi vardı. Sakince yemek yiyor ve konuşmaya dahil olmuyordu. Zhan'ın üzerinde beyaz tişört ve kalın kırmızı kare çizgili gömleği vardı. Diğerleriyse gayet sade giyinmişlerdi. Ryujin pek konuşmadan yemeğini yerken gözü ona kaydı Zhan'ın. Bir şey düşünüyormuş gibi çubuklarıyla oynuyordu. Wenhan, Yibo'yu konuştumak için bir konu çıkardı ortaya.

"Bugün akşam yemeğini yine burada yemeğe ne dersiniz?" dedi. "Akşam için istediğin bir şey var mı Yibo?" ilgiyle solunda kalan arkadaşına baktı.

Ne isterse yapacağını biliyordu. Yibo, gülümseyerek bakışlarını yemekten çekip Wenhan ile buluşturdu.

"Akşama kadar ne olacağı belli olmaz. Benimle ilgili bir plan yapmayın." dedi Yibo.

Zhan, elindeki çubukları yavaşça masaya koydu. Kafasını kaldırıp Yibo'ya bakmadı. Şirkette Lay ile karşılaştığında ne olacağını bilmiyordu hiçbiri. Bu yüzden onlar da onunla gitmek istiyordu ama tek başına gitmekte kararlıydı. Çalışanların yanında kendisine bir şey yapmayacağına emin konuşuyordu ama Zhan hiç de öyle düşünmüyordu.

"Doğru diyorsun, ne olacağı belli olmaz." dedi. "O yüzden seninle gelmek istiyorum ya."

Wenhan, gayet ciddiydi dediklerinde ama Yiboyu ikna etmeye yetmemişti. Yemek faslı bittikten sonra Yibo sessizce daireden çıkmıştı. Zhan, pencere pervazından motoruna binip gitmesini izledi. Gözden kaybolduktan sonra hızlıca pencereyi kapattı ve arkasını dönüp koltukta oturan arkadaşlarına baktı.

"Hadi arkasından gidelim." dedi net bir şekilde.

Hepsi kafasını kaldırıp Zhan'a baktı.

"Gidip ne yapacağız?" dedi Wenhan umutsuzca.

Yemekteki konuşmadan sonra ümidini kesmişti. Arkadaşını yalnız bırakmak hiç istemiyordu tabi ki de ama onun dediğini yapmaması gibi bir şey olmamıştı hiç. Ne dediyse yapmalıydı.

"Bugün Lay'in onu bırakmayacağını biliyoruz. İçeri giremiyorsak bile onu beklemeliyiz. Kapıdan nasıl çıkarsa çıksın onu getirmek için elimden geleni yapacağım. Hatta gelmek istemiyorsanız kalabilirsiniz. Ben gideceğim ve bekleyeceğim." dedi ve kapıya doğru ilerlerken Wenhan kolundan tuttu.

"Bekle bekle. Tamam, bu kadar pervasız olmamalısın. Seninle geleceğiz." dedi ve ayağa kalktı.

Onunle beraber diğer ikisi de ayağa kalkıp odaya girdi. Nasıl bir anda kabul etmişti anlamadı çünkü Wenhan'ın Zhan'ı yanlız bırakmama gibi bir sözü vardı Yiboya. Ryujin, kendisine yakışan kırmızı ojelerinin üzerindeki şekillerr bakmayı bırakıp ayakta bekleyen adama baktı.

"Bu gece Yibo'yu yanında götüreceğini sanmıyorum." dedi sakince.

Acelesi yokmuş gibiydi ve sesinin rahatlığı garip hissettirmişti konuştuğu adamı. Zhan yan dönüp Ryujin ile göz göze geldi. Neye dayanarak bunu söylediğini merak etti.

秘密书 | Secret BookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin