Her şeyi bir kenara bırakıp, işime dört elle sarılmalıydım. Babam bana işimin en iyisi olmayı öğütlerdi. Gerçi o zamanlar avukat olacaktım ama olsun. Her ne iş yapıyorsam da en iyisi olmalıyım...
Mete'yle beraber, havaalanına gelmiştik. Uçağa yaklaştıkça beni telkin edecek konuşmalar yapıyordu.
"Hazır olduğumu düşünüyorum. Bunu yapabilirim" dedim kararlılıkla.
"İşte benim çalışkan öğrencim" diyerek gururlandı.
Uçağa bindik. Gayet sorunsuz geçen bir yolculuk sonrasın da iniş yaptık. Aslında şirkete gidip, bir an önce, asistan nasıl olur, göstermek istiyordum ama şirketin kapalı olması durdurmuştu beni. Akşam saatlerindeydik. Mete'yle beraber çıkıyorduk havaalanından.
İpek ve Mert beraber gelmişlerdi beni almaya. İpek'i görür görmez bavullarımı bırakıp, koşup sarıldım ona. "İpeğimm, seni çok özledim" dedim sarılırken. Gözlerim dolmuştu.
"Bende seni canım" dedi. Sesi ağlamaklı gibiydi. Benden ayrılınca yüzüme bakarak, "Biraz daha gelmeseydin, ben gelip alacaktım seni" dedi.
Mert'le de sarıldık. Aynı kandan olmayan kardeşlerim bana kucak açmışlardı. İpek gözyaşlarını silip "Hadi gidelim" dedi.
"Tamam ama öncesinde sizi Mete'yle tanıştırayım" dedim. Mete'ye dönerek başımla yanıma gelmesi için işaret verdim. Bize yaklaştı. Onları tanıştırdım. Memnun olduklarını belirterek, tokalaştılar.
"Burada olduğunuza göre daha çok görüşeceğiz. İsterseniz buyurun bize gidelim. Beraber yemek yeriz" diye bir teklifte bulundu İpek. Mert'in verdiği sesli nefesi umarım ki bir tek ben duymuşumdur. İpek'le göz göze gelince onunda duyduğunu anladım. Zaten önemli olan Mete'nin duymamasıydı.
"Nazik teklifiniz için çok teşekkür ederim. Başka bir zaman bu teklifi değerlendirmek isterim" diyerek, nazikçe reddetti. Sonra bana döndü. "Daha sonra görüşürüz. Seansları unutma" dedi. Bir ara Mert'e baktım, Mete'ye ters ters bakıyordu. Mete'ye dönerek teşekkür edip, görüşürüz diyerek onunla vedalaştım.
Mete gidince, Mert'e döndüm ve "Mert neler oluyor? Neden böyle davranıyorsun? Mete sana ne yapmış olabilir ki?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Bir şey olduğu yok Ela'cığım. Küçük kız kardeşimi olası tehlikelerden koruyorum diyelim" dedi. Şaka mı yapıyordu, yoksa ciddimiydi anlayamadım. İpek'e döndüğümde ikimizinde şaşkınlıktan kaşları havalanmıştı. "Hadi kızlar arabaya geçelim. Daha fazla bekletmeyelim" der demez pişman olmuştu.
"Kimi?" diye sordum ama ikiside cevap vermeden beni geçiştirdi. Mert bavulumu aldı beraber arabaya doğru yürüdük. Arabanın arka koltuğuna binince, Okan'ı gördüm. Hemen yan tarafımda oturuyordu. Onu görünce, ne kadar özlediğimi daha iyi anladım. Kalbim varlığını hissettirdi bana. O da bana gözlerini dikmişti. Ama bir dakika, neden bana kızgın, kaşları çatık bakıyordu ki.
Dudaklarının arasından zorla "Hoş geldin" kelimesi döküldü ve başını camdan dışarı çevirdi.
"Hoş bulmak isterdim, bir sorun mu var?" dedim merakla. İpek'le Mert hala arabaya binmemişlerdi.
Bana dönerek "Seni karşılamak için gelmiştim ama sen bana harika bir karşılama sürprizi yaptın. Kimdi o yanındaki?" dedi. Kaşlarım daha fazla çatılmıştı.
"En son bir ay kadar önce, pardon seni bıktırdığım son telefon konuşmamızda söylediğim gibi Mete'yle geldik" dedim. Sinirlenmeye başladım.
"Geldiniz, siz" üzerine bastıra bastıra söylüyordu bu kelimeleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
RomanceHayatı bi anda alt üst olan bir kız... Hayatla, vazgeçiş arasındaki adımları... Ona seçmesi gereken tarafı göstermek isteyen, yeni hayatının güzel olması için uğraşan bir adam...