Yeliz, Çınar, Rüzgar ve ben bahçede oturmuş naneli limonatalarımızı yudumluyorduk.
Çınar, "Kızım nereden geldi aklına bunu yapmak? Nane likörü falan mı bu? Kendimi barda votka yudumluyor gibi hissediyorum. Bir de şemsiye koymuş Allah'ım..."
Ne olmuş yani geçen gün barda gördüğüm içeceğin aynısından yaptıysam?
"Nane likörü dediğin şeyin neon yeşil bir içecek olma ihtimali? Onun bardağı şöyle miydi?" Elimle o gün gördüğüm likör bardağını anlatmaya çalıştım. Yeliz ve Çınar acımasızca dalga geçip gülerken Rüzgar ayıp olmasın diye dudağının kenarıyla gülüyordu. Ama tüm bunları o gece öğrendiğimi bildiği için eminim içten içe çok eğleniyordu.
"Acayip ferahlatıcı değil mi ama?" Limonatadan bir yudum aldım. "Ben şu nane likörünü de bir deneyeyim..."
Konu konuyu açıyor, birlikte keyifli saatler geçiriyorduk. Bir ara bloğuma bir göz atayım dedim. Sevgili Romeo için yazdığım hikayenin 2. bölümünü dün gece paylaşmıştım ve gelen yorumlar oldukça tatmin ediciydi. Belli ki insanlar bir hikayeyi tek seferde okumaktansa bu sistemi daha çok beğenmişti. Sayfada gezinirken farkında olmadan mırıldanmaya başladım.
♪Saçların mı ıslak yoksa ıslak mı yaşamak dedim
Senin için rüzgarda hep yağmur mu var♪Rüzgar birden bana döndü. Ani hareketini fark edince "Ne oldu?" diye sordum.
Toparlanıp, "Rüzgar dedin de bana seslendin sandım." deyince güldüm.
"Şarkı söylüyordum da."
"Bir kez daha söyler misin? Biraz daha sesli. Sesin güzelmiş." Beni utandırıyordu. Ama sonra utanacak bir şey olmadığını düşündüm. Sonuçta biz bizeydik. Şarkıyı en baştan söylemeye başladım çünkü en sevdiğim kısım başlangıcıydı. Nakarat kısmına geldiğimde Rüzgar da bana eşlik etti. Şimdi resmen düet yapıyorduk. Şarkı bittiğinde Yeliz ve Çınar alkışlayıp ıslık çalmaya başladı.
"Aklıma gelmişken, bu gece sahneye çıkıyorum. Hepiniz davetlisiniz. Miray, özellikle sen." İşaret parmağıyla beni gösterince ben de kendi işaret parmağımla kendimi gösterdim. Baya mantıklı hareket Miray.
"Evet evet, sen. Sonuçta solist olmadan sahne boş kalır, değil mi?"
Ben anlamaz gözlerle Rüzgar'a bakarken Çınar "Yok artık!" dedi. "Miray şarkı söyleyecek ha? Gözlerimle görsem inanmam. O hayatta böyle şeyler yapmaz."
Birkaç saat sonra iki yanımda omzuma dökülen ince balıksırtı örgülerim, kırmızı rujum, çiçekli elbisem ve zarif topuklu ayakkabılarımla sahnede Rüzgar'ın yanında oturuyordum. Ne yapıp edip beni ikna etmeyi başarmıştı. Hatta gülerek, "Yine çiçekli elbiseni mi giyeceksin?" diye sorduğunda "Neden, uygun olmaz mı?" demiştim. O da omuz silkip "Onun için demedim. Ne istiyorsan onu giy, çiçekli elbiselerin çok tatlı." diye cevap vermişti. Annemler de yanımızda bir büyük -Rüzgar'dan bahsediyorum- olacağı için gözleri arkada kalmadan izin vermişlerdi.
Çınar ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Asla böyle bir şey yapmayacağımdan o kadar emindi ki, şokun etkisinden bir türlü çıkamamıştı. Yeliz ise onun yanında alkış tutuyordu. Rüzgar'ı benden kıskanacağını düşünmüyordum çünkü Yeliz'in hevesi çabuk geçerdi. Eminim çoktan başkasına aşık olmuştu bile.
Rüzgar'ın isteğini tek bir şartla kabul etmiştim. Yalnızca bir şarkı söyleyecek ve sonra inip seyircilerin arasında onu dinleyecektim. O da bugün söylediğimiz şarkıyı söylemek şartıyla benim şartımı kabul etti. Yine aşırı mantıklı bir diyalog...
Sahnede yerimi aldığımda biraz heyecanlı ve gergindim. Onlarca kişi bize bakıyor, bir yandan içeceklerini yudumluyorlardı. Mekan gerçekten de Rüzgar'ın dediği gibi küçük ve elit bir yerdi, sık sık gelip takılmak isteyeceğim türden bir yer. Şarkıya başlarken içimden bu performansı gizemli yabancıya ithaf ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Rüyası
ChickLitBence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle...