Yılların geçmişe dönük hislerini gömüp; karşıma zamanın seni bana çıkarmasına diyoruz kader diye.
7. Nisan Baharımının 8.'si harikası. Tekrar merhaba olsun varlığına. Gelişine güller serdim kum dolu toprağına. Üşümesin ayakların. Kıymık batmasın nadide tenine. 10 yıl aradan sonra yine yazıyorum o güzel gelişine.Üşüdü ellerim. Dermanı kalmadı kelimelerimin. Onca geçen sene boyunca yazmadım artık sana. İtiraf ediyorum seni unutmaya başladığım geceleri. Küstüm artık her heceme de. Bitti dedim artık her şey. Gitti o. Yırttı tüm sayfaları. Karaladı içinde biz geçen her şeyi. Evet. Doğru söylüyorum. On yılın her dakikasında ilmek ilmek işledim yokluğuna. Zaman aldı. Gücümü aldı. Tüm dermanımı aldı, ama başardım.
Hayır! Hayır yalan söylüyorum. Tam yaptım, unuttum dediğim an da tekrar çıktın karşıma. Herşey farklıydı. Aynı ortamın farklı yerlerindeydik. On adım yürüsem on yılın hasretini dindirebilecek bir mesafe vardı. Ben kendimde o cesareti hiçbir zaman bulamadım. Çok korktum kabuslar yaşamaktan, bu kadar yakınken daha da uzak kalmaktan.
Anlaman gerekiyordu oysa; tek kaybedeceğim şeyin sen olduğunu. Belki de biliyordun da bunu bana karşı kullandın ya en çok o acıttı canımı. Bazı şeyler dışında çok şeyimiz değişti. Degişmeyenler arasında "gidişin her nasıl olursa olsun, ben her gelişini yeni bir nisan baharı olarak isimlendirdim." Çok saf olmalıyım. Ya da fazlasıyla sırılsıklam ıslanmışta olabilirim yokluğunun yağmurunda.
Çiçekler açsın her gelişinin şerefine. Kadehler kaldırılsın. Sen dur ama ben gideyim. Kaderin bizi bir daha karşılaştırmayacağını varsayım yapayım. Çünkü biz yaktık o baharları. Baharlar göremedik. Kışlar yaşadık. Beraber yaktık o 21 Kasım'ı. İçine attım tüm ümitlerimi. Şimdi boş olan o bavulumu alıyorum ve ben gidiyorum.
TAA NİSAN'DAN YAKTIK 21 KASIM'I...