1/1

450 50 49
                                    

dışarıdaki fırtına şiddetlenirken rüzgar uludu ve dairelerinin pencereleri gıcırdadı. normalde, sae kış havasını oldukça rahatlatıcı bulurdu. sessiz kar yağışı ve otomatik olarak içeride kalma bahanesi arasında.. sae genellikle kışı severdi ama bu rahatsız ediciydi.

sae akşam yemeklerini hazırlarken, ryusei'nin onlar için günün erken saatlerinde istemeden de olsa market alışverişi yapmak için gönüllü olduktan sonra satın aldığı çorbaları ısıtırken fırtına güçleniyor gibiydi. balkon kapısının rüzgara karşı uğuldaması, kalın bir kar tabakasının cama dayanmış olması onu biraz endişelendirmişti.

ryusei diğer odadaydı, bulabildiği tüm battaniyeleri toplayıp kanepenin etrafına yerleştiriyordu.

ryusei kesinlikle kıştan nefret ediyordu. sürekli kardan ve soğuktan üşüyen parmaklarından şikayet eden ryusei'nin kışın tek sevme eğiliminde olduğu şey, futbol sezonunun yılın en kasvetli aylarına denk gelmesiydi.

sae ısıyı ikisi için de rahat edecek bir sıcaklığa ayarlamaya çalışsa da, çoktan sarınmıştı ve rüzgarı dinleyerek geçireceği uzun, soğuk bir geceye hazırdı.

"sae, işinin bitmesine az kaldı mı? burada ölüyorum!" ryusei sızlandı, başka bir şiddetli rüzgar kapıları inlediğinde sesi yükseldi. sae pencerelere endişeli bir bakış attı, akşam göğünün koyu grisi hiçbir gevşeme belirtisi göstermiyordu.

çorbaları için kap olarak seçtiği iki büyük kupayı alan sae, ayaklarını sürüyerek oturma odasına girdi ve elindekileri sehpanın üzerine koydu. ryusei yerde büzülmüştü, battaniyeden fırlayan tek şey gözleri ve iki anteniydi. sae kıkırdamadan edemedi, bu ona erkek arkadaşının ölümcül bakışını kazandırdı.

mutfakta bıraktığı somun ekmek ve ılık çayı almaya gitmeden önce erkek arkadaşının, başının tepesini okşadı.

mutfakta geri de bıraktığı yiyecekleri alıp gelirken tekrardan ryusei'ye yaklaşırken, elleri çorba kupasını tutmak için battaniyeden dışarı çıkmış durumdaydı.

fırtına bir kez daha şiddetlendi, ardından yüksek ve donuk bir gümleme.. bir elektrik kıvılcımı ve sonunda tüm gücünü kaybederek gelen sessizlik geldi.

güç.

oturma odasında duran sae, televizyondan mutfaktaki saate bakarak karanlık odaya baktı. her yer bi' anda karanlıklığa gömülmüştü, tek bir elektrik kıvılcımı bile yoktu ve oda otomatik olarak beş derece daha soğuk olmuştu.

"hayır, lanet olası. bu birdenbire olmadı," diye şikayet etti ryusei, sae'ye bakarken battaniye başından kaydı.

"dışarıdan bir elektrik hattı düşmüş gibiydi. bu bir süredir tamir edilmiyor." sae acı dolu bir inleme bıraktı, çayını ve ekmeğini ryusei'nin önüne koydu. şu anda giydiği ince kıyafetin uzun süre iyi olmayacağını bilerek, bir kapüşonlu ve sıcak tutan çoraplar giymek için yatak odalarına yürüdü. ayrıca erkek arkadaşı olan battaniye kozasına dönmeden önce yataklarından yorganı ve komodinlerinden birkaç mum ve bir çakmak aldı.

erkek arkadaşının yanına gittikten sonra mumları masaya koydu, çabucak yaktı ve ikisini de sıcak, turuncu bir parıltıya boğdu. ryusei bir gün şömineli bir evleri olmasını dilediği hakkında bir şeyler söyledi ve sae onaylayarak başını salladı. ısınmak için sahip oldukları tek şeyin birkaç kokulu mum ve birbirleri olduğu böyle bir gece için mükemmel olurdu.

sae, ryusei'nin tüm battaniyelerinin arasından geçerek onu diziyle dürterek yorgan ve yün yığınında kendisine yer açmasını istedi. ryusei istemeyerek de olsa sae'nin sıcaklığının bir kısmını çekmeye mecbur kaldı ve sae'nin bacaklarını örtebilmesi için battaniyelerini karıştırdı. sae yorganlarını omuzlarına sardı. ryusei içini çekti, elleri hâlâ çorba kupasını sıkıca tutuyordu ve başını sae'nin omzuna yasladı.

sae ekmek somunlarını aldı, huysuz bir parça kopardı ve kendi çorbasına batırdıktan sonra dudaklarına bastırarak ryusei'ye ikram etti. hâlâ sıcak çorba ağzını kaplayıp karnını ısıtırken ryusei tüm parçayı yutmakta tereddüt etmedi, mutlu bir şekilde içini çekti. kırıntıları kaçırmadığından emin olmak için dilini dudaklarının arasına soktu ve geri çekilirken sae'nin parmak uçlarını yaladı.

"izle.." diye uyardı sae, bir sonraki ekmek parçasını kendisine alırken erkek arkadaşı çorba kupasını dudaklarına götürürken ryusei'yi göz ucuyla izlerken bardağın yarısı boştu.

"üzgünüm, kendime engel olamadım. ne de olsa en sevdiğim kış yemeğini seçtim." ryusei başını salladı ve sae ona yedirirken bir parça ekmek daha almak için ağzını açtı. "parmakların bana erken bir çöl tadı veriyor."

gözlerini deviren sae, çorbasını çayıyla değiştirdi ve ryusei'ye ikram etmeden önce derin bir yudum aldı. ryusei, sae ile yiyecek veya içecek paylaşmakta hiçbir zaman sorun yaşamadı. sae sıcak bardağı dudaklarına bastırırken bunu yapmak için neredeyse hevesli görünüyordu.

"hey, ben sadece bu gece bizi sıcak tutmanın yollarını bulmaya çalışıyorum sae. bu kadar yaratıcı olduğum için bana teşekkür etmelisin."

sae, çorbasını içmeye devam etmeden önce ryusei'ye bir kez dirsek atarak, "senin tek parça zihnine yaratıcı demezdim," dedi. ryusei güldü, sae'nin sataşmasına verdiği tepkiden her zaman zevk alarak kendi çorbasını bitirdi ve ellerinin battaniye yuvalarının, sıcaklığına geri çekilebilmesi için boş kupayı tekrar masaya koydu.

ryusei'nin takım, kapüşonlu sweat ile eşofmanın arasındaki boşluğu bulmaya çalışan parmaklarının gömleğinin kenarlarını çekiştirdiğini hissetmesi uzun sürmedi. ancak ryusei bir ustaydı ve sae ekmeğini çiğnerken ryusei'nin soğuk parmaklarının açgözlülükle ısınmak için karnının çizgilerini takip etmesi yalnızca birkaç saniye sürdü.

"ellerin donuyor," dedi sae kayıtsızca, sesi ağzındaki ekmek yüzünden boğuk geliyordu ancak ryusei'yi durdurmadı çünkü herhangi bir sözlü itiraz sağır kulaklara düşecekti. zaten pek aldırış etmezdi.

"onları ısıtmaya çalışıyorum." ryusei'nin sesinde bir sırıtış vardı ve yüzünü sae'nin omzundaki kumaşa sürttü, üşüyen burnunu ısıttı ve kendini erkek arkadaşına daha da yaklaştırdı.

sae ona baktı, ryusei'nin iri vücudu, etraflarını saran kumaş yığını içinde inanılmaz derecede küçük ve zavallı görünüyordu. ona bir sülük gibi yapıştı, elleri yavaşça gömleğinin yukarısına doğru kaydı ve sae'nin sonunda kupasını bırakıp bileklerini tutmasını ve ellerini daha güvenli bir bölgeye çekmesini sağladı. ryusei'nin, vücudunun hayal kırıklığı içinde sarktığını hissetti ama ellerini sae'nin karnının en sıcak yerlerinde tuttu, itaatkar bir keresinde hayır demişti.

ancak ryusei hiçbir zaman uzun süre yatıştırılmadı.

sae'nin yemeğini bitirdiği netleştikten sonra sae'yi aşağı itmeden önce yerde rahat bir yatak sağlamak için kanepedeki tüm yastıkları çekti. sae itilmesine izin verdi ve ryusei'nin battaniyeleri etraflarına yerleştirip onları oturma odalarının karanlığına güvenli bir şekilde sıkıştırırken neredeyse onun üzerine uzandığını kabul etti. ryusei, sae'nin yanağını öpmeden önce bir bacağını onun bacak arasına koydu, onu yere sabitledi ve kendini kişisel ısıtıcı olarak orada tuttu.

sae, ryusei'nin parmaklarının gövdesinin iki yanında tekrar gıdıklandığını hissettiğinde gözlerini kapattı. elini ryusei'nin gezinen dokunuşlarının üzerine koydu, onu sabit tuttu ve daha fazla gitmesine izin vermedi. sae'nin reddi karşısında hayal kırıklığına uğrayan ryusei mızmızlandı. sae, bir kez olsun saç jölesinden eser kalmamış, yumuşak ve gevşek olan saçını eliyle yatıştırdı. bu dokunuş ona öpücüklerine devam etmesine izin verildiğini söylüyordu ama daha fazlasını değil.

dairelerinde hava zaten sopsoğuktu ve zaman ilerledikçe de soğuyordu. sae, daha iyi bir günde erkek arkadaşının dokunuşlarına karşı değildi, ama o akşam herhangi bir kat giysiyi kaybetme fikrinden de pek hoşlanmıyordu.

yine de, masum küçük öpücükler olsa bile ryusei'yi devam etmesi için cesaretlendirmemesi gerektiğini bilmeliydi.

uzun bir gece olacaktı.

#

keske bitmeseydi dedigimiz 51 durum

kış fırtınası |	ryusaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin