"Dudakların diyorum. Cennet gibiler."
Mum ışığıyla birlikte romantikleştirilmiş bir ortam, aynı zamanda ortama uygun bir şarkı ve birbirine sıkıca sarılmış dans eden bir çift.
Bu bizdik. Jung Jaehyun ve ben; yani Kim Eunhwa. Çocukluğum, ergenliğim, gençliğim... Aklınıza gelebilecek her şey onundu.
Manik ve depresif ataklarımda yanımdaydı. En dipte olduğumda da kendimi en tepeye çıkardığımda da. Sadece... Dün hariçti. Dün gece evi terketmişti, benim en dipte olduğum anda yanımdan gitmişti.
Ona güzel şeyler söylememiştim fakat bu benim elimde değildi. Kendimde olmuyordum ve ona da iyi şeyler söylemiyordum. Ama dün gerçek olmadığını bildiğim ve defalarca tartıştığımız konuları söylemiştim.
Uzun süredir kendimde değildim ve iyi şeyler de düşünmüyordum. Güzel şeyler değildi bunlar, kendimle ilgili güzel hiçbir şey düşünmüyordum. Aynaya baktığımda morarmış gözlerim, bitkin duran vücudum ve mental olarak çökmüş bir insandan başka hiçbir şey görmüyordum.
"Cennete evet diyebilirsin o halde." Dudaklarımı onunkilerde hissettiğimde gülümsedim ve karşılık vermiştim; onunla son sevişmemiz şu an başlıyordu.
Kollarımı boynuna dolayıp sevgilime karşılık vermeye devam etmiştim. Jung Jaehyun başıma gelen en güzel şeydi fakat ben onu haketmiyordum.
"Dün için üzgünüm."
Nefeslerimiz birbirine çarparken hayır anlamında başımı salladım. "Asıl ben üzgünüm. Saçma sapan konuştum yine."
"Sorun yok. Seni seviyorum."
Aklım yerinde değildi, ilaçlarım olmasa asla bu zamana kadar yaşayamazdım. Dudaklarını öptüm yeniden. Son kezmiş gibi.
Boynuna kollarımı sıkıca sardığımda ona uzun uzun sarıldım, o kadar huzurlu hissediyordum ki onun yanında bunu anlatmaya kelimeler bulamıyordum. Başımı göğsüne koyduğum an huzurun ta kendisiydi.
Onun kalbini dinlemek benim için dünyadan kopmaktı. Onun kalbinin atması benim yaşamam demekti. Eğer onun kalbi durursa benimki de dururdu. Ama şimdi işer değişmişti, benim kalbim artık hiçbir şeye dayanmıyordu ve nefes aldığım her an ona sorun çıkarıyordum.
"Ben olmazsam ne yaparsın?" Başımı kaldırıp baygın gözlerimle ona baktığımda Jaehyun'un gözleri de benimkilerle buluşmuştu. Gamzelerini göstererek gülümsedi ve "Nereden çıktı şimdi bu?"diye sormuştu. Dudaklarımı büzdüm, bir yandan da göğsünde küçük daireler çiziyordum.
Ona aşıktım tam anlamıyla, onsuz adım bile atamıyordum. Bu biraz abartılı olacaktı ama doğrular bunlardı. Dengesiz ve çevreye uyumlu olmayan davranışlarım ortaya çıkmaya başlamıştı uzun yıllar önce. Zamanla da bu hale gelmiştim. Günlerce yataktan çıkmadığım zamanlar olmuştu, sınavlara girmediğimden okuduğum bölüm öylece kalmıştı ve ben devam etmek için hiçbir şey yapamıyordum. Yataktan çıkmadığım günlerde Jaehyun da evden çıkmıyordu, çünkü geri döndüğünde güzel bir manzarayla karşılaşmıyordu. Birkaç kez evi birbirine katıp çok mutlu olduğu söylemişim, sonrasında da beni neden bıraktığına sinirlenip ağlamışım; hatırlamıyordum hiçbirisini. Bazen de gerçek olsa bile rüya sanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yes to heaven | jung jaehyun
Fanfictiondudakların cennet gibi. ama gerçek cennet değiller. girl x jung jaehyun uyarı: depresyon, bipolar bozukluk, intihar girişimi içermektedir. rahatsız olacakların okumamasını tavsiye ederim.