1. Bölüm
İsimsiz Mesaj
❄
Günlerden Cumartesi, Saat 09.27
❆
Asel Dinçel'in ağzından.
Gecenin sessizliğine karışarak yok olan bir kar tanesiydi göz yaşlarım, Belki de dalgaların savurarak kıyıya çarptığı bir deniz kabuğuydu. Şeytan, parmaklarıyla sıkıca kavradığı bir kadeh şarabı dudaklarıma yaslarken kül kokan nefesini ensemde hissettim. Uzattığı şarabı içmemi bekledi. Rengini cehennem ateşinden alan gözleri üzerimdeydi ama bir cehennem mahkumuna göre bakışları yakıcı derecede soğuktu. Kaçmak ve kurtulmak istedim.
Yüzümden boncuk boncuk akan soğuk ter damlalarını hissettiğimde, bedenimin üzerindeki ağırlık giderek artmaya devam ediyordu. Şimdi tamamen terlemiştim ama sebebi sıcak değildi. Kafamın içindeki anılardan, bana o kadehi içirmeye çalışan şeytandan kaçmak istedim. Zihnimde binlerce kapıyla dolu bir oda vardı ve odanın hemen ortasında duran ben, elimde hangi kapıya ait olduğunu bilmediğim bir anahtar tutuyordum. Kalp atışlarım hızlandı. Düşüncelerimi zincirlere vuran sesler yükselmeye devam etti. Bir kabusun tam ortasında kapana kısıldığımı anladım. Şeytan zalim bir kahkaha atarken, zihnimden geçen bir düşünce kulağıma şöyle fısıldadı; "Tehlikedesin."
❆ ❆ ❆
Güneş ışığı, açılan perdeyle beraber tam olarak yüzüme vuruyordu.
Gözlerim ışık yüzünden kamaşmaya başladığında, ellerim yavaşça yüzüme ilişti ve gözlerimi ovuşturarak tekrar yerine yerleşti. Kasvetli bir gecenin ardından sıcak yatağımda bulmuştum kendimi ve hafızamda kalan dün geceye ait silik anılar, o an için zihnimdeki tozlu raflara itilmişti."Kalk bakalım uykucu." diye bir ses yükseldi tam ayak ucumdan. "Senin için enfes bir kahvaltı hazırladım." Bu hiç şüphesiz annemin sesiydi. "Sen seversin diye pankek de yaptım." derken, göremesem bile gülümsediğini hissettim. Adımları yatağın çevresinde ilerledi.
Ayak sesleri çok yakınımdan geldiğinde, yüzüme vuran güneş ışığına aldırmadan gözlerimi yavaşça aralamaya çalıştım. Dudaklarım birbirlerinden ayrılarak, "o" harfini oluşturduğunda hafifçe esnedim ve yattığım yataktan yavaşça doğrularak oturur pozisyon aldım. Ancak doğrulmamla beraber, bir şey hızla alnımdan, üzerime örtülü olan düz beyaz yorgana düşmüştü. Şaşkınlıkla düşen şeye baktım. Bu bir havluydu, üstelik üzerinden ağır bir koku geliyordu.
"Neye bakıyorsun?" Annem yavaşça yanıma yaklaştı ve gözlerini üzerimden alarak düşen havluya çevirdi. Sessiz bir nefes vererek "Dün gece ateşlenmiştin," dedi ve omuzlarını kaldırıp indirdi. "Otuz dokuz derece üstelik. Ben de ateşinin düşmesi için havluyu sirkeli suyla ıslatıp alnına yerleştirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANEMEN
Vampireİstanbul kar altındaydı ve kış, uzun zaman sonra ilk kez böylesine çetin geçiyordu. Bir gece yarısıydı. Onlar, insanların kendilerinden aldığı özgürlüğü geri kazanmak için yola koyulmuşlardı. Uzun zaman önce ettikleri intikam yemininin süresi dolmu...