medya: jimin'in şarkısı.
Bölüm az daha 10k oluyordu, dedim hayırdır ne oluyor flkejmglkv hemen kestim yarısını. iyi okumalar :) bu arada gençler fark ettiyseniz seri bölüm atıyorum, gerçekten birkaç yorum bile olsa beni fişekliyor. o yüzden lütfen yorumlarınızı belirtin
Yoongi soğuktan parmak uçlarının sızladığına kanaat getirirken ellerini birbirine sürterek önünde gerçekleşen yüksek politik soytarılığı dudaklarının bir kenarı havada izledi. Kim Namjoon, eğdiği başını kaldırıp Jungkook ve diğerlerinin de ona bıraktığı baş selamına gülümsediğinde aralarında en uzak köşede, tek eğilmeyen olmaktan memnundu. Hoseok da yanı başında başı yerde olsa bile homurtularını duyurmakta çekinmiyordu.
"Şeref getirdiniz, Lord Kim Namjoon. Teşekkür ederiz." Jungkook kelimlerini dikkatle seçerek belirlediğinde Yoongi minik bir 'tch' sesiyle gülmüş, herkesin başı ona döner gibi olduğunda duruşunu düzeltip alev alev kaynayan göz bebeklerini toprak klanında gezdirdiği sırada eliyle kapıyı göstermişti. "İçeri geçelim lütfen."
Ama kimsenin ilerlemesine izin vermeden ilk kapıdan peşinde Hoseok ile geçende oydu. Jungkook iç çekerek bıraktığı boşluğa baktı, lakin şuan ki durumlarında Yoongi'ye kırılacak vakti yoktu. Bu yüzden yüzüne yerleştirmekte gayret ettiği gülüşüyle elini kapıda tutup yönlendirdi. "Lord Min Yoongi haklı, mühimiyet önemli."
Yüzleri beş karış bir öfkenin eseri sayılabilecek olan toprak yaveri Kim Taehyung, "Saygı yoksunu." diyerek ilk geçen iken, Namjoon daha ciddi ve umursamaz biçimde hareket ederek kapının ardında kaybolan kişi olmuştu. Jungkook kibar ve nezaket açısından en son girmek için sırasını bekledi ve pek tabi, iki su lideri de kapıdan geçmeden önce Seokjin'in destekvari gülümsemesiyle omzunu sıkması kalbine biraz daha iyi gelmişti.
Kulübenin içine girdiği vakit, herkes bir köşeye dağılmış sayılırdı. Toprak klanı mühidleri Namjoon ve Taehyung ortaya monte edilmiş taştan yük masaya çivilenen diyar haritasının önünde ayakta bekliyordu. Onların yan tarafında kulübedeki tek pencere sayılabilen kare oyukta Hoseok sırtını duvara vermişti ve yanındaki kumaş koltuklardan birinde Yoongi elini çenesine yaslamış oturuyorken su klanı liderleri Jimin ve Seokjin sönük şöminenin yanında ayakta bekliyorlardı.
Jungkook hemen masanın yanına geçerek derin bir nefes verdi. Bu kadar yüksek rütbenin yanında ilk duruşuydu ve gergindi açıkçası. İşte bu yüzden herkesin gelmesini dışarda dikkatle beklemişti. Uzun yıllardır hane görüşmeleri yarım yamalak gerçekleşiyordu ve genel anlamda dördünü bir araya toplayabilmek metanetli bir işti. Diplomatik ilişkileri büyük miktarda zayıflamıştı, insanları bile pazarlarda birbirleriyle karşılaşınca ne gibi bir tavır sergilemesi gerektiğini bilmez haldeydi.
Oluşan sessizliğin hükmü Jimin'in üşüyor olmalı ki, şömineye eğilerek eskimiş odunların tepesinde ellerini gezdirmesiyle kesildi. Taehyung hemen, "Üşüdün mü?" demişti, Jimin de gecikmeden kısık bir sesle, "Biraz." diye karşılık verdi. Namjoon derin bir nefes alıp endişeyle kardeşine döndüğünde birkaç bakış paylaştılar ve ardından sakince eliyle Taehyung'u gösterirken konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spirits of Clans | yoonmin
Fanfiction(fantastik) "Dört klanın akdi ve yüce krallık uğruna yeminler olsun, İblis ayakçısı düşecek. Ateş harmanında gömülecek, heyelanlar kopacak, koca denizin ruhu gelecek, dağlardan inilecek; lakin dikkat edin Lord Min, diğer seçeneğinizde, iki heykel gö...