Kısa bir yolculuktan sonra engelliler parkı denilen büyük ormanlık bir alana gelmiştik. Çiçek kafede olmamız gerekmez miydi? Kafam zaten sorularla doluydu gereksiz bir soru daha eklemeden motordan indim. Kaskı kafamdan çıkartıp motordan inen Yarkın'a uzattım ve saçlarımı düzeltmeye başladım. Motoru park ettikten sonra yürüyüş yolundan yürüyerek sahil tarafına indik. Kayalıkların üstünde oturmuş muhabbet eden Ada ve Ege'nin yanına geçtik. Kafamda olan binlerce soruyu olanları birine anlatmam gerekiyordu fakat Ege ve Yarkın'a güvenebilir miydim? Ya Simay'ın yaptığını yaparlarsa? "Selam aşk böcekleri!" Yarkın'ın kelimeleriyle soruları bir kenara atıp bir taşın üstüne oturdum. "Selam Yarkın. Sana da merhaba Nefes!" Ege'nin dediğine karşılık ona pis bakışlarımı yöneltirken Ada lafa atladı. "Onun canı bir şeye sıkılmış. Hadi anlat kuzum." Gözlerimi Ege'den çekip uçsuz bucaksız denize daldım. "İyi misin? Cidden bir şeyin varmış gibi duruyor." Yarkın'ın konuşmasının bitmesiyle aklımda tüm olanlar canlandı. Fotoğraflar... Not... Bora ve yaptığı şey. Midemin bulandığını hissettim ve elim istemsizce karnıma gitti. Yarkın oturduğu yerden kalktı ve benimle aynı taşa oturarak sırtımı sıvazladı. Yapmamalıydım... Konuşmamalıydım... Bunu sadece Ada'nın bilmesi gerekiyordu. Ve kelimeler ağzımdan dökülmeye başladı. Kendimden nefret ediyorum! Ne zaman düşündüklerimin tersini yapmaktan vaz geçeceğim acaba? "Evet bir sorun var. Büyük bir sorun. Gerçek mi değil mi hala karar veremedim. Her şey güzel ilerliyordu, tam güzel diyemem ama, Borayla telefonda konuşuyorduk." Cümlemin bitmesiyle Yarkın'ın elini sırtımdan çekmesi bir bir oldu. Aldırmadan devam ettim. "Neyse işte sabahki bir olay için özür diliyordu. Kapı çaldı ve aşağıya indim. Telefonu kapattım , annemlerin geldiğini sanmıştım. Kapıyı açtığımda kimse yoktu ama yerde kırmızı bir zarf vardı. Zarfı aldım ve çeri girdim kapıyı falan kilitledim. Zarftan... bir sürü fotoğraf ve bir not vardı." Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. "Bora" dedim. "Boranın bir katil olduğunu söyleyen bir not ve bir sürü fotoğraf vardı! Ne yapacağımı bilemedim. Ona sormadım, soramazdım da zaten sonra aklıma Ada geldi."
Ada ve Ege şok içinde bana bakıyorlardı Yarkın ise boş boş bana bakıyordu ve aşırı sinirliydi. "Yani birini öldürdü dedim ama daha ölmemiş çocuk komadaymış." diye ekledim." Yarkın sinirli ses tonuyla " Simay gerçekten çok tehlikeli..." dedi. Aman Tanrım düşündüğüm şey olmasın lütfen! "Biliyordum ve seni korumaya çalıştım Nefes. Sen beni dinlemedin ama sen de haklısın nereden bilebilirdin ki? Artık Simay sizin tanıdığınız Simay değil. Bana güya yardım etmeye çalıştı senin bana yaklaşman için. Borayla ilgili elime koz verdi. O çocuktan uzak durman gerek Nefes. Onun psikolojik sorunları var annesi ölmüş babası ilgilenmemiş, gerçek çevresi hiç olmamış parası ve ünü için takılmışlar onunla. Bir sürü sevgilisi olmuş barlardan çıkmamış sokakta sabahladığı olmuş ama bunların hepsi magazinden silinmiş aynı komalık ettiği çocuğun haberi gibi. Çocuğun ailesine destekte bulunulacağını söyleyip susmaları için tembihlemişler. Sizce bunlar normal mi? " Benim tanıdığım Bora bu değildi. Simay zaten ayrı bir olaydı. Ege ve Ada birbirlerine bakarken ben ve vücudum bunları kaldırmak için can çekişirken aklımda tek bir soru yankılanıyordu. Ne yapacaktım? Cevap vermedim öylece sustum, hepimiz sustuk. Dizlerimi kendime çektim ve kollarımı dizlerime doladım. "Ben şimdi ne yapacağım? Annemler çoktan sözleşmeyi imzaladılar artık Bora hayatımın tam ortasına zincirlendi. Aynı okul aynı site aynı iş... Bundan nasıl sıyrılacağım? Ondan kaçamam , onunla yüzleşemem." Ofladım. Yarkın'ın kolları vücudumu sardı. "Şuana kadar nasıl sorunlarımızı halettiysek öyle yapacağız. Bizimle takılırsın ki hep öyle yapıyorsun tabi bu sıralar öyle değildi, istersen okula giderken ben seni alırım yanımızdan pek ayrılmazsın. Yanıma gelebilirsin mesela. Onun yanında oturmaktansa. Yani yine senin tercihin." Gülümsedim. Yarkın'ın bana gerçekten değer verdiğini hissediyordum ve bu beni mutlu ediyordu. Yani herkes değer verildiğini hissederse mutlu olurdu değil mi? Bir kolumu Yarkın'ın kolunun üstüne attım. Bazen çok çaresiz hissediyordum. Bu akşam da annemle babamın eve geç geleceklerini varsayarak "Bu akşam bizde toplansak mı? Kafamı dağıtmaya ihtiyacım var." dedim ve doğruldum. Bu sırada Yarkın'ın kolları benimi saldı ve avuç içleri taşlara yapıştı. "Tamam kuzum sen nasıl istersen." Ege de başıyla onayladıktan sonra Yarkın'dan cevap bekliyordum. "Ev dağınıksa falan seninle gelmemi ister misin? Yardım ederim." Hafifçe güldüm "Evde kimse yaşamıyor gibi emin olun. Bora hayatıma girdiğinden beri her şey mahvoldu. Sen istersen yine de gel." Yarkın'ın dudakları yukarı kıvrılırken kafamı açık mavi gökyüzüne çevirdim. Kışa girmemize rağmen nasıl bu kadar açık ve bulutsuz bir hava olabiliyordu ki? İşte İzmir'in mucizeleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Kafe
RomansaHer gün çiçek kafede kitap okuyan Nefes bir gün okuduğu kitabın rafların arasında olmadığını görür oysaki okuduğu kitabı başkaları almasın diye Gözde teyzeye özellikle tembihler. Fakat kitabı alan kişinin kalbinde yavaş yavaş yer edindiğini farkında...