Ailemi kaybedeli 2 yıl olmuştu. Bu 2 yıl içinde okulu bırakalı 8 ay olmuştu. Şuan yaşadığım şehir merkezine uzak saçma eve taşınalı ise henüz 2 ay olmuştu...
***
10.05.2013
Sabah uyandığımda mutfaktan gelen yemek kokusu ve masada oturan diğer herkesin çay karıştırma sesi bana her zaman huzur verirdi. Saçma bir fikir olabilir bu ama küçüklüğümden beri hep böyle düşündüm. Yatakta oturup etrafıma bakındım.
Küçük bir kızken Çeşme' den aldığım takı kutum, dedemin kendi elleriyle yaptığı kitap rafı ve bir hediye paketi. Hediye paketi mi? Bu paket ne zaman odama gelmişti?
Yatağımdan fırlayıp hediye paketinin olduğu komodine doğru yürüdüm. Paket ağırdı fakat bir o kadar küçüktü. İçini açınca kum saati bulmuştum üzerinde bir not gözüme ilişti. "Hayatın boyunca kalbin kadar temiz insanlarla tanış. Bazı şeyleri de zamana bırak biliyorsun zaman inanılan en büyük yalan.. -Beril". O zamana kadar gözümden yaşlar geldiğini fark edememiştim. İnsanın gerçekten yakın bir dostu olması ailesinden sonra sanırım en büyük ödül. Beril' i aradıktan sonra aşağı indim. Annem meyveleri yıkarken ıslanmış ellerini havluya kurulayıp boynuma sarıldı. "İyi ki doğmuşsun güzel kızım" dedi ve sonra babam daha sonra kardeşim doğum günümü kutladı. Babam öğleden sonra benim için bir sürpriz olduğunu ve sahile gidebileceğimizi söyledi. Bu fikir hoşuma gitmişti. Kahvaltıdan sonra hazırlandım. Mavi kareli gömlek ve kot pantolonumu giydim. Aşağı indiğimde herkes hazırlanmış yine her zaman ki gibi beni bekliyorlardı. Doğum günüm olmasaydı annem "Yine her zaman ki gibi biz hazırlandık seni bekliyoruz" derdi. Bu lafı bilmem kaç milyonuncu kez söylemediği için mutluydum. Arabaya yerleştik. Kucağımda piknik sepeti duruyordu. Kulaklığımı takıp arabanın camından dışarı baktım. Uyumuşum. Beni uykumdan uyandıran şey kafamı cama vuruşum olmuştu. Kulaklığı çıkarınca gördüğüm o dehşet anı asla unutmam. Karşıdan gelen kamyon bizim arabaya çarpmıştı ve babam büyük bir ihtimalle direksiyonu kırmaya çalışırken uçurumdan yuvarlanmıştık. Kardeşim cama sıkışmış, annemin her yeri kan içinde ve babam büyük bir ihtimalle kan kaybından ölmüştü. O manzarayı gördüğüm zaman onlara bakmadan duramadım. Sanki aklımda ki her şey uçup gitmişti. Ne yapacağımı bilemiyordum ve en kötüsü beynimin kontrolünü kaybetmiştim. Tek hatırlayabildiğim şey o gün benim doğum günüm olduğuydu.
***
GÜNÜMÜZ
İnsanlar çoğu zaman zor şeyler düşündükleri zaman başlarını dinlemek için çeşitli yerlere giderler ve orada kaybettiği hiçbir insana dahil anısı olmasın ister. Ama ben farklı bir şekilde o insanlardan değildim. Ailemi kaybettiğim yere gidip orada nefes alabiliyordum. Bu yüzden bu gün tekrar o sahile gidecektim. Dün geceden bir hasır sepete yiyecek ve içecek koymuştum. Tek eksik şey; beni mutlu edecek, her zaman yanımda olacak bir aileydi.
Kıyafetimi giyip dış kapıya doğru yürüdüm. Sonra telefonumu almadığımı fark edip tekrar odama gittim. Bu lanet evin tek iyi tarafı eski evimiz gibi merdivenli ya da büyük olmamasıydı. Bir şeyi unuttuğun zaman kısa sürede alabiliyordun. Tekrar dış kapıya geldiğim zaman kapının önünde birisinin evimi incelediğini fark ettim. Ev yalı ya da köşk olsa o kişi için "hırsız" diye düşünebilirdim ama ev sıradan bir apartman dairesindeydi ve gerçekten de ufaktı. Beni gören şapkalı kadın ya da erkek koşarak uzaklaştı. Sorun etmedim yapacak daha önemli şeylerim vardı. Arabayı çalıştırdım bir yandan da şarkı açtım. Radyoda Birdy - Not About Angels çalıyordu. Bu şarkıyı ilk kez kardeşimle dinlemiştik. Çoğu zaman müzik zevklerimiz uymazdı ama ikimizde bu şarkıyı sevmiştik. Ben bunları düşünürken birden telefonum çalmaya başladı. Arayan numarayı tanımıyordum. Karşı taraftan ince sesli bir kadın sesi geliyordu:
- Alo, Derin sen misin?
- Evet siz kimsiniz?
- Ben yakın bir aile dostunuzdum. Bugün mezarlığa giderken senin ailenin mezarlığının bulunduğu yere kapalı bir kutu bırakılmış olarak gördüm kutunun üstüne "Derin' e" diye not sıkıştırılmış olarak görünce seni aramam gerektiğini düşündüm.
- Siz numaramı nereden buldunuz?
- Birkaç ay önce eski evinize gittiğim sırada bir bayan taşındığını söyledi bende yakın bir aile dostunuz olduğumu ve durumunu merak ettiğimi söyleyince numaranı verdi canım.
- Peki. Benim şimdi ufak tefek işlerim var 3-4 saat içinde paketi almaya gelirim. Paket şuan sizde mi?
- Evet.
- Adresinizi alabilir miyim rica etsem?
- Tabi ki hayatım.
Böylelikle ben adresi aldıktan sonra kadının kim olduğunu düşünmeye başladım. Annemin eski lise arkadaşı Meral teyzede olabilirdi, babamın iş arkadaşı Emre Bey' in eşi Ece Hanım' da...
Sahile gelince hiçbir şeyin değişmediğini gördüm. Tek değişen şey benim hayatımdı. Ama kimse dışarıdan bakınca bu değişikliği fark edemezdi. Bu yüzden rahattım. Çünkü çoğu zaman "Ah canım Allah rahmet eylesin", "vah vah çok üzüldüm okuluna devam ediyor musun" gibi şeyler söyleyip benim canımı daha fazla sıkıyorlardı. Denizin karşısında ki banka oturdum. Sepette ki atıştırmalıkların bittiğini fark edince köşedeki büfeye gittim. Büfeye bakan kimse yoktu. Tam "bakar mısınız acaba" diyeceğim sırada içeriden kaslı ve çok yakışıklı ve muhtemelen benimle aynı yaşta bir çocuk belirdi. Gözlerimi gözlerinden alamıyordum. Ve bunu fark etmiş olacaktı ki yan yan sırıttı. Bende gülümsedim. Belki bir daha karşılaşamayacaktık fakat gülüşünü unutmam imkansızdı. Büfeden su, kek, çikolata ve yeşil elma aldıktan sonra çıktım. Tam çıkarken "görüşürüz" deyip gülümsedi. Sadece arkamı dönüp gülümsemekle yetindim. Sahiden tekrar görüşebilecek miydik?