"ON BEŞ: MAVİ."
'Artık o mavi'ydi benim için. Sonsuz ve güzel.'
Kurtuluş.Kurtuluşa ermek gerçekten güzeldi lakin her kurtuluşun acısı sinede kalıyordu. Kurtulmuştum evet. Kurtarılmıştım en doğru biçimiyle, bundan aylar önce babam gelmiş ve dibine kadar gördüğüm o bataklıktan çıkarmıştı çamurlu bedenimi. Çamur gitmişti bedenimden bir süre sonra lakin kirlenmiş olduğum gerçeği hiçbir zaman değişmiyordu. Ta ki şimdiye kadar. Anlamaya başlıyordum, kir dediğim o şey meğerse beni parlatıyormuş. Kömürler arasında kalan elmas misali çamurlar arasında bir ben vardım. Ailem beni bulmuştu. Parlatmıştı. Minnettardım onlara. Her zorluğun güzel bir zamana gebe olmasıydı öğrendiğim en önemli şey.
Yeni yıla hep beraber girmiş ve kötü olan her şeyi geçtiğimiz yıl gibi geride bırakmıştık. Ailem eskisinden daha hassastı bana ben ise daha fazla sevgi doluydum onlara. Bir şeyler düzeliyor ve güzellikler getiriyordu. Mutluydum, hem de çok. Şimdi ise arka bahçemizde yağan kar sonucu oyun oynuyorduk. Kardan adamlar bile yapmıştık. Yaşayamadığım o çocukluk yıllarını en güzel haliyle telafi ediyordum. Yan yana dizilen üç kardan adama bakıp güldüm. "Abiciğim itiraz istemem en güzeli bizimki oldu." Ali abinin dediklerini destekledim hemen. Ali abi, ben ve Utkan bir kardan adam yapmıştık. Pamir abimler nöbette, Barlas abim ve Çağan abim ise babamla beraberlerdi. Diğer kardan adamı ise Efsa, Alçin ve Ayaz sonuncusunu da Asil, Berk ve Gülse yapmıştı. "Hayır ya Ali abi! Ben itiraz ediyorum buna." Alçin'in dedikleri ile gülüşüm büyüdü. "Bence biri değil hepsi çok güzel oldu. Ben hepsini çok sevdim." Kaosu sonlandırmak adına konuştuğumda birkaç onay almıştım. "Anneme sesleneyim de bizim fotoğrafımızı çeksin." Asil koşa koşa eve giderken bu haline içten bir tebessüm ettim. Gerçekten mutluyduk. Biz kardan adamların aralarına dolanırken annem ve Asil de gelmişti. "Dizilin bakalım." Neşeyle bizi hizaya getiren annem telefonu kaldırdı o an Utkan kolunu omzuma atıp beni kendine çekmişti. Annem telefonun ardından gülümseyerek baktı bana ve birkaç fotoğrafımızı çekti. Teşekkürlerimizi aldıktan sonra ise daha fazla üşümemek adına eve gitmişti. "Çok tatlı çıkmışız hepimiz. Şuna bakın." Fotoğraf değerlendirmesi yapan Asil ile ilgilenmektense hâlâ kolunun altında olduğum Utkan'a döndüm. "Gözlerinin içi gülüyor resmen." Ses tonu öyle hoştu ki... "Sayenizde daha mutluyum, gözlerime yansımışsa bu ne mutlu bana." Beni kendisine çekti ve şakağıma derin bir buse kondurdu. "İyi ki varsın Cana'm." Gözlerine baktım merakla. "Cana mı? O ne demek?" Gülümsedi hafifçe, cevap vermedi. O sıra elime siper olan eli ve yüzüme sıçrayan kar taneleri ile kafamı çevirdim. Ayaz sırıtan suratıyla bize bakıyordu. "Kar topu savaşı!" Ali abi yüksek sesle konuşup elindeki kar toplarını rastgele fırlatmaya başlayınca kahkahalarla yere eğilip avcuma kar topladım. "Hadi sende yardım et bana, tek başıma yenemem onları!" Utkan'a seslenişim ile yanıma eğilip benim aksime büyük olan avuçlarıyla güzelce bir kar topu yaptı. İlk hedefi Ali abi olmuştu, ben ise Ayaz'a attım. Kafasına isabet eden kar ile bana dönen Ayaz tekrardan elindekini fırlatmış lakin tekrardan Utkan bana siper olmuştu. Gülümsedim. Değil kar topu, tüm her şeyden beni böyle sakınır olmuştu. Değerli hissettirmekten başka bir şey değildi bu.