~Bölüm-1~

410 100 158
                                    

"Uyan laaaannnnn" diye gelen bı bağırıkla beraber günüm başlamıştı. Yeni taşındığımız güzel bir evde ilk garip günüm olabilir diyebilirim. Üzerimde ki desenli pijamalarla aşağı inip kahvaltıya geçtim. Mükemmel bı enerjiyle güne başladım. Günün mükemmel hatta manyak gibi geçeceğine eminim.

İlk iki ders boştu hoca yoktu. Günün ilk mucizesi diyebilirim. Öğle arası gelene kadar herkes başıma toplanmış soruya boğmuştu beni.
"Nerden geldin?" "Niye bu okul?" "Diğer okuldan niye buraya geldin?"
Sakin olsalar cevaplayacağım zaten de ardı ardına gelince neye uğradığımı şaşırmıştım. Soruları cevaplamaya başladım diyebilirim.
Diğer okulumda pek memnun olmadığım bir çok kişi vardı. Bu okula hem taşınma nedeniyle hemde okulu beğenmediğimden dolayı gelmiştim. Yani pek bı olayım yok klasik birisiyim, diye söze devam ettim.

Erkekler durmadan küfürlü konuştukça birisi "Oğlum hayvan mısınız!? Biraz insan gibi davranın şurada kız var." diyordu. Aslında hoşuma gitmişti. Fakat kendisini de bir doğruluk cesaretlik oyununda tanıyacağım nerden aklıma gelirdi ki.

Sorular tek tek soruluyor. "Kaç sevgilin oldu söyle bakalım Tolga Bey?"
"3" dediği an herkes bir itiraza kalkıştı. Belliki daha fazlaydı. "Oğlum sen okulda kız bırakmadın lan." deyip gülen kızla beraber herkes gülmeye başlamıştı. Çocuktan hoşlanıyordum fakat bu lafı duymam yine yetti.
Öğle arasında yanıma gelen Tolga utanmış ve kızarmış bı ifadeyle "Onların dediğine lütfen inanma ben bişey yapmadım benimle öyle dalga geçiyorlar." dedi ve bana baktı. Ben cevaplamadan kantine indim. Arkamı döndüğümde siyahi bir halüsinasyon gördüğümü sandım hafif ürktüm fakat geçti dedim ve devam ettim.

Okul çıkışında da yanıma gelmeye çalışan Tolga kendini affettirecek bir yol arıyordu. Günümü böylece kapattım fakat aklıma takılan şey o siyahi olan görüntü neydi?

Fazla takilmamaya çalışıp koca bir haftayı az da olsa düşünerek kapatmıştım. Her gün o halüsinasyonu görerek geçiriyordum. Ürksem de hiç bişey yapmıyordu bana. Fazla dikkatimi cekmemeye başladı yani artık pek takmıyordum. Ertesi hafta bu gördüğüm siyahlık evime kadar takip etmeye başlamıştı.
Korkularım artsa da umursamaz tavırla korkmamaya çalışıyordum. Haftanın üçüncü günü yok oldu. Çok şaşırdım. Bı rahatlama geldi aslında. Uzun zamandır takip ediyor belki de bıraktı artık beni diye düşündüm. Akşama kadar onun gelmesini bekledim resmen. Güzel güzel eğleneceğime onu düşünmekten o günü yaşayamadım.Okul bitti, çıkışta da beni takip eden kimse yoktu.

Akşam yatağıma geçtim uyudum. Gece 2-3 suları üzerimde bı ağırlık hissettim sonrasını hatırlamadım. Gözümü açtığımda,daha doğrusu açamadım, göz bandı gibi birşey vardı. Bağırmaya çalışsam da başaramadım. Sesler duymaya başlamıştım artık ne kadar gerçek bilemiyordum.

Sanki rüyada gibi olduğum için gerçek ile hayali ayırt edemiyordum. Ayak sesleri yaklaştı. Tak,tak,tak...
Ağzımdan sadece "m" harfi çıkıyordu. Ağzımda ki bandı çekince; "Aaaaaaaaaa" diye ince bir ses tonuyla kulak zarı patlatırcasına bağırınca geri ağzıma bant yapıştırılmıştı.

Gözümü açtığında her yer kamaştı bir anda. Yavaş yavaş netleşti suratı. Maske takmıştı, yavaş yavaş üzerime doğru geliyordu. "Böh!" dedi bir anda yaklaşınca kalın sesiyle. Gerilmistim. Adam gülerek dalga geçercesine "Naber fıstık? Seninle oyun oynayacağız. Ne dersin? Gerçi sorsam bişey değişmeyecek cevap veremezsin. Eh napalim bizim adaletimiz de böyle be güzelim. Ağzını açacağım fakat bagirsan da bir işe yaramaz her yer sese karşı dayanıklı." dediği an ağzımdakini çıkartıp konuşmama izin verircesine kafasını salladı. "Ne istiyorsun benden neden yaptın bunu ya?" dedim fakat nafile.

Adam arkasını döndü, merdivenden çıkıp yavaşça gitti. Ben ne yapacağımı,nasıl kaçacağımı bilmediğim halde başıboş şekilde etrafa bakınıyordum.
Duvarda fakat aşırı yüksekte bir cam vardı.
Beni kaçıranın aklı pek iyi çalışmıyordu galiba. Telefonumu almayı akıl edememiş. Fakat telefon çekmiyordu. Koridorun sonunda ki klozete çıkınca bir tık çekiyordu. Oraya çıkınca da düşüyordum. Adam akıllı sanmamistim fakat tam tersi çıkmıştı.
Geçip yattım biraz dinlendim. O sırada gelip tepsi üzerine bir içecek ve makarna bırakmıştı. İnsaflı çıktı desene. Ama şüpheliydi. Beni kaçıran birisi niye beslesin beni öldürmek istiyorsa?
Düşünmekten yemeği yememiş ve adamı beklemiştim. Elinde baltayla gelen uzun boylu adamın yanında benim kısa boy güçsüz olduğumu yine kanitlardi deseniz yeridir. Beni öldürecek kesin diye düşünürken neden yemek yemediğimi sordu. Ben sustum köşeye kendimi sıkıştırdım.

Arkasından bir çocuk daha geldi. Elleri bağlı gözü kapalıydı. Yanıma attı çocuğu, daha sonra çekip gitti. Ellerini ve gözünü açtım. Korkmamasini benimde kaçırılıp buraya atildigimi, eğer yardım ederse beraber kaçabileceğimizi söyledim. Sakinleşti ve "Adam ne istiyor bizden? Bizi niye kaçırdı?" diye sordu. Aslında bende merak ediyordum da cevap vermediği için bende bu sorulara "Bilmiyorum ama kaçacak yol bulmak için beraber olmamız lazım." diye cevap vermiştim.

Cama çıkmayı düşündüm. O elini uzatacakti bende cama uzanıp telefon şebekesinin çekmesini bekleyecektim ve polise haber verecektim. Denedik ama nafile.

Kaçma denemeleri

Birinci deneme: olmadı elleri korktuğu için titriyordu yapamadık.

İkinci deneme: sakinleşti fakat telefon ilk denedigimiz yerde çekmedi. Geri indim.

Beşinci deneme:bu sefer elimi ben tuttum o çıktı fakat korktuğu için bacakları titriyordu ve tutmami zorlaştırmıştı, düştü.

On birinci deneme:kendisi bir daha denemek istedi. Tam çekti dedik fakat bir ses gelince korkudan yere düşmüştük ikimizde.

On sekizinci deneme: artık elleri yorulmuştu fakat son deneme olarak denemeyi düşündük. Bu son denemede telefon çekmişti ve kardesimden mesaj gelmişti. Mesajı okumaya vakit olmadan direkt camdan dışarı baktığım kadarıyla etrafı tarif eden bir ses atmıştım. Mesajın gitmesini heyecanla beklerken adım sesleri yaklaşıyordu. Tam mesaj gidince kapı açıldı, içeri girdi. O an indim ve sakince ona baktık.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!??" dediği an bana tokat attı. Ben ağlamaya başladım o da gitti. Şuan sevinebileceğim tek şey mesajın gitmiş olmasıydı.
Telefonun şarjı bitiyordu. Bitmeden önce mesaja geri dönülmüş mü diye bakmam lazımdı merak ediyordum.

Denedik ve tekte baktık. Kardeşim aileme mesajı gösterdiğini ve polisler yardım için harekete geçtiğini söyledi. Fakat onlar gelene kadar yaşar mıydık hiç bilemiyorum.
Adam bize en son gelişinde "Kaçmak istiyorsanız tek tek yukarı çıkın ve kapıdan kaçın." demişti. Biliyorum güvenilir değil yani. Ama denemekten ne zarar gelirdi? Amaaan bunu düşünmek bile kötü. Ama çocuğu tutamamıştım.
O merdivenden çıkmaya başlamıştı bile.
Bir, iki, üç, tak, tak, tak... Merdivenler bitmeye geliyordu. Adamın horultusu vardı fakat her an uyanabilir. Çocuktan ses ve adamdan horultu kesilmişti. Işıklar kapandığı an kendimi bir köşeye çektim. Kalbimin atışını duyabiliyordum. Işıklar açıldı tepeden bir ceset düştü. Bastım bağırığı. Betim benzim atmıştı. Ceset bı an da yok oldu anlayamadım. Sonra adam geldi ve "Sende yukarı gelsene güzelim." dedi. Sessizce ve korkarak kafamı hızlıca sağa sola hayır diyerek sallamıştım. Döndü gitti bende beklemeye koyuldum.

Artık tek çarem bu oyunu oynamaya başlamaktı. Duvarda yazanı yapıp kurtulmak için cabalamam ve oyunu bitirmem lazımdı. "Kurtulmak istiyorsan duvardaki ipi bul ve çek." diyordu. İpi aradım taradım bir şekilde buldum. Çekmekte tedirgin oldum. Ya bir daha o ceset gelirse. Her neyse çok dalmayacağım.
Çektim gitti. Işık yandı fakat bu mavimsi bı ışıktı duvarda bu ışık yanınca bı yazı belirdi. "Evvveeettt! Kapıya gitmeye ne dersin bakalım? "
Hayır demeyi düşünsem de başka çarem yoktu. Kapıya yöneldim. Açtım horultu sesi geliyordu. Yavaşça çıktım. Sonra horultu kesilince kendimi aşağı doğru bodruma geri attım.

Kendimi felaketin içerisinde bulmak berbat bişeydi. Düşünmekten bı hâl oldum. Her horultuya bir adım attım resmen. Kapıyı açmak için kilit şifresi lazımdı 4 haneli. Onu bulmak için etrafı aradım taradım ve "5287" sayısını buldum. Kapıyı açmayı başardım! Tam o sırada sevinçten "evvett!" diye ufacık bağırmış olabilirim.

Bunu duyan horultulu ejderha kalktı ve bana ters ters baktığı an "hass...r lan!" dediğim an kaçmaya başladım. Fakat nafile adam dediğim canavar ayağımdan tutup beni geri atmıştı içeriye bense bağırmaya başladım. "Senin ben gelmisini geçmişini şerefsiz lanet herif derdin ney lan benimle!!" dediğim an fırlattı beni. Ne olduğunu anlayamadım.
Bıktım artık bı kurtuluş yolu olsun.

Olsun değil mi ya ?

ÖLÜLER VE YAŞANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin