Belirgin Işık

198 9 2
                                    

Tanıyordum.

O kadar kendimi boşa savunmuştum. Aklıma gelmesi gereken ilk kişilerden olması gerekiyordu oysaki. Ama bu nasıl olabilirdi ki? Fiziksel olarak imkansız, akıl yönünden ise imkansızın da imkansızıydı! Daha fazla sorgulamamak adına bu konuyu aklımda kestim ve çaktırmamaya özen gösterdim.

Neşeli bir şekilde dedi ki:

-Tanıdık geldi değil mi~? İnkâra gerek yok çünkü suratın öyle söylüyor.

Çaktırmamakta kötüydüm galiba.

=Ama nasıl? Nasıl buradasın, imkanı yok!

-İmkansız diye bir şey yoktur mon amor. Bazı şeyleri bir istersin şıp diye oluverir.

=Hayır...hayır hayır hayır hayır hayır... Bu dünyaya gelmen mümkün değil. Sen gerçek değilsin! Onu taklit eden birisisin sadece!

-Senden başka beni bilen var mı? Akılını kullan Amor! Sadece küçük bir detayı atlıyorsun.

=O zaman söyle bana o detayı!

Kahvaltıyı bir kenara çekti ve üstüme doğru gelmeye başladı. İstemsizce geri tökezlemeye başladım. Ama yatağın başlığı beni kapana kıstı. Yavaş yavaş üstüme gelmeye devam ediyordu. Zaten hareket edemeyen vücudum iyice hareketsiz kaldı. O bana yaklaştıkça kalp atışlarım bir öncekine göre iki üç kat daha hızlı ve sesli atıyordu. Umarım kalp atışlarımı duymuyordur diye içimdem geçirdim. Çünkü bunun onu daha fazla yükselteceğini biliyordum.

Tam o anda kulağıma fısıldadı:

-Oh Amor, neden anlayamıyorsun. Seni seviyorum, seni istiyorum! Benim, hep benim ol istiyorum. Hiç ayrılmayalım istiyorum. Her zerreni her zaman yanımda istiyorum.

=Hayır, ben-

-İstersen çalışma, okula gitme veya- Hiçbir şey yapma! Her türlü sana bakmaya razıyım. O yüzden Mon amor... Benimle ol...

Son sözüyle birlikte kulağıma küçük yumuşak bir öpücük kondurdu.

Sesi çok duygulu gelmişti kulağa. Ama beni etkilemiş miydi? Hayır. Hala buradan kurtulmak istiyordum.

=Beni bırakmayacaksın yani.

-...

-Üzgünüm amor, malesef bunu riske alamam.

Buradan kurtulamayacaktım

...

...

...

Bekle...
Aklıma bir fikir geldi.
Duygularına dokuna bilirdim. Ama hiç kolay olmayacaktı.

...

=Madem öyle diyorsun, o zaman kahvaltıyı bitirmeme yardım eder misin?

Dibimden biraz çekildi ve boğazını temizledi.

-Seve seve.

Oturma pozisyonuna geri geçti ve kenara çektiği kahvaltıyı dikkatlice bacağının üstüne koydu.
.
.
.
Kahvaltı bitince tepsiyi aldı ve bir "Afiyet olsun." ile yataktan kalkıp kapıya doğru ilerledi.
Kapıdan çıkarken bile gözleriyle beni izlemeye devam ediyordu. Cidden böyle birisi miydi? Onu bu şekilde mi hayal etmiştim? Ya da en başından bu kişilikleri ona ben mi vermiştim?
Yalnız başıma iken hatırlamaya çalışmak daha iyi olucaktır.

Yavaş yavaş anılarımı birleştirmeye başladım.

...
...
...

Ders çok sıkıcı geçmişti. Bu sıkıcılığın üstünü kapatmak için teneffüste arkadaşlarımızla her zaman ki kız sohbetimizi yapıyorduk. Yakın arkadaşlarımdan Sevda anında ortaya bir soru attı.

Sevda: Hadi söyleyin ideal tipiniz ne kızlar?

Ben pek bu konuları düşünmezdim, ya da grubun soruları ve havası çok kızımsı olduğu için düşünesim gelmezdi.

Ayça: Basketbol takımındaki Meriç tabi ki de!
Beren: En son izlediğimiz filmleri o güzel adam.

O sırada cevaplama sırası bana gelmişti.

Sevda: Peki ya sen Arya? Var mı hedeflediğin bir tip?

Hedeflediğin tip... Öyle bir hedefim yoktu ki.

=Spesifik bir tipim yok aslında-

Sevda: Ne? Gerçekten mi?

Ayça: İdeallerin yüksektir sanıyordum.

Beren: O zaman bulmama yardımcı oluruz.

=Hayır, hiç gerek yok cidden.

Beren: Peki, sen öyle diyorsan.

...

Hmm ideal tipim, hedeflediğim tip, arzuladığım tip... Galiba ortaya bir şey çıkarabilirim.
.
.
.
Eve vardığım an odama doğru koştum ve çantamı yere attım. Kağıt kalem alıp bir şeyler karalamaya başladım. Resim çizmeyi çok seviyordum. Küçüklüğümden beri yapıp sıkılmadığım şeylerdendi. Bir ışık belirdi aklıma bi anda. Neden kendi tipimi çizmeyi denemiyordum ki?

Herkesin gözüne kestirdiği bir kişi vardı. Ama ben birisini odak almaktansa kendime özel bir tip oluşturmak istiyordum. Nasıl özelliklere sahip olabilirdi?
Sarışın? Meh beni çekmiyor.
Siyah? Bu da çok sıradan kalıyor.
Daha özel olmalıydı.
.
.
.
Tasarlamayı bitirdiğimde. Karşımda göz almanın az kalacağı harika bir karakter duruyordu. Harika kelimesinin sanki kağıda dökülmüş halini direkt kağıda yansıtmıştım. Bunu nasıl yapmıştım hiçbir fikrim yoktu ama çizimde bir üst düzeye geçtiğimden emindim.

Şimdi sıra kıişilik kısmına gelmişti.

-Ugh, niye böyle abuk subuk şeylerle uğraşıyorum ki ben? Neyse en azından eğlenerek vakit öldürüyorum.

Nasıl bir kişilik beni birisine çekerdi diye üstünde durmaya çalıştım aklımda. Açıkçası sıradan şeyler ilgimi çok çekmiyordu. Hem farklı ve enteresan bir karakter seçsem ne kaybederdim. Gerçek değildi zaten. Biraz saçmalamaktan zarar gelmezdi.

Oynadığım hikaye oyunları ve okuduğum kitaplara nazaran karar vermem uzun sürdü ama hepsinin arasından takıntılı aşka karar verdim, normal aşk çok sıkıcıydı. Biraz aksiyon istiyordum. Hayatıma renk katardı.

-Onu temsil edicek bir söz mü bulsam? Yok be boşver...Ya da neyse yapayım.

-Nasıl bir şey desem...Aha, buldum!

-''Onun tutkusu her şeyi ezip geçerken, beni dünyanın en kırılgan kişisiymişim gibi sarmaş dolaş kucaklıyordu. Ama aslında sadece asit yağmurundan beni korumaya çalışan bir şemsiyenin insan bulmuş hali gibiydi.'' Hiç de fena olmadı aslında! Biraz daha böyle cümle çıkarabilir miyim acaba.?

.

.

Bir süre sonra...

.

.
-ve birbirimizi o kadar çok sevicez ki kimse bizi ayıramayacak!'' Evet, bu klişe sözü beğendim. Bu günlük bu kadar boş iş yeter. Yarına yapmam gereken ödevlerim var.

.

.

.

Neden her şeyi yavaş yavaş hatırlamaya başladım ki.

Evet, en başından ona bu kişiliği ben vermiştim.

Ah ergenlik. Başıma ne belalar açtın.






Zorlu Gizem (Yandere X Fem!Okuyucu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin