AVCIYA DOĞRU KOŞMAK

703 72 234
                                    

Bölüm şarkısı; Let me love you

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı; Let me love you.

Vefa Deniz'den.

Ömer, ekmeğinden kaba bir ısırık aldı ve sert bir şekilde kopartıp lokmasını çiğnemeye başladı. Canının sıkkın olduğunu biliyordum, hepimizin canı sıkkındı ama bunu farklı şekillerde yansıtıyorduk. O hıncını tıka basa yiyerek çıkartıyordu, bense kaşığa elimi bile süremiyordum.

Bacaklarımızı üçüncü kattan aşağı sarkıtmış, yerdeki çimento kamyonunu izliyorduk. Diğer günlerde kısa gelen yemek molası bugün bitecek gibi değildi. İnşaat ölüm sessizliğine gömülmüştü. Mecazen değil, bu sahiden de ölüm sessizliğiydi. En lüzumsuz anlarda iğrenç espriler yapan gevşek çocukların bile çıtı çıkmıyordu. Bazıları Erdem'i sevdikleri için yastaydılar, bazıları ise sıra kendilerine gelecek korkusuyla içlerine kapanmışlardı.

"Onu bir çuval gibi sürüyüp götürdüler," dedim sessizce. Erdem benim yatak arkadaşımdı. Bu pislik yuvasından kaçmaya çalıştığı için onu herkesin önünde öldüresiye dövmüşlerdi. Bu yüzden kimse onunla döşeğini paylaşmamıştı. Hepsi ödleğin tekiydi. Ömer'in lokması boğazına takılmış olmalı ki kıpkırmızı oldu. Ona tabldotumdaki suyu uzattım. Şişeyi açıp içerken "Yüzünü gördün mü?" diye sordu. Başımı aşağı yukarı salladım.

"Mordu ama biraz da maviye çalıyordu. Ölü balık yutmuş gibiydi."

Somurtup avucundaki ekmeği geri koydu. "Bugün sabah bizim yatakhaneye Dursun geldi," dediğinde yüzümü buruşturarak ona döndüm. Dursun bu şantiyenin şefiydi. Erdem'in ölümüne sebep olan, hepimizi hayvan gibi çalıştıran adamdı.

"Çalışma yerlerimiz değişmiş. Beni dış boyaya verdiler."

Eğer kaşlarım uzun olsaydı çatılmaktan birbirine değerlerdi. "Ne! Ama bu büyüklerin işi," diye çıkıştım öfkeyle. Sesim fazla yükselmiş olmalı ki az ötemizde oturan gruptan birkaç kişi bizden tarafa baktı. Ömer kolumu çekiştirip "Sessiz ol," dedi.

"Ölmek istemiyorum."

"Dış boya yaparsan da öleceksin aptal! Kaç kişinin aşağı düşüp sakatlandığından haberin var mı? Hem o duvarları boyamaya boyun bile yetmez."

Sesimiz duyulmasın diye fısıldamama rağmen bağırmış gibi hissettim. Ömer de aynısını hissederek hafifçe sıçradı ve "Boyaları taşırım," dedi sessizce. Bu kadar kolay boyun eğmesi beni daha çok öfkelendirirken yumruklarımı sıktım. Etrafa şöyle bir göz gezdirip ona doğru eğildim ve "Orada çalışamazsın," diye soludum tekrar. Umutsuzca bana baktı ve "Ne yapmamı bekliyorsun?" diye sordu.

"Kabul etmezsem döverler."

Gözlerinin buğulandığını fark edince başımı çevirip şantiye alanına baktım.

KELEBEK UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin