(Jordan'ın Gözünden)
Elvin ile birlikte krallığa geri döndüğümüzde, etraftaki vampirlerimin endişeli ve korku içinde olduklarını fark ettim. "Neler oluyor burada?" dedim taht odasına geçip vampirlerimin odada toplanmasını tamamlamalarını bekledikten sonra.
"Efendimiz!" dedi uzun boylu ve Viking zamanında vampir olan ve şu andaki en güçlü askerlerimden biri olan Daren isimli vampir karşıma geçip krallığın yüzüğünü öperken.
"Neler oluyor Daren? Nedir bu gürültü?" dedim sesimi yükselterek.
"Efendimiz... Kardeşiniz Alexander... Kendisi kaybolan insanlar olayının başında bulunuyormuş. Bunu yapmasının nedeninin ırkımızın var olduğunu insanoğluna göstermek istemesiymiş. Bunu da bu gece aldığımız hediye sayesinde öğrendik." Dedi 'hediye' kelimesini mide bulandırıcı bir şey söylüyormuş gibi yüzünü buruşturarak söylemişti.
"Getirin!" dedim gönderilen hediyeyi görmek istediğimi belirterek.
Biri siyah saçlı diğeri sarı saçlı olan iki iri cüsseli vampirin, aralarına aldıkları ve neredeyse on normal güçlü erkeğin taşıyabileceği büyüklükte ve tepesindeki kapak sayesinde içinde ne olduğunu göremediğim bakır renkte ve etrafı eski dil olduğunu tahmin ettiğim bazı kelimelerin yazılı olduğu bir kazan taşıyorlardı. Çift kapılardan geçip, bana doğru ilerlemeye başladıklarında, kan kokusu bütün odaya yayılmaya başlamıştı.
Gözümü kazandan almayı başarıp etrafımdaki vampirlerime baktım ve hepsinin de dişlerinin dışarıda olduğunu gördüm. Anlaşılan kan kokusunu bir tek ben almıyormuşum. Hepsinin yüzündeki ifade neredeyse birbirinin aynıydı; açlık, korku, endişe ve... Çaresizlik! Nedense içimdeki sesim bu kazanın içinde hiç de hoş olmayacak bir şeyler olduğunu söylüyordu.
Şu anda salonda uğursuz bir sessizlik hâkimdi ve ben halkımı korumakla ve onların korkularını engellemekle yükümlüydüm. İçimdeki ses onları neyden ve nasıl korumam gerektiğini bu kazanın içine bakınca öğreneceğimi söylüyordu ve bunun içinde bu kapağı açmak zorundaydım.
Karşımda duran ve neredeyse üç yüz yıldır krallığa hizmet eden iki vampire baktım. İkisi de kardeşti ve ölmeden önce dövüş kulüplerinde çalışıyorlardı. Bu kadar zamandır onları hiçbir şeyden korkmayan, duygusuz birer makine olarak görürdüm. Ama şu anda karşımda tıpkı bir insan gibi korkudan titriyorlardı.
"Açın şu kapağı!" dedim gür ve sert bir ses tonunda.
Adı Hakan olan sarışın vampir -evet, ikisi de Türk ve oldukça da sadıktırlar- titreyen elleriyle kapağı tutup kaldırırken neredeyse bütün vampirler nefeslerini tutmuş, olacakları görmek için gözlerini bizden ayırmıyorlardı.
Kapak açıldığında, karşımızdaki korkunç manzara karşısında bazı vampirlerimin eskiden kullandıkları savaş çığlıklarını attığını duydum. Ama onlarla ilgilenemeyecek kadar şoktaydım.
Kazanın içinde, vücudundan ayrılmış bir erkek kafası duruyordu ve gözleri de açık şekilde bana bakıyordu. Evet, adam ölmüş ama bakışları bile canlıymış da benden yardım istiyormuş gibi görünüyordu.
Bu adamın bize gönderilme nedeni insan olması değil, bizim gibi biri olmasından kaynaklanıyor. Bunun anlamı; kardeşim klanıyla birlikte bize savaş ilan ediyor. Bunun sonucunda da klan ile birlikte yenilen Kral öldürülerek yok edilir. Yani ben kaybedersem o öldürecek o kaybederse de ben öldüreceğim!
Bunu yapanın her ne kadar Alexander olmadığını düşünmek istesem de gönderilen mesaj ve ölen vampir her şeyi apaçık ortaya koyuyordu.
"Kralım, bu bir savaş demektir!" dedi arkalardan dişi bir vampir. Sesindeki korku o kadar belliydi ki, neredeyse kendini bırakıp öfkeye kapılacak ve alex'i öldürmek için saldırıya geçecekmiş gibiydi.
"Evet, bunun farkındayım sevgili halkım." Dedim ve karar verebilmek için tahtıma doğru ilerleyip oturdum.
Alexander gibi soylu bir vampirin neden böyle bir şey yapmaya kalkıştığını anlamaya çalışıyordum. Nedeni çok basitti aslında; ikimizde aynı kadına âşık olduk ama kız beni baştan beri seçtiği için Alex'in gururuna dokundu ve intikam için de beni savaşa davet etti. Bunun içinde insanların ölmesini umursamamayı da tercih etti.
Anlaşılan kardeşim bunu anlamak istemediği için en iyi askerlerimden birinin kafasını kesip bana göndermenin akıllıca bir şey olacağını düşündü... Ama oldukça da yanıldı!
"Sevgili halkım!" dedim tahttan kalkıp ortaya doğru ilerlerken. "Kardeşim Alexander'ın açtığı bu savaşı kazanmak için her şeyi yapacağıma ve öldürülen savaşçımızın intikamını alacağıma dair sizlere ant içiyorum!" dedim kılıcımı kaldırıp savaş çığlığı atarak. "Bu savaşı sen istedin Alexander ve istediğini vermek de bana düşer!" dedim büyü yoluyla son sözlerimi ona uzaklaştırırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)
Vampirkocasını ve kızını kazada kaybettikten sonra hayatı altüst olan Zeynep Carter, iki yakın dostu olan Sinem ve Özlem ile birlikte Kartal'da yaşamaya çalışmaktadır. Özlem ile birlikte Kartal'ın merkezinde Gotik giyim üzerine mağaza işletmekte olan Zeyn...