wicked game - chris isaakAşık olmak istemiyorum.
Yüreğim seni her gördüğünde etrafı turuncu kızıl alevlerle kaplıymış veya olduğu yerden ona saldıran vahşi bir hayvan varmış gibi baskı yapmasın istiyorum göğüs kafesime. Veya görmesin bir daha seni sonsuza dek, böylece kesebilir sesini; ardından yalnızca yapması gerektiği gibi kan pompalar bu aciz bedenime. Böylece kalkışmamış olur boyundan büyük işlere, yelken açmamış olur alabora olacağı kesinleşmiş denizlere.
Aşık olmak istemiyorum.
Senin gibi biriyle tanışmış olmayı hayal edemezdim ömrüm boyunca. Yaşadığım bu ev, bu şehir, bu ülke, bu dünya... Bu yüzden hepsi çok küçük geliyor gözüme artık. Karıncalanmış gibi beynim, zira ne yaparsam yapayım, senin Tanrı tarafından bana gönderilmiş bir ceza olman dışında bir şey düşünemiyorum... Güç gelmiyor korkularımın gerçekleşiyor olması. Güç gelmiyor kalbimin ölümü şu vakit tatması. Güç gelmiyor demek isterdim senin gibi birine aşık olması ancak hayır.
Hayır, aşık olmak istemiyorum.
Niçin geldim bu dünyaya ben? Hiçbir işe yaramazken, benliğime verdiğin zararları görüp suspus olurken, seni sevmekten kaçmaya çalışıp tekrar sana düşmeye devam ederken... Düşünüyorum; ne için geldim bu dünyaya ben?
Hayır, aşık olmak istemiyorum.
Senin gibi birini kaybettiğimi düşünmek bile bütün hücrelerimin bulunduğu vücuttan nefret etmesini sağlarken kim söyleyebilir bu yaptığımın bencillik olduğunu? Sen mi? Hakkın vardır belki böyle söylemeye ancak sanmıyorum, sen beni kırmayı beceremediğini iddia eden tek kişisin zira. Bunu dile getirerek bile beni kırmayı başarabilen, tek kişisin zira.
Ve hayır, aşık olmak istemiyorum.
Senin dilinden dökülen adım bile yok olmamı, duyduğum o sesinle beraber yankılanıp dalgalar, denizler boyu çağlanmamı istememe sebep olurken sen; benim her daim yaptığım gibi mübalağaya oldukça bağımlı olduğumu söyleyeceksin. Pek konuşmazsın fakat bazen öyle bir konuşursun ki, dayanamaz yazar kalemim o saman sarısı kağıtlara, hem de dünyada yapılmış tüm mübalağalara taş çıkartacak uçarılıkla.
Hayır.
Dönme dolabın üst noktasına ulaşmış gibiyim şimdi, sanki söndürmüş biri bütün elektrikleri. Hissediyorum o yükseklikte, rüzgarın bir bir sarmaladığını iliklerimi. Adını seslenirken tüm gücümle, zarar görebileceğimden korkarak derhal kapıyorum her bir kapımı. Kilitliyorum. Sonra sen beliriyorsun karşımda, ironi gibi tüm anahtarları senin ellerinde. Onları kırıp da açabilirsin, çevirip de... Bunu bilmek bile kavuruyor ruhumu, bir zamanlar hürriyetine fazlaca düşkündü çünkü.
Hayır, aşık olmak istemiyorum sana.
•
"Sinirin geçti mi," diyorsun odama aniden daldığın anda.
Ben bunları karalarken içeri girmiş olmana haykırarak gülesim geliyor ancak her şeyde olduğu gibi fark etmiyorsun bunu da. Üzerinde azıcık düşününce nabzımı ölçemediğim şeyi yapıyorsun sonra, siyah saçlarını elinle geriye doğru tarıyorsun. İşte şimdi de tam arkamda dikiliyorsun. Alelacele önüme dönüyorum zira kalbim ve beynim sen konulu münazarada körü körüne inandıkları karşıt kanıları, bulundukları bedenden geçercesine savunmak üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nobody loves no one - chanchang ✓
Fanfiction"sana aşık olmak istemiyorum..." tw!! kendine zarar verme durumu içerir [angst]