Ya Rüya Ya Gerçek

186 10 5
                                    

Hala nasıl oldu da gerçek oldu bilmiyordum. Daha fazla sorgulamayacaktım çünkü gerçeklik algım kafamdan taşıp gidicekti.

Evet belki zamanında çok fazla aşk oyunu oynamış ve hayal gücümü gereksiz geliştirip romantikleştirmiş olabilirdim ama bu bunlara katlanabileceğim anlamına gelmiyordu.

En azından kaçmak için bir fırsatım vardı fakat onu da nasıl kullanıcaktım fikrim yoktu. Üstüne biraz daha kafa yormalıydım.
Duygularına nasıl dokunabilirdim? Onu nasıl kendi lehinden alıkoyabilirdim?

Belki araya eş oyununu sıkıştırabilirdim. Ama eş muhabbetine de hiç bulaşmak istemiyordum. O yüzden bunu şimdilik bi kenara atıcaktım.

Bir süre bekledim. Gelip gelmediğini veya ne yapıp yapmadığını anlayamadığım için ne olur ne olmaz diye tetikte "onu" bekliyordum. Adını yeniden öğrensem de, yani hatırlasamda, ona adıyla hitap etmek istemiyordum. Bu zalim odadan kurtuluncaya dek biraz rol yapmam yeterliydi. Abartıcak bir şey yok. Sadece birçok kez ona leş adıyla seslenmem gerekecekti. Ugh, neden ona böyle bir isim verdim ki. Neyse, şuan tek işim boş boş oturup planı uygulayacak fırsatı kollamaktı.

 Az çok gerilmeye başladım galiba. 

Kapıdan bir gıcırdama sesi geldi. Kim olduğu hakkında şüphem bile yok. Tabii ki de o.

Yavaşça içeri girdi ve kapıyı da ardından kapattı. Sakin bir şekilde göze çarpan postürüyle yandaki kanepeye oturdu ve gözlerini bana dikti. Gözleri aynı bir karadelik gibiydi. Siyah ve kara, sadece renk yoksunluğundan ibaretti. Bakışları insanı büyüleyecek kadar çarpıcıydı ama bende buna kanmayacak kadar inatçıydım. Nasıl olsa ona bu kişiliği ve özellikleri veren bendim. Daha doğrusu *eski ben* vermişti bu özellikleri ona. Şuan olsa bunlarla hiç uğraşmazdım.

Bana bakmaya devam edince bende karşılık olarak ona bakmaya başladım ama bu bakışma çok uzun sürmedi çünkü rahatsız etme derecesi sınırımı aştı. Hiçbir şey yapmadığını doğruladıktan sonra kollayacak bir fırsat aramaya odakladım kendimi.

...

Cidden de hiçbir şey olmuyordu, oysaki sözde şirin kahvaltı sırasında gayet cıvıl cıvıldı. Niye şimdi gelip buz kesilmiş gibi oturuyordu? Bari sohbet falan açmaya çalışsaydı. 

Madem bir şey demiyecek, o zaman ben biraz ses yapayım.

=Affedersin ama, bütün gün durup bana öylece bakıcak mısın?

-Evet, sana baktıkça kendimi daha iyi hissediyorum. 

-Niye, bir sıkıntı mı var? 

=Uhh, şey...

(Salağı oyna Arya, salağı oyna!)

=Hayır bir sıkıntı yok, ben sadece... sen öyle bakınca... biraz utandım da.

...

-Utanıyorsun demek, heh.

(Yaptığı ne kadar ürpertici olsada utançtan geberip gidicem şimdi.) 

Suratıma doğru hafifçe yaklaştı ve aramızda rahat nefes alınabilecek bir mesafe bıraktı. Önceki gibi kulağıma fısıldamaya kalkışırsa hiç hoş şeyler olmaz.

-Göster o zaman. O utanmış yüzünü.

=He?

(Yine ne manyak manyak konuşuyor bu?)

-Utanmış halini göster bana~

Suratı eğlence arıyormuş gibi bir ifade halindeydi, dünyada böyle bir ifade var ise tabii. Şuan önceki an ile tek farkı daha yakın olmasıydı. Sanki bu onun ilk yakınlaşma anıymış gibi zırvalıyorum bende. Onu yumuşatmalıyım. İstediği şeyi verirsem benimle uzlaşmaya başlar değil mi?

Bağlı ellerimle yüzümü kapatmaya çalışıp utanmış numarası yapmaya çalıştım.

=Biraz uzaklaşır mısın..?

...

...

...

-Numara yapmayı kes mon amor. 

=...Ne?

-Ne düşündüğünü biliyorum, ne planladığını, aklından ne geçirdiğini. Boşuna heveslendirmek istemiyorum seni ama üzmek de istemiyorum. Ne desem bilemedim şimdi.

=Ne düşündüğümü mü? Aklımı mı okuyorsun sen? Okuyabiliyor musun ki?

İçimde büyük bir ürperti oluştu. Ona böyle bir özellik vermemiştim. Lütfen soruma hoş bir cevap versin tanrım nolur!

-Hm? Tabii ki de hayır. Öyle bir yeteneğim yok.

Sesli bir iç çektim. Şükürler olsun. Bu tepkime Louis kıkırdadı.

-Ama olsun isterdim. Her düşündüğün şeyi görmek duymak isterdim. Umarım o gün de gelecek...

Alnıma bir kelebek öpücüğü kondurup yanıma oturdu. Kollarını belimin etrafına doladı ve hafifçe sarıldı. Kendini üstüme bıraktı. Ağırlığından dolayı onu taşıyamadım ve yatağa doğru yavaşça düştüm. Gerçekten de çok ağır. 

-Biraz böyle kalalım lütfen...

...

Bugün daha ne kadar rahatsız olabilirdim acaba merak etmiyor değilim.

İşler hiç kolay olmayacak.

Beni umutlarımdan pes ettirmeye çalıştığı apaçık belli. Ama bana işlemez. Hedefimden dönmeyeceğim. Buradan çıkacağım ve bunların hepsine bir son vericem.

Ya onu tekrardan tasarlamaya çalışsam? İşe yarar mıydı? Ama onu nasıl yapıcaktım? Her şey çok karmaşık. Yinede onu yumuşatmaya çalışmak en iyi çözüm olucaktır.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kendime tatilde oturur yazarım mis gibi demiştim ama aklıma bile gelmedi :,)

İnsanın kafa rahat olunca unutuyo galiba. Aklıma fikir de gelmiyo napcam ula

BİLGİSAYARDA EMOJİ YOK AGLIYOM HİÇ SAMİMİ OLMUYO EMOJİSİZ

ÖHÖÖHÖHÖÖ NEYSE BEBETOLARIM OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİMM YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN MERAK EDİYORUM FİKİRLERİNİZİ TEPKİLERİNİZİ *kötü bile olsa okeyim yani* MUAH ÖPTÜM<33

Zorlu Gizem (Yandere X Fem!Okuyucu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin