26 Ekim 2018 Salı
Bugün salı günlük ve Hoseok ağzıma sıçtı. Neden mi? Her şeyden neden en son benim haberim oluyor diye.
Sabah okula gidip çocuklarla konuştum. Chan ve diğerleri de benimle beraber çıktı evden, pazartesi de onda kaldım. Grubumuza artık Jeongin ve Seungmin de dahil olmuştu ki kimse de onları küçük falan diye yadırgamamıştı. Hatta Jeongin hemen Hoseok'la yakınlaşmıştı bile.
Onlar da ailelerinden bir gün daah izin alarak pazartesi Chan'da kaldı ve derince konuştuk. Onlara olduğu gibi olayı ve gördüklerimi anlattım. Chan sinirliydi, Jeongin bas tekmeyi demişti ve Seungmin de biraz akıllı olmamızı, düşünerek karar vermemi söylemişti. En mantıklı konuşan Seungmin'di.
Bu olay hakkında kafa yorduk ve bir şeyler düşündük işte.
Okula geldiğimde fakülte girişinde Bambam ve Yugyeom vardı. Beni görünce ortalarına alıp Chan ve çocuklara görüşürüz demişler, beraber dersliğe yönelmiştik. Sakin köşeye oturup onlara yaşanan her şeyi anlattım.
Sarhoş Yugyeom o günü adam akıllı hatırlamadığından şaşkınca beni dinlemişti. Bambam hem o kadar içmemiş hem de içeri gidip gelen Chan ona ayak üstü birkaç şeyden söz ettiği için beni sakince dinlemişti.
Sonra taraflar belli oldu ki Yugyeom tıpkı Jeongin gibi bas tekmeyi diye hiddetlenirken Bambam aynı Seungmin'in dediği gibi oturup bunu yalnızken ve aklımız yerindeyken konuşmamızı söylüyordu.
Aklım ve kalbim bambaşka yerlerdeydi ama haklıydılar. Salak saçma vereceğim bir karara karşı hazırlıklı olmalıydım. Bilirsin günlük abartmak bana serbest.
Günlerdir konuşmadığımı Hoseok mesaj atınca ders bitimini bekledim onunla buluşmak için. Öğle yemeği bile yememiştim onunla karşılaşmamak için. Sadece biraz yalnız kalmak istiyordum. Hepsi buydu.
Zaten gün boyu çocuklar yanımdaydı ki yüzünü de hiçbir şekilde görmemiştim. Sadece Felix gelmiş ve benimle konuşması gerektiğini, yarın yalnız bir şekilde çıkışta onu beklememi söylemişti. Günlük öyle sert gelmişti ki, zaten pazar günü olan halini gördükten sonra ağır kişiliğinin farkına varmıştım.
Diyecek bir şey yok kabul ettim. Çarşamba günü çıkışta Felix'teydim. İtirazım da yoktu zaten.
Bugün çıkışta da Hoseok'la buluştum. Birkaç gündür hiç yazmadığım için azar yemiş ve büyüklerimi arayıp sormamı söylemişti. Haklıydı günlük, küçük şeyler yüzünden büyük şeyleri aksatamazdım ama anlattığımda anlayacağını düşündüm.
Onunla konuşmak için düzgün bir yere geçmek istediğimi söyleyince beraber okul yakınındaki bir kafeye oturduk. Ama oturduğumuz andan itibaren beni bir gerginlik bastı ki anlatamam.
Bilirsin günlük Hoseok benim babam gibi diyebilirdim. Onunla konuşmak bu yüzden beni germişti ama bunun gereksiz olduğunun da farkındaydım. Bu yüzden olduğunca sakin bir şekilde anlattım.
Ona konuşmalarımızdan söz ettim. Sürekli Jimin ile böylesine bir samimiyet ve yakınlık kurmasının beni ne kadar rahatsız ettiğini, gittiğimiz gösteriyi, kutlama partisini, Avusturalya maceramızın detaylarını ve geçen gece Jimin ile olan yakınlıklarından dolayı kaynaklanan gerginliği de anlattım.
Beni anlayışla dinledi ve yaklaşık bir saat gerek ağlayarak gerek sinirlenerek ona bunları anlattım. Sakince kahvesini içerek bitirmemi bekledikten sonra o konuştu günlük.
Benim bir saatime karşılık iki saat ben de onu dinlemiştim herhalde. Bana hayatın benim olduğunu ve kararlarımda özgür olduğumu ama ne olursa olsun bu kararlarımın bir şekilde sonuçları olacağını söylemişti. Haklıydı ve baş sallamakla yetindim.
Sonra o da bana düşünmemi ve beraber dışarıda buluşup bu olaya açıklık getirmesinin gerektiğini söyledi. Taehyung onun dediğine göre bana bir açıklama borçluydu ve daha toy olan ben bunu düşünememiştim.
Ama bugün öğrendim günlük. Nasıl insanlar hakkında sadece dışarıdan bakarak hüküm veremiyorsak olayların perde arkasını bilmeden de hüküm vermememiz gerek. Hayat bizim olsa da her şeye tam anlamıyla hakim değiliz.
Hoseok'la konuştuktan sonra biraz daha rahattım. Güzelce ağlamıştım ve o da bana Jimin ile Yoongi'nin gerçekten yakın olduğunu, istersem benim için Yoongi ile Jimin hakkında konuşabileceğini söylemişti.
Kemiklerimiz kenetlenene kadar sıkıca sarıldım ona. Ben her zaman ilk adımı atmazdım ama bu kez yaptım günlük. Kendi isteğimle birine sarıldım. Utanmıştım ve belki de utanmam gereken son kişiydi kendisi ama oluyordu işte.
Sonra beni evime kadar bırakmıştı. Otobüste beraber oturmuş ve onun okulu hakkında konuşmuştuk. Atımda hala tık yoktu günlük ama inanıyordum, ona da ölmeden önce birini ayarlayabilirim.
Eve geçince Yugyeom ve diğerleriyle biraz konuştum. Onlara Hoseok'la olan konuşmamı özet geçip bana söylediği şeyleri anlattım. Hepsi ona hak verirken Jeongin ve Yugyeom hala tekmeyi bas diyordu. Chan aklının almadığını ve böyle bir durumun nasıl açıklanabileceğini savunuyordu. Felix herkesin sakin olup işi bize bırakmaları gerektiğini söylemişti.
Galiba en küçüklerimizden olsa da en zekilerimizden biri oydu. Hyunjin de istersem aynı bölümden olduğu için Jimin'i bulmasının kolay olduğunu ve onunla konuşabileceğini söylemişti ama Felix konuşma işini kendisine bırakmasını isteyerek onu susturmuştu. Tuhaftı günlük ama umursamadım.
Zaten sonra odama geçip tuvallerimle baş başa kaldım. İçim içimi yiyordu ve güzel şeyler çizmek isteyen benim o saatler boyunca çizebildiğim tek bir şey vardı.
Kendimi dinledim günlük. Bahçelerim yanıyordu sanki ve ben kıskançlık alevlerinin çiçeklerimi yakmasına izin veriyordum. Kahverengi bir arka plan kullandım. Kirli beyaz renklerinde bir masam vardı. Üzerinde bir vazoda duran tek bir gül vardı. Ve ben o gülü yakmıştım. Pembe bir gülüm kırmızı alevlerde yanıyordu, dökülüyordu.
Elimden gelen buydu günlük. Aklımda hiç yoktu aslında ve ödev yapacaktım ama bu oldu işte. Güzel de oldu, resim yapmayı severim biliyorsun günlük.
Kurumaya bıraktığım tuvalden sonra boya olan ellerime ve yüzüme baktım. Komik görünüyordum ve gerçekten sağlam bir banyoya ihtiyacım vardı. Banyodan sonra telefonumu alıp gruplara baktım.
Felix yazmıştı özelden ve inatla yalnız gelemi söylüyordu. Grupta da sadece Yugyeom kasımda doğum günü olduğu için ona ne yapacağımızı soruyordu. Evet kendi doğum günümü söyleyip bizden parti bekliyordu.
Jeongin de başımıza burç yorumcusu kesilmiş herkese burcunu soruyordu. Başak çoğunluğu olunca Yugyeom hepinizin ailesi anlaşmalı mı yaptı demişti. Jeongin bir yandan boğa burcu olan Bambam ve akrep olan Yugyeom'un ilişkilerini yorumlayıp olur sizden olur diyordu.
Merakına ben de sorunca başak olan ben ve oğlak olan Taehyung hakkında yorum yapıyordu. Mantık odaklısınız hep beyninize çalışıyorsunuz deyince Namjoon hyung onu yalanlamıştı ama grupta Seokjin hyung onu susturmuştu. Bambam yine random atarken Tayca'ya kaymış ve ilk kez gören Namjoon hyung anlamadığı için küfrettiğini sanmıştı.
Günü de böyle böyle bitirdik derken en sonunda bir bildirim geldi. Taehyung yazmıştı.
'Jungkook biliyorum aramızda bir anlaşmazlık oldu, yanlış anladın beni. Sana gerçekten durumu açıklamaya çalıştım ama sen beni dinlemeyip gitmek isteyince ben de o an biraz panik olup sert çıkıştım sana. Bu yüzden ayrı olarak özür dilemek istiyorum. Felix'le konuştum ve Hyunjin de Jimin'le konuştu. Seninle yüz yüze görüşüp her şeyi açıklamam gerektiğini, haklı olarak benden bir açıklama beklediğini söylediler bana da. Bu yüzden müsait olduğun bir zaman, konuşmak istediğin bir zaman yaz bana. Ben her zaman müsaitim. Ne zaman olursa konuşalım. İyi geceler.'
Böyle yazmış bana günlük. Bilmiyorum ve şu an da düşünmek istemiyorum. Bu yüzden uyuyacağım.
İyi geceler sana günlük. Umarım uyuyabilirim. Ve aramız düzelir. Umarım aşarız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ DEAR DIARY ~
Fanfiction"Sevgili Sikik Taehyung, Günlerden pazar ve ben pazarlardan nefret ederim. Ama şimdi düşününce, sanırım artık pazarı seviyorum."