Jungkook, telaşla Areum'un odasından çıktığı sırada genç kız ile karşılaşmıştı. Dizleri üstüne çömelerek sıkıca Areum'a sarılırken konuştu. "Seni odanda göremeyince çok korktum. Neredeydin?" geri çekilerek merakla kıza bakmaya başladı. "Seni görmek için dinlenme odasına gittim. Jimin, senin hastalarla ilgilendiğini söylediğinde beni dışarı çıkartması için rica da bulundum. O'nunla birlikte dışarıdaydık."
Jungkook, yerinden kalkıp kızın arkasına geçerek tekerlekli sandalyeyi sürmeye başladı. Odaya girip camın hemen önünde duran uzun gri koltuğa oturup Areum'u önüne çekerek ellerini kol yaslama kısmına sabitledi. "Bir şeye mi ihtayacın vardı, neden acele ettin? Beni bekleseydin beraber çıkardık." Areum, başını olumsuca iki yana sallayıp cevap verdi.
"Hayır, sadece odada bunaldım ve hava almak istedim. Bu arada bunu sana aldım." kucağında duran orta uzunluktaki paketi Jungkook'a uzattı. Jungkook, kaşlarını havalandırarak ilk önce kendisine uzatılan pakete ardından sevgilisine bakmıştı. "Nedir bu?" Areum, omuz silkerek kaşlarıyla paketi işaret etti. "Aç ve gör." Jungkook, gülümseyerek bir kez başını sallamış ve paketi açmıştı.
Kahverengi kağıdı yırtar yırtmaz bakışlarını oyuncak bir bebek karşılaşıladı. Başını kaldırıp şaşkınca karşısındaki bedene baktı. "Çilek kız." Areum, dudaklarını birbirine bastırarak yavaşça başını salladı. "Buna baktıkça beni hatırla. Bundan sonra hep yanında olacağım." Jungkook, kucağındaki paketi koltuğa bırakarak sıkıca kıza sarılmıştı. "Teşekkür ederim. Bu hayatımda aldığım en özel ve anlamlı hediye."
Areum, gülümseyerek geri çekilen sevgilisine baktı. Bir süre sonra gülüşü yavaşça solmuş ve başını eğmişti. "Bir yerin mi ağırıyor, Areum. Ne oldu?" Areum, ağlamamak adına alt dudağını ısırarak başını olumsuzca iki yana salladı. Bir kaç saniye sonra başını kaldırıp Jungkook'a bakmıştı. "Seninle konuşmak-gülüşmek istiyorum." Jungkook, kızın ne söylemek istediğini anlasada o'nu üzmemek için gülümsedi.
"Konuşup-gülüşüyoruz zaten." Areum, dolan gözlerini umursamadan işaret diliyle konuşmaya devam etti. "O'ndan bahsetmediğimi biliyorsun." kendini tutamamış ve ağlamaya başlamıştı. Jungkook, elini kızın saçlarına yerleştirerek yavaşça okşamaya başladı. "Bu konuşup-gülüşmemize, en önemlisi mutlu olmamıza engel değil. Sesli bir şekilde konuşamasan bile anlaşıyoruz, bu büyük bir meziyet."
Geri çekilerek koltuğa oturmuş ve kızın yüzünü elleri arasına alarak sözlerine devam etmişti. "Eminim ki bu engel seni fazlasıyla zorluyor ve üzüyor, seni anlamam imkansız biliyorum ama ne olursa olsun üzülmeni istemiyorum." Jungkook, kızın yanaklarından akan yaşları silerek gülümsemeye çalıştı. "Zorlandığın ve üzüldüğün her an yanında olup seni mutlu edeceğim. Söz veriyorum."
Areum, sol yanağında duran eli elleri arasına alarak baş parmağıyla okşadı. Sen olmasaydın muhtemelen mutsuz bir şekilde yaşlanıp ölecektim. Eğer bu engelim seninle karşılaşmamın bedeliydiyse, seve seve öderim. "Teşekkür ederim." Jungkook, alt dudağını ısırarak gülümsedi. "Asıl ben teşekkür ederim." Areum, kaşlarını havalandırarak şaşkınca Jungkook'a baktı.
"Neden teşekkür ediyorsun?" Jungkook, elini kızın elleri üzerine koyarak hafifçe sıktı. "Varlığın için."
.
.
.
.Öptüm seni şap şup muahh (:♡