5- Biyolojik Kanıt

140 52 182
                                    

Elimde bana ait olan kan örneğini mikroskoba dikkatli bir şekilde yerleştirip ayarlardan yakınlaştırarak küçük delikten bakmaya başladım. Kan örneği olduğundan koyu bir renge sahipti. Yine de uzun süren bir inceleme sonucunda hiçbir şeye denk gelmedim. Sanki görünüş olarak sorunlu bir kan gibi olsa da sağlıklı kan hücrelerine sahipti. Hiçbir hastalık belirtisi yoktu. Bu beni korkutuyordu çünkü proje için başlattığım deneyin sonuçlarında şekil değiştirebilen bir yapıda olduğu söylenmişti. Gözlerimi mikroskoptan çekip düşünmeye devam ettim.

Eğer bu doğruysa beni ayakta tutan virüsün kendi amacı da doğrultusu da yanlıştı. İçimde başıboş hücrelerin dolaştığına inanamıyorum. Şuan hayattaysam bu nasıl olmuştu? Deneyde kullanılan -güya- panzehrin insan bedenine etkisi yok muydu? Aslında bunu garipsememem gerek. Panzehrin kontrolünü ben yapacaktım ki şansa bak! Yaşayarak ve görerek çöp gibi buluş olduğunu söyleyebilirim. Yine de benim kan hücrelerim ve projede çekilen görüntüler bir değildi. Her ortama uyum sağlayabiliyorsa benim bedenime de uyum sağlayabileceği anlamına geliyordu. Taklitten uyum sağlama onlara göre bir işti. 

Yine de bu zordu benim için. gerçekten mi uyum sağlıyorlardı yoksa beni mi kandırıyorlar bunu ayırt edemem. Belirli özellikleri yerine getiremeyeceği virüsün bunu yapmış gibi gösterip ortadan sıvışmasını sağlayabilir. Tabi üstüne de vücudumun dengesini bozabilirdi. Yine de şuan kendimi kötü hissetmiyorum. Gece gündüz ortalığı toplayıp yorgun ve bitkin olmam dışında bir rahatsızlığım yoktu. Hatta şimdi fark ettim hiç açlık belirtisi bile göstermedim. Belki stresten yemek yemeyi unutmuş olabilirim. Bunu bilemeyiz ama yine de ihtimaller arasına girebilir.

Daha fazla gözlerimi yormak istemediğim için mikroskoptan uzaklaşıp rahatlamak adına laboratuvardan çıkıp mutfağa doğru yol aldım. Kafam derin düşünceler yüzünden allak bullak olmuştu. Koridordan geçip mutfağa girdiğim gibi durdum. Anlık ne yemem gerek diye düşünürken buzdolabına yönelip siyah renkli buzdolabının beyaz kulpunu tutup çektim. Çok fazla bir şey yoktu şahsen. Ama bu yemek yapabileceğim anlamına gelmiyordu. Buzdolabının boş olması sinirimi bozarken sakince kapağını kapattım. 

Arka cebimdeki telefonu çıkarıp bar sandalyesine oturduğum gibi internetten yemek siparişi verdim. İki kişilik olmasına dikkat ettim belki kardeşim de benim gibi açtır ve stresten unutmuş olabilir. Şahsen ben bu durumdaysam kardeşim benden fena bir durumda olması muhtemeldi. 

Dış kapının açılma sesini duyduğumda kardeşimin geldiğini anladım. Nede olsa yerimi bulacağı için ses vermedim ve bar sandalyesinden kalkıp cam duvara yaklaştım. Dışarının ağaçlık manzarasına ve komşulardan uzak bir mekanda olmasının fırsatını bilerek almıştım burayı.. iyi ki almışım. Ayak seslerinin buraya geldiğini duyduğumda arkama bakmadım. Şahsen kılımı bile kıpırdatmaya üşeniyordum konu kardeşim olduğunda. Ne var ki seviyordum kardeşimi. Nasıl olduğunu bilmediğim bir samimiyetle. 

"Demek buradaydın." dediğinde umursamadan arkama dönüp ne halde olduğuna baktım. 

Üstünde eski bir dizinin izi çıkmış eşofman ve siyah rengi çıkmış tişört giymiş olduğunu fark ettiğimde kaşlarım şaşkınlıktan havaya kalkmıştı. Elindeki malzeme dolu poşeti masaya koyup yanıma geldi. Yüzünde birikmiş terleri elinin tersiyle silerken ter kokusu burnuma kadar ulaştı.  Çok yorulmuş görünüyordu. Esmer teninde terden parlayan kol kaslarının zorlandığı belliydi.

"Senin bu halin ne? Neren üstünü değiştirdin?" dediğimde elini alnından çekip baygın bakışları bana değdi. Sonra boş verip James de benim gibi cam duvara bakarak soruma karşılık verdi.

"Eve uğramam gerekti. Nede olsa cesedin vücudunu testereyse sen doğrayamazsın bunu ben yapmalıyım." dediğinde şaşkınlıkla James'e baktım. Başını nefeslenmek adına aldırırken yandan bana bakıyordu. Uzamış saçları gözlerinin önünü işgal ederken sert çene hattı gün yüzüne çıkmıştı.

Horrific ↢TaeKook↣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin