Bölüm 16: Ruhların Dansı

26 11 23
                                    

Sarsıntının etkisiyle gözlerimi açtım. Rüzgar'ın ıslak saçları, hafif kızarmış yüzü tam karşımda duruyordu. Beni kucağına almıştı ve belli ki eve götürüyordu. Uyandığımı belli etmek için kapı tıklatır gibi tişörtüne vurdum. Bana baktı ve gülümsedi.

"Günaydın, çok ağırsın."

"Günaydın, yürüyebilirim." İnmeye çalıştım ama izin vermedi.

"Neredeyse geldik."

Biraz daha kendime gelince bir onun ıslak tişörtüne bir de kendi kuru kıyafetlerime baktım.

"Gece yağmur mu yağdı?"

"Biraz."

"Ben neden ıslanmadım?"

"İşte geldik!"

Saatlerdir beni taşıyor olmasına mı üzüleyim yoksa ölü gibi uyuduğuma mı? Siz karar verin.

Herkes oldukça endişelenmişti. Özellikle Çınar nasıl olup da kaybolduğumu sordu ve bütün gece uyuyamadığını söyleyip bana temiz bir fırça çekti. Sonra da nasıl birinci olduğunu ballandıra ballandıra anlattı.

Bu olayların gecesinde yine dönüp dolaşıp yatağıma gelmiştim. Dün gece nasıl da yaprakların üzerinde -ve Rüzgar'ın ceketinin üzerinde- uyuduğumu düşününce bütün bu olanlar bir rüya gibi geliyordu. Aklıma takılan şey ise Rüzgar'ın beni yağmurdan nasıl koruduğuydu.

"Yine sarılmış olamaz değil mi?" Kafamdaki düşünceler beni rahatsız etmeye başladığında her zaman yaptığım şeyi yapıp müzik dinlemeye karar verdim. Rastgele çal tuşuna bastım. Kupa Kızı Ve Sinek Valesi çalmaya başladı...

Telefonumu alıp bloğa girdim.

Romeo'dan 7 mesaj vardı.

Romeo_07: Pixie?

Romeo_07: Seni gücendirmek istememiştim.

Romeo_07: Anladım, bu sefer gerçekten anladım.

Romeo_07: Yaptığım eşekliği ve senin ne kadar ciddi olduğunu.

Romeo_07: Süslü cümleler kurmayacağım. Biliyorum, sevmiyorsun.

Romeo_07: Özür dilerim.

Romeo_07: Lütfen artık gel, seninle konuşmayı özledim.

Derin bir nefes alıp cevap verdim.

Pixie: İyi geceler sevgili Romeo.

Romeo_07: Sevgili Romeo sizi beklemekten büyük keyif duydu zira sonunda kavuşacağınızı- öhm neyse tamam edebiyat yapmayacağım. Ne yapıyorsun?

Pixie: Güzel bir müzik eşliğinde gökyüzünü seyrediyorum. Sen ne yapıyorsun?

Romeo_07: Hangi yıldıza baktığını söylersen ben de ona bakacağım. Böylece göz göze gelmiş olacağız.

Telefonu yemek istiyorum şu an. O kadar tatlı ki!

Pixie: Hemen Ay'ın yanında diğerlerinden uzakta bir tane yıldız var, gördün mü?

Pencereye öyle eğildim ki bir zıplasam düşecektim. Ben pencereden sarkarken Çınar pencereye çıktı. Odalarımız karşılıklı olduğu için birbirimizi rahatça görebiliyorduk. Ona el salladım, ama o beni görmedi. Elinde telefon harıl harıl bir şeyler yazıyordu.

Romeo_07: Gözlerin çok güzelmiş Pixie. Bu arada düşündüm de hava çok güzel. Yaz akşamlarını çok seviyorum. Bunu da birinden öğrenmiştim. Bu arada bugün biri için o kadar endişelendim ki... Aslında o olay olmasaydı sana yazacağım bir sürü şey vardı.

Bu arada Çınar derin bir nefes alıp içeri girdi. Bu bir tesadüf müydü? Romeo'nun arkadaşının başına bir şey gelmişti...

Pixie: Onur? Çınar?? Çınar yoksa sen misin? Bu mesaji göndermeden sildim.

Pixie: Kim olduğumu merak etmiyor musun?

Romeo_07: Sen beni merak mı ediyorsun?

Cevap vermedim.

Romeo_07: Bence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle ve senin güzel cümlelerinle meşgul olması kendimi daha iyi hissettiriyor. Senin ruhunu seviyorum, Pixie. O yüzden seni merak etmiyorum.

Pixie: O zaman bir anlaşma yapalım. Kader bizi kendiliğinden bir araya getirene kadar kendimiz hakkında hiçbir şey söylemeyelim. Bırakalım ruhlarımız anlaşsın.

Romeo: Bırakalım ruhlarımız anlaşsın. Pekâlâ, bunu sevdim.

Romeo ile sabaha kadar kitaplardan, şarkılardan ve evrende güzel olan diğer her şeyden bahsettik. Saate baktığımda sabah 7'yi gösteriyordu. Şaka yapmıyorum. Saat 7 olmuştu ve biz bir an bile konuşmayı kesmemiştik.

Pixie: Ruhlarımız baya iyi anlaştı galiba.

Romeo_07: Fazlasıyla. Dün gece de uyumamıştım, bu gece de uyumadım. Bu gidişle rekor kıracağım gibi görünüyor.

Dün gece neden uyuyamadın diye soramadım... Bir anlaşmamız vardı ve bunu bozan taraf ben olmayacaktım. Romeo beni merak edene ve beni görmek isteyene dek sabredecektim.

Romeo_07: Seni hiç bırakmak istemiyorum.

Pixie: Ama göz kapakların öyle söylemiyor. Şuna bak, gözlerin kıpkırmızı olmuş. Vampirlere benziyorsun.

Romeo_07: Vampirlerin gözleri kırmızı mı olur?

Pixie: Benim tanıdıklarım hep öyle.

Romeo_07: Güne seninle veda edip yeni bir güne yine seninle başlamak o kadar güzeldi ki 5 gün uyumasam bile yine de bu geceyi tekrar yaşamak isterdim.

Pixie: Görüyor musun Romeo?

Romeo_07: Neyi?

Pixie: Yanaklarımın rengini.

Romeo_07: Ben de neden bu kadar kızardın diyordum... Meğer bizim Juliet pek utangaçmış.

Pixie: İyice saçmalamaya başladık farkında mısın?

Romeo_07: Ve baykuşa döndük. Bu tabiri senden öğrendim.

Pixie: Evet ve gün içinde zombiye dönüşmek istemiyorsan biraz uyu.

Romeo_07: Binlerce kez iyi geceler sana, güzel ruhlu Juliet!

Pixie: Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.

O kim olursa olsun önemli değildi. Burada resmen bir deney yapıyorduk. İki insanın rakamlar olmadan, yalnızca ruhlarıyla anlaşıp anlaşamayacağını test ediyorduk.

Onun yaşını bilmiyordum. Yaşadığı yeri, arkadaşlarını. Hatta ismini bile bilmiyordum. Ama onu nelerin mutlu ettiğini biliyordum. Sevdiği, nefret ettiği şeyleri, hangi yazarları okuduğunu, ne hayaller kurduğunu, hayat hakkında ne düşündüğünü... Birbiri hakkında her şeyi bildiğini sanan ama ruhları asla tanışmamış olan insanların aksine o ve ben, birbirimizi gerçek manada tanıyorduk.

Karşınızdaki insanı gerçekten tanımak isterseniz ona mutlaka onu neyin mutlu ettiğini sorun. Bu cevap, yıllardır tanıdığınızı sandığınız kişiye aslında ne kadar uzak olduğunuzu gösterebilir. Ya da aksine, bir bakmışsınız hakkında hiçbir şey bilmediğinizi sandığınız birinin her şeyini öğrenivermişsiniz.

Bırakın ruhlarınız anlaşsın, gerisi kendiliğinden gelir...

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin