Bu gece geleneksel film gecesi olduğu için Saklı Bahçe'nin bitki örtüsünü kocaman renkli yastıklar oluşturuyordu.
Çınar'la bu sefer hangi kült filmi izlesek diye bir haftadır tartışıyorduk. Sonunda galip gelen taraf ben oldum ve işte karşımızdaki bilgisayarda, bu güzel ve serin yaz gecesini taçlandıran Titanik tüm ihtişamıyla duruyordu.
Akşamın 8'inde elimizde bir sürü yiyecek, altımızda yumuşacık minderler, Çınar ve ben büyülenmeye hazırdık. Film başlayalı yaklaşık yirmi dakika kadar olmuştu ki bahçeye beklenmedik bir misafir geldi.
"Vay be, burası ne olmuş böyle!" Elimle damağımı kaldırdım.
"Rüzgar ödümü kopardın!"
"Ne yapıyorsunuz?"
"Film gecesi." Patlamış mısırını havaya atıp saçma sapan hareketlerle ağzını açan Çınar hâlâ arkasını bile dönmemişti.
"Ha, şu meşhur film gecesi. Ben de sizinle izleyebilir miyim?"
"Hayır abi, bu ikimizin ritüeli."
Rüzgar suratını astı. "Tabii ya, Yeliz onu bile aranıza kabul etmediğinizi söylemişti."
Ama o köpek yavrusu gözlerinle bakarsan ben nasıl hayır diyebilirim?
"Çınar ya, zaten abin ilk defa geldi buraya. Bu seferlik o da katılsın." Çınar'ın konuşmasına izin vermeden Rüzgar'ı çağırdım.
"Hepimize yetecek kadar yiyecek var!"
Rüzgar bunu bekliyormuş gibi gelip ortamıza oturdu.
"Bu hangi film ya?"
İkimiz de fal taşı gibi açılmış gözlerle Rüzgar'a döndük.
"Titanik." dedim hatırlamasını bekleyerek.
"Ooo, bana müsaade." deyip kalkmaya çalıştığı an Çınar ve ben onu iki omzundan tutup yerine oturttuk.
Gözlerimi kısıp fısıldadım. "Buraya girersen, asla çıkamazsın."
"Ama ben aşk filmi sevmem ki-" Çınar abisinin ağzına patlamış mısır tıkıştırıp onu sustururken ben de kaçırdığı kısımları bir çırpıda anlattım.
Filmin ortalarına doğru Çınar ve ben 18. kavgamızı etmek üzereyken birden Rüzgar ikimizi de mısırla susturdu.
"Şşt, sessiz olun." Pür dikkat ekrana bakıyor, ne ara eline aldığını anlamadığımız mısırdan hipnotize olmuş gibi yiyordu.
Çınar ve ben arkaya doğru eğilip birbirimize baktık. İkimiz de bilmem dercesine dudak büktükten sonra yerimize dönüp izlemeye devam ettik.
Film bittiğinde Rüzgar büyülenmiş gibiydi. Elimi yüzünün önünde salladım ama beni görmüyordu. Sonra bir Çınar'a, bir bana baktı.
"Ben bu filmi daha önce neden izlememişim ya?"
Sırtına pat pat vurdum.
"Eee, sen bizimle takılmadığın zamanlarda çok şey kaybetmişsin. Merak etme, henüz çok geç değil."
Rüzgar kafasını aşağı yukarı salladı ve sonra birden çocuk gibi heyecanlandı.
"Ee, yarın hangi etkinlik vardı?"
Çınar'a, "Çocuğu da kendimize benzettik sonunda." diye fısıldadım.
"Yarın lunaparka gidiyoruz!"
Rüzgar pek etkilenmiş görünmüyordu.
"Sen hiç buradaki hız trenine bindin mi?"
Hayır dercesine başını salladı. Yüzümdeki sinsi gülüşü görünce o da güldü. Başına gelecekleri anlamıştı...
Ertesi gün açık mavi şortum ve askılı beyaz bluzumle oldukça sade bir kombin yaptım. Saçlarım yine ıslaktı ve kuruması için açık bıraktım. Buraya geldiğimden beri biraz daha uzamıştı, belimden aşağı iniyordu. İnce telli olduğu için kabarmıyordu ve bunun için minnettardım.
"Allah'ım saçlarım uçuş uçuş!"
"Allah'ım bu harika bir şey!"
Kapıdan çıkarken Çınarların evin önünde olduğunu bilmiyordum.
Rüzgar gülüyordu, Çınar'a dil çıkardım ve sonra bakışlarımızla anlaştık. Abisinin bir koluna Çınar, bir koluna ben girdim ve onu sürükleyerek lunaparka götürdük.
Bizim enerjimiz Rüzgar'a da bulaştığı için o da durmadan gülüyordu ancak şikayetçi olduğu bir konu vardı.
"Neden arabayla gelmedik ki?"
"No, no!" Deyip işaret parmağımı salladım. Lunaparka yürüyerek gitmek bir gelenektir. Onca süsü püsü boşuna mı yaptı insanlar? Şu sokaklara bir baksana!" Bir elim kolundaydı, boşta olan elimle sokakları gösterdim. Etrafına gerçekten baktı ve "İyi ki arabayla gelmemişiz." dedi.
"Burası eskisinden daha güzel! Sanırım yeni şeyler gelmiş." deyip koşmaya başladım. Çınar da Rüzgar'ı bıraktı ve benimle birlikte lunaparka koştu. Rüzgar'ın arkamızdan güldüğünü anlamak için arkama bakmama gerek yoktu, artık onu görmüyorken bile tepkilerini tahmin edebiliyordum.
"Beni bekleyin!" dedi ve o da bizim gibi lunaparkın içinde koşturdu.
"Önce..."
"Çarpışan arabalar!" Çınar cümlemi tamamladı.
"Burada herkes rakip, gel bakalım Rüzgar efendi." Çınar'a bir özgüven geldi, abisine dayılanıyor. Hadi hayırlısı...
İkimiz de arabamızı Rüzgar'ın üzerine sürüp onu sıkıştırdık. Dönme dolaba bindiğimizde ikimiz yan yana oturup karşıda oturan Rüzgar'ın dengesini bozduk. Atış yaptık ve Çınar benim için bir ayıcık kazanırken Rüzgar da kazandığı pofuduk yastığı "Bu pembe." diyerek bana verdi. "Irkçı mısın?" dedim ama sonra yastığı geri alır diye korktuğumdan lafımı geri aldım.
"Hazır mıyız?" Hız treninin önünde dikiliyorduk.
"Rüzgar'ı yalnız oturtmayalım. İlk defa binecek, alışık değil." dedim ve yüce gönüllülüğümü konuşturup tek başıma ikisinin önüne oturdum.
Tren zirveye yaklaştıkça dönüp bizimkilere baktım. İkisi de yüzünü buruşturmuş, saçlarımı yüzlerinden çekmeye çalışıyorlardı.
Çınar, "Miray şu saçlarını çek, ağzıma giriyor ya!" diye şikayet ederken Rüzgar da "Sen bir dahakine önümüze oturma." deyip güldü.
Tabii ki saçlarımı çekmedim. Hatta inadına iyice arkaya doğru savurdum.
Şimdi tren tam zirvedeydi ve yalnız oturmanın ne kadar yanlış bir fikir olduğu kanısına vardım...
Tren aşağı doğru hızla kayarken gözlerimi kapatıp istemsizce "Romeo!" diye bağırdım. O an onu düşünmek korkumu azaltmıştı.
İndiğimizde Çınar'ın eğlence akan yüzüne karşılık Rüzgar ifadesizdi. Ona doğru yaklaşıp aşağıdan aşağıdan bakış attım.
"Yabancı değiliz."
Rüzgar "Ne?" dercesine yüzüme baktı. Biraz daha yaklaştım.
"Korktuysan korktum de, içine atma. Biz yabancı değiliz."
"Korkmadım."
"Nasıl ya? Çınar ilk bindiğinde kusmuşt-" Çınar kolunu boynuma atıp, "Ahaha şakacı seni." dedi ve beni susturdu. Onu ittirip, "O gece korkudan uyuyamamıştı, bir daha binmeye ikna edebilmek için canım çıktı." der demez koşmaya başladım. Çınar beni kovalarken Rüzgar'ın içinden "Bu salaklar yine nereye gidiyor?" dediğini duyar gibiydim.
Telefonum titreyince atlı karıncanın önünde soluk soluğa durdum. Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti. Kaşlarımı çatıp ekrana baktım.
Gülünce çok güzel oluyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Rüyası
ChickLitBence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle...